DROPA LAR VE TAŞ DİSKLER |
34°34'1.64"N 96°32'45.52"E
Merkezi Çin'deki Baian Kara Ula dağlarından gelen "Steintelier Raporları" hakkında 30 yıldır dedikodu yapılıyor. Bu dedikodular devamlı yalanlanıyor ve eleştirmenler tarafından hep efsane olarak tanımlanıyor. Oysa yeni araştırmalar (Bunların bazısı, Çin'in yasak bölgelerinde yapıldı) şaşırtıcı bilgiler veriyorlar. 1947 yılında bu bölgede bulunan bir İngiliz araştırmacının keşif raporunda şunlar açıklanmıştı; "Binlerce yıl önce bir uzay gemisinin düşüşü hakkındaki şaşırtıcı hikaye doğrudur." "Steintelier Raporu" antik-astronