AZTEK UYGARLIĞI |
19°41'23.06"N 98°50'42.64"W
12. yüzyılın sonlarında kuzeydeki Aztlan'dan Meksika Vadisi'ne doğru göç ederek Orta Meksika'da yerleşmiş bir halk. Önce Texcoco Gölü'ndeki adalara sığınan Aztekler, 1325'e doğru sonradan başkentleri olan Tenochtitlan'a (bugünkü Mexico City) yerleştiler. Tolteklerin kentlerini fethettiler ve Orta Meksika'ya egemen oldular. Azteklerin kültürü, Toltek kültürü üzerine kuruluydu. Ekonomilerinin temel etkinlikleri el sanatları ve mısır ile agav (bir cins sabırotu) tarımıydı. Yaygın bir biçimde yapılan sulama, ürünlerdeki verimi artırıyordu. Gökbilim alanında dikkate değer ilerlemeler kaydeden Azteklerin, önemli takımyıldızları keşfettiklerine ve tutulmalar ve gezegenlerin hareketi gibi konular hakkında bilgi sahibi olduklarına ilişkin veriler vardır. Aztekler ayrıca altın, gümüş, bakır gibi madenlerin işlenmesinde, dokumacılıkta ve müzik alanında da gelişmiş bir kültüre sahiptiler.
Aztek toplumu dinî ilkelere göre işleyen bir toplumdu. İki önemli tanrı, savaş tanrısı ve güneş tanrısıydı. Yılın belirli zamanlarında, yüzlerce kişi, özellikle de savaş esirleri, bu tanrılara kurban edilirdi. Aztek İmparatorluğu, üç şehir devletinden oluşan bir konfederasyondu ve 20 soylu klanın şeflerinin bir araya gelerek oluşturdukları bir konsey tarafından yönetiliyordu. Yönetim, seçkin bir tabakanın elindeydi. Yönetici, bir önceki kralın erkek kardeşleri ya da erkek yeğenleri arasından seçiliyordu. Texcoco Gölü'nün ortasında kurulmuş olan başkent Tenochtitlan, dört yanından sularla çevriliydi ve kıyıya yalnızca dört geçitle bağlanıyordu. Yöneticilerin sarayları ve piramit biçimindeki tapınaklar gibi yapılar dışında, Aztek kentlerinin çoğu kerpiçten yapılmıştı. En büyük tapınaklar başkentte ve Tula, Cuicuilco, Cholula gibi diğer önemli kentlerde bulunuyordu.
Aztek krallarının en önemlisi olan Moktezuma döneminde (1440-1469) imparatorluğun sınırları genişledi ve ülkeyi su baskınlarından koruyabilmek için büyük bir su bendi yapıldı. Aztekler, II. Moktezuma döneminde uğradıkları büyük İspanyol saldırısına başarıyla karşı koydular. Saldırılarını tekrarlayan İspanyolların idam ettiği II. Moktezuma'nın yerine geçen kardeşi ve yeğeni, saldırılara karşı direnmek istedilerse de başarılı olamadılar ve 1524'te yakalanarak idam edildiler. Aztek İmparatorluğu, İspanyol fatihi Hernan Cortés'in ordusunun saldırıları sonucu yıkıldı, başkent Tenochtitlan yok edildi, binlerce Aztek öldürüldü. Azteklerin ve onlarla yakın ilişkileri bulunan diğer yerli kabilelerin soyundan gelen halklar, bugün hâlâ Meksika ve Orta Amerika'nın çeşitli bölgelerinde yaşamaktadırlar. Bu insanlar Uto-Aztek diline benzeyen eski bir dili konuşurlar. Bir hiyeroglif olan Aztek yazısıysa, henüz çözülememiştir.
Meksika, Kuzey Amerika'nın tarihi çok eskilere dayanan tek ülkesidir. Tarih öncesi dönemlerden itibaren çeşitli halklara ev sahipliği yapan bu topraklardaki devletlerin bir k ısmı son derece gelişmiş, bir kısmı ise oldukça yoksuldu.Bu halklar hâlâ ok ve yay kullanarak savaşıyorlardı. İşte bunlardan biri de Azteklerin atalarıydı. Aztekler bu topraklara ünlü Maya ve Toltek uygarlıklarından sonra gelmişlerdir. Bu topraklarda ilk büyük uygarlığı Toltekler kurmuşlardır. Ancak M.S. 980‘de Meksika platosunda Tula şehrini kuran Tolteklerle diğer Meksika şehir devletleri arasında, özellikle M.S. 1OO0'den sonra, sürekli bir savaş hali hüküm sürmeye başlamıştır. Ancak Tolteklerin Tula şehrini 1168 yılında kaybetmesinin ardından başkent, Rahip Kral Quetzalcoatl tarafından boşaltılmıştır. Toltekler plato ve çevresindeki topraklara dağılmak zorunda kalırken, Azteklerden önce Kuzey'den bu topraklara gelmiş olan Çiçimekler, Tolteklerle kurdukları yakın iletişim sonucunda uygarlaşarak bu bölgelere yayılmışlardır.
Bu yay ılım, ardından onlarca derebeyliğinin kurulmasını getirmiş ve başkentleri neredeyse birbirine birkaç kilometre yakınlıkta olan bir sistem kurulmuştur. Merkez bölgesinde birçok lagün ve göl bulunan bu topraklara en son ayak basan halksa Azteklerdir. Eski Meksika'da yaklaşık 300 yıl hüküm süren Aztekler, Amerika'nın Kolomb öncesi insanları olarak da tanınmışlardır.
1168'de Meksika'ya ulaşan bu göçmen kabile,Tolteklerin hâkimiyetindeki Meksika Platosu'na ilk geldiklerinde avcılık ve toplayıcılık yapmaya başlamışlardır. Ancak Toltekler zayıflayıp topraklarını terk etmek zorunda kalınca Aztekler de güneye göç etmişlerdir. Fakat Aztekler, yaşadıkları pagan din ve bu dinin batıl uygulamaları nedeniyle çevrelerinde barbar kişiler olarak tanınmışlardır. Bu nedenle de gittikleri hiçbir yerde kabul edilmemiş ve ikinci sınıf bir halk konumunda olmuşlardır. Aztekler ilk olarak Texcoco Gölü'nün batı kıyısındaki Chapultepec'te yerleşik düzene geçmek istemişlerdir.
Ama onları bu topraklarda kabul etmek istemeyen komşu halkların dikkatini çekmiş ve büyük kayıplar vererek 1299'a doğru Texcoco Gölü'nün güneyindeki Cohluacan yakınlarına çekilmek zorunda kalmışlardır, işte bu süreç Azteklerin Toltekleştiği bir dönemdir. Bu dönemde yerel hükümdardan vesayet koşuluyla yakın bir alanda yerleşme izni aldılar. Bu dönem Azteklerin soluklandığı bir dönemdir; ancak çok kısa sürmüştür. Aztekler yeniden yerlerinden edilmişlerdir. 1325 yılına kadar bu toprakların farklı yerlerinde yaşam sürmek zorunda kalan Aztekler, ancak 150 yıl kadar sonra yerleşik bir halk olma imkânına kavuşmuşlardır. Siouan dil ailesine ait olan Nahuatl dilini konuşan Aztekler
güçlü bir kabile olma imkânını ancak bu tarihten sonra bulabilmişlerdir. Ancak daha bu dönemde Orta Meksika'ya medeniyet gelmiştir. (Azteklerin adı efsanevi anayurtları için kullanılan Aztla isminden gelmektedir. Diğer adlarından olan Tenoçka, ataları olan Tenoch'dan gelmektedir.Aynı şekilde onlar için kullanılan diğer bir isim "Meksika" adı da uygarlıklarını kurdukları Texcoco Gölü'nün mistik adı olan Metzliapan (Ay Gölü) ile ilişkilendirilmektedir.) Uzun göçleri sonunda bugünkü Meksiko City'nin bir bölümünü kapsayan Texcoco Gölü civarındaki Anahuac Vadisi’ne, yani bugünkü adıyla Meksika Vadisi'ne varan Aztekler, buran ın halkı tarafından kabul görmüş ve çevre bölgelere yerleşmeye başlamışlardır. Ancak yan bölgede yaşayan Tepanekler Aztekleri kabul etmek istememiş ve onları gölün bataklıklarına sürmüşlerdir.
Tepaneklerin, Aztekleri bu bölgeye itmelerindeki nedenlerden biri, buraların yaşamak için imkânsız bir bölge olduğunu düşünmeleridir. Tepanekler Azteklerin doğal olarak bu toprakları terk edeceklerine inanmışlardır. Oysa gelişmeler tam aksine bir seyir izlemiş ve bu topraklar onların uygarlıklarının temellerini attıkları yer olmuştur. Aztekler efsanede söylendiği ileri sürülen "ağzında bir yılanla kaktüse tünemiş olan kartalı" gördükleri bu toprakları ele geçirmişlerdir. Uzun ve sıkıntılı bir dönemin ardından buralara hâkim olmuşlardır . İşaretin bulunduğu yerde, sonraki sayfalarda ayrıntılarıyla değineceğimiz ünlü Aztek başkenti,Tenochtitlan'ı, inşa etmeye başlamışlardır. Yani günümüzün Meksiko City’sini...
BEYAZ ÜLKE "BİR EFSANE Mİ? |
Yoksa...Aztekler nereden gelmişlerdir? Bu soruya günümüzde bile hala net bir cevap bulunmuş değildir. Cevap hep Aztek efsaneleriyle ya da yapılan belgesel araştırmalardan elde edilen belirsiz ipuçlarıyla sınırlı kalmıştır. Çünkü Texcoco Gölü kıyılarına yerleşene kadar bu kabilenin tarihi gerçekten de büyük bir soru işaretidir.Aztek efsaneleri kaynak alınırsa, Meksika'ya gelen son kabile Azteklerdir. Ancak Azteklerin Meksika'ya nereden geldikleri kesinlik kazanmamıştır. Eldeki resimli yazıtlarca fragmanlar şeklinde olan veriler, diğer Aztek kaynakları esas alınarak hazırlanan sömürge tarihçeleri ve yapılan arkeolojik kazılar, Aztekleri ancak 13. yüzyılda Meksika Vadisi'ne kadar takip edebilmektedir. Bundan öncesine ulaşamamaktadır.
Kökenlerinin dayandığı toprakların, yani Aztek ana vatan ının neresi olduğu konusu esrarını korumaktadır. Verilen kimi bilgiler, Azteklerin gelenek ve göreneklerinden yola çıkılarak yapılan tahminleri içerir ki, bu tahminlere göre Azteklerin, 13. yüzyılda kuzey çöllerinden Meksika Merkez Yaylalar ına göçen; avcılıkla ve kısmen de tarımla uğraşan göçebe bir kavim oldukları bilgisi elde edilmektedir. Araştırmacılar artık Azteklerin kuzeyden Orta Meksika'ya göç ettikleri konusunda hem ikirdirler. AncakAzteklerin bundan önceki çıkış noktaları tam bir muammadır.
Sadece sözlü değil, kodeksler gibi çeşitli orijinal belgelere dayanılarak elde edilen bilgilerden de Azteklerin geçmişiyle ilgili ancak çok az bilgi edinebilmekteyiz. Örneğin Kodeks Boturini gibi kaynaklar Aztek kabilesinin ana yurdunun Aztlan "Beyaz Yer” olduğunu resmeder. Gerçekten Aztek efsanelerine dayanılarak da yapılan bu türdeki araştırmalar bizi Aztlan'a; değişik kaynaklarda geçen adlarıyla "Beyaz Ülke, turnalar ülkesi, beyaz, yer” adı verilen bu yere götürmektedir. Aztek efsanelerinde bu yurdun Azteklerin ilk ataları olan Itzac-mixcoatl ve eşi llancue'nun evi olduğu söylenmektedir. Bu çiftin oğullarından oluşan kabileler arasında Aztekler de bulunmaktadır. Bu kavimlerin kullandıkları ortak dilse Nahuatl dilidir.
Ancak yine de Aztlan'ın ne yeri ne de nasıl bir yer olduğu hakkında net bir bilgi yoktur. Hatta böyle bir yerin var olup olmadığı dahi bugün şüpheli bir konudur. (Aztlan "Beyaz ülke, beyaz yer" ya da "balıkçılların yeri" anlamına gelen ve bir Nahuatl kelimesi olan Aztatl'dan gelir. Nahuatl diline göre, Aztlan'ın anlamı ikinci hecenin kökeninden çıkar, "Aztlan "onun yeri" demektir. Azteklerin adı ise Azteca’dan gelir. Azteca'nın kaynağı ise Aztlan'dır.) Bazı tarihçiler Aztlan'ın Meksika'nın kuzey batısı olduğunu iddia ederler. Bazı kaynaklardaysa Aztlan ülkesinin bir gölünortasında bulunan sazlık bir ada olduğu yönünde tahminler öne sürülmüştür. Tabii bu, Aztlan' ın varlığına inanan tarihçilerin öne sürdüğü bir Aztlan'ın Michoacan, Jalisco ya da Guanajuato tezden öteye gitmemektedir. Kimi uzmanlar eyaletlerindeki göllerden biri olduğunu düşünürken, kimileri de bu yerin daha uzaklarda,Pasifik kıyısında olan Nayarit eyaletindeki Mexcaltitlanl lagünü olduğuna inanmaktadırlar.
YEDİ RAKAMININ SIRRI. |
Azteklerle ilgili biraz daha araştırma yapıldığında, Aztlan’la ilgili bilgilerde bazı detaylar göze çarpar. Örne ğin Aztlan'ın yedi rakamıyla çok ilişkili bir yer olduğu gibi...
Eduard Seler'in Wo log Aztlan, die Heimat der Azteken? (Az-teklerin Anayurdu Aztlan Nerededir?) adlı eserinde Aztlan'la ilgili farklı birtakım bilgiler verilmektedir. Bu eserde Aztlan,kimi zaman Yedi Mağara Aztlan'ı olarak da adlandırılmaktadır. Çünkü Aztlan'la yedi sayısının yakın ilişkisi olduğuna inanılmaktadır.Efsanelerde söylendiğine göre, dünyanın iç bölgesindeki yedi mağaradan -chicomoztoc'dan çıkan yedi kabile bulunmakladır: Xochimilca,Tlahuica, Acolhua, Tlaxcalan, Tepaneca, Chalca ve Mexica. Her biri farklı bir Nahua grubunu temsil etmesine rağmen,ortak dilden dolayı bu kişilere
Nahua halkı yani Nahuatlaca adı verilmiştir.Ayrıca Azteklerden elde edilen kodekslerde,buranın, içinde altı türbeyle çevrili bir piramidi olan, yedi tapınağından tanınabileceğine dair debilgiler bulunmaktadır.Yine ünlü misyoner Fray Bernardino de Sahagun, Historia de las cosas de la Nueva España (Yeni İspanya Kıyılarının Tarihi) adlı,yerli halkın Nahuatl dilinde yazdıkları metinleri kullanarak hazırladığı eserinde, Azteklerin Aztlan'dan kabile halindeki göçünden bahsetmektedir. Buradan elde edilen bilgilere göre yedi kabile Aztlan denilen yerden sandallarıyla hareket ederek burayı terk etmiştir.Ancak resimli kitaplarda gösterilen ve bu yolculuk sırasında geçtikleri ifade edilen coğrafi belirtecin anlamı henüz çözülememiştir.Anlaşılan odur ki, yedi kavim önce yedi mağaradan çıkıp Aztlan'a varmışlar, daha sonrada buradan sandallara binerek yeni yurtlarına doğru göç etmişlerdir.
Bu yedi kavmin sonuncusu olan Meksikalılar güneye doğru yönelmiş ve Azteka adını almışlardır. Kendilerine yeni bir yurt edinmek için Aztlan'dan sonra yeni bir arayış içine giren bu kişiler, kendilerine bildirilen işareti aramaya başlamışlardır.(Meksikalı Aztekler, kendilerini Azt'ler olarak tanımlamaktadırlar. Bu kavim, batıda Aztlan adında "sularla çevrili bir dağın bulunduğu bir ülke"den geldiklerini söylemekledirler.)Kitabın yazan Sahagun bu yolculuk boyuncaAzteklerin uğradıkları yerlere çeşitli isimler vermiş ve onların karayı ilk gördükleri yere de "Panotlan" yani "denizleri vareden yer" adını koymuştur. Konunun uzmanları Sahagun'un Panotlan dediği bu yerin Guetamala olabileceği yönünde görüş birliğine varmışlardır.
Azteklerin kendileri Aztlan'ın varlığına inanmışlar mıydı?Elde edilen bazı bilgiler Aztlan'ın aslında hayali bir yer olduğunu Azteklerin de bildiğini göstermektedir. Çünkü Aztekler Aztlan'ı, coğrafî bir yerleşim yerinden daha çok efsanevi bir yer olarak algılamışlardır. Bazı kaynaklara göre Azteklerin altıncı hükümdarı 1. Montezuma, kendi hükümdarlığı sırasında rahiplerden oluşan bir gruba Aztlan'ı ziyaret etmelerini emretmişti.Emri alan grup kuzeye doğru gidip Tula şehrindeki Toltec harabelerinden geçmişlerdi. Ardından da, kendilerine Meksika topraklarına girişleri sırasında yol gösterip sözde yerleşecekleri yer hakkında kehanette bulunduğuna inandıkları reisleri Huitzilopochtli'nin doğum yeri olarak bilinen yere gitmişlerdi .
Daha sonraları Azteklerin on iki hükümdarından beşincisi olan Itzcoatl (1428-1440) döneminde, hükümdar ve danışmanlar ıatalarının anlattığı efsaneleri ve geçmi şlerine ait diğer bilgileri yeniden gözden geçirmiş, yeni bir ulusal ve tarihi kimlik edinme kararı almışlardır.Amaçları karanlıkta kalan ve ciddi bir belirsizlik içinde olan geçmişlerini, kabile göç hikâyelerini,bu sırada karşılaştıkları her türlü aşağılanmayı ve saygın olmayan soylarının kendilerine getirdiği zararı, ellerinden geldiğince hafızalardan silmekti. Bu nedenle Chicomoztoc ve Aztlan’la başlayan eski göç hikâyelerini yeniden yazmak amacıyla Tenochtitlan'da bir konsey topladılar.Konsey geçmişlerindeki belirsizlikleri; karanlık kökenlerini, göçten sonra yaşadıkları aşağılanma dönemlerini ve övünebilecekleri atalara sahip olmamalarını kabul edilemez bir durum olarak buldu. Geçmişle ilgili bu gibi birçok kaydın yakılmasına karar verdi. Bunun üzerine çok bilinen, efsanevi olayları içeren yeni bir resm itarih yazmaya ba şladılar. Günümüz tarih uzmanları Azteklerle ilgili bilgi edinmek için göç metinlerini ve Huitzilo- pochtli’ye ait efsaneyi,ellerindeki bu yeni bilgilerle karşılıklı analiz etme yöntemine başvurmaktadırlar.
AZTEKLERİN SONU |
spanyol konkiskadoru Cortez Meksika'ya istila ettiği zaman, yerliler onu çok iyi karşıladılar, Çünkü efsanelerinde çok eski devirlerde beyaz "tanrılar" gemilerle doğudan gelmişlerdi ve onlara uygarlık öğretmişlerdi. Sonra, tekrar döneceklerine söz vererek doğuda yurtlarına dönmüşlerdi. Kızılderililer köse oldukları halde "tanrılar" aynı Cortes'in yüzbaşısı Pedro de Alvarado gibi sakalı, sarı saçlı, beyaz tenli ve mavi gözlüydü. Kızılderililer onu tanrıları Kuetzalkoatl sanarak önünde secde ettiler. Peru'ya istila eden Pizarro'da aynı sebepten dolayı, bir avuç adamla 10 milyon nüfuslu İncalara karşı kolay bir zafer kazanmıştı, onların tanrıları Virakoşa'nın adı "beyaz adam" anlamına geliyordu.
Ergeç Kızılderililer doğudan gelen bu istilacıların uygar, insancıl ve öğretici "beyaz tanrılar"la hiç bir ilgileri olmadığını öğrendiler. Onların vermeye değil, çalmaya geldiklerini gördüler. Kısa bir sürede, din maskesi ile beyaz adam, kızıl adamın altınlarını, gümüşlerini, ve kıymetli taşlarını soyacak; sanat eserlerini, heykellerini, edebiyatlarını yok edeceğini; kültürlerini silmek için elinden geleni yapacaklarını göreceklerdi. Kızılderililere ruhsuz bir boşluk çökmüştü, tarih boyunca gurur duyduğu ananeler küstahça ayak altında ezilmişti. Yeni gelen bu acımasız insanlar, onun kutsal topraklarına yerleşiyorlardı; onun kucak açtığı doğayı tahrip ediyorlardı. Eski, çok eski uygarlıkları sönüyordu. İspanyol Krallı II Philip'e, Peru'daki İnkalar ile ilgili rapor veren Manico Serra de Leguicamo, onların beyaz adam gelene kadar suç ve ahlaksızlık bilmediklerini, fakat sonradan beyaz adamı örnek alarak, hızla değiştiklerini yakarmıştı, "orada kötülük yoktu, şimdi neredeyse iyilik kalmadı"
VE TANRI OUETZALCOATL DÖNÜYOR... |
Quetzalcoatl insan takipçileriyle vedalaştı ve bir kehanet verdi: “52 devrelik zamanları takip edin. 1. Kamış yılındaki doğum gününde döneceğim…”
Aradan birkaç bin yıl geçti ve Aztekler atalarının mirasına sahip çıkarak geri döneceğine söz veren sakallı ve miğferli tanrılarını umutla beklediler. Aztek Takviminde yılların devri her elli iki yılda bir tamamlanmaktaydı. Dolayısıyla söz verilen dönüş, yani “1. Kamış” elli iki yılda bir meydana gelebilirdi. Bununla birlikte atalarının yaptığı gibi altın toplayıp tapınaklarda (beklenen) tanrılarına sunmaya devam ettiler. Büyük Aztek Hükümdarı Moctezuma bir gölün ortasına kurulmuş olan ve kolayca savunabilen köprülerden geçilerek ulaşılabilen imparatorluk başkenti Tenochtitlan’da (Mexico City) kahinlerden güzel haberler bekliyordu. Öyle ya elli iki yıllık dönem tamda o yıl bitiyordu. (M.S. 1519) Moctezuma, Sakallı-Miğferli Tanrı Quetzalcoatl’ın(bazı kaynaklarda beyaz tenli olduğu da belirtilir) kendi krallık döneminde geri döneceğine ilişkin umudu yüreğinde taşıyordu. Aynı zamanda her yerinde altın bulunan, çatal kaşıkların bile altından yapıldığı muhteşem sarayında tanrısı için daha çok altın toplanmasına çalışıyordu. Tanrısına hazırlatmış olduğu ağzına kadar altın dolu odanın içinde bir çok hediyeleri vardı
.
Özelliklebu hediyelerin beşi çok özeldi:
- Üstünde pek çok resim olan ve bir araba tekerleği kadar büyük tamamı altından yapılma bir güneş çarkı,
- Güneş çarkından daha büyük gümüşten yapılma ve Ay’ın taklidi bir çark
- Çapı 220 cm ve dört adet gerçek sikke kalınlığında olan güneş diski,
- İçi altın tozlarıyla dolu bir miğfer
-Nadir bulunan quetzal kuşunun tüylerinden yapılma bir başlık(Viyana Müzesinde sergilenmekte).
-
Bu hediyeler öylesine seçilmemişti. Aksine sembolizmle doluydular. Altın disk elli iki yıllık devreyi temsil eden ve Dönüş Yılı’nı gösteren bir kutsal takvimdi. Altın tozları yığını saklanmıştı çünkü altın tanrılara ait ilahi bir metaldi. Ay’ı temsil eden gümüş disk saklanmıştı çünkü OuetzalCoatl’ın ayrıldıktan sonra Ay’da yaşayacağını söylemişti(Belki hala Ay’dadır).
KRALIN YANILGISI GELENLER TANRILARI DEĞİLDİ ... |
Kâhinler değil ama haberciler büyük haberi Kral Moctezuma’ya ilettiler: Tanrı Quetzalcoatl daha önceki gibi takipçileriyle birlikte denizden gelerek Veracruz’a ayak basmıştı. Gelen Tanrı; sakallıydı, miğferliydi ve beyaz tenliydi. Tanrıya on bir büyük gemiyle gelen altı yüz takipçisi eşlik etmekteydi.
Kral Moctezuma önce kâhinleri çağırtarak elli iki yıllık devrenin bitişini doğruladı sonra büyük bir sevinçle tanrıyı karşılamaya gitti. Giderken de yanına Aztek asillerini ve beş kutsal hediyeyi aldı. Kral Moctezuma ve beraberindeki heyet Varacruz’a vardığında Tanrının büyük bir ordugâh kurduğunu gördü ve çok şaşırdı. Yüzünde hiç sakal bitmeyen Amerikalı halkların aksine tanrının yanındaki insanların yüzleri sakallarla doluydu ve her birinin miğferleri vardı. Hemen mütevazi görünme adına ayakkabılarını çıkardı ve sandaletlerini giydi. Asillerde ayakkabılarını çıkarıp yere çıplak ayakla basarak tanrılarını karşıladılar.
Tanrı önce şaşırdı ve tedbirli davrandı ama gelen hediyeleri görünce çok mutlu oldu. Tanrısının çok mutlu olduğunu gören kralı büyük bir sevinç kaplamıştı. Kral, tanrısını bir an evvel sarayına götürmek ve odalar dolusu altını ona hediye etmek için sabırsızlanıyordu.Tanrı ve adamları kendilerine gösteren yolu izleyerek Tenochtitlan’daki büyük saraya ulaştılar. Gördükleri karşısında o kadar etkilendiler ki hemen tarih yazıcıları tüm detayları kaydetmeye başladı.Savaşarak girilmesi çok zor olan bu saraya Kral Moctezuma tanrısını kendi elleriyle sokmuştu ve büyük bir mutluluk yaşıyordu ama sonradan hiç beklemediği bir hareketle karşılaştı:Koskoca Tanrı onu esir almıştı.
Sonrasında Tanrı'nın adamları ellerinde çok kesici metalleri çıkararak bir şeyler anlatmaya başladılar. Aztekler bir şey anlamadı en başta ama sonradan anlaşıldı ki, kralın serbest bırakılması için bir fidye olarak saraydaki tüm altın isteniyordu. Saraydaki tüm altın toplandı. Yetmedi tüm ülke de seferberlik başladı ve bir gemi dolusu altın toplandı. Aztekler tanrılarının neden böyle yaptığını anlamıyordu. Altın teslim edildiğinde krallarının serbest bırakılacağına safça inanan Aztekler, bu saflıklarının karşılığında krallarının cesedini alınca olayın farkına vardılar. Gelenler tanrı değil, birer şeytandı…
Tarih yazıcılarının kaydettiği bu olay sonraki gelen istilacılara hep aynı yolu izlemeyi önerdi. Tanrı olarak Amerikalı halkların içine girmek ve onları katletmek...Yukarıdaki tanrı sanılan kişi İspanyol komutan Cortez’di. Sonrasında Pizarro gibi komutanlarda aynı yolu izleyerek milyonlarca yerliyi katlettiler, köle iş gücü olarak kullandılar. Karşılığında ise Avrupa zenginleşti.
Peki, Cortez’in Moctezuma karşılığında topladığı bir gemi dolusu altına ne mi oldu? İspanya’ya doğru yola çıkan altın yüklü bu gemi Fransızlarca ele geçirildi ve İspanya-Fransa Savaşına neden oldu…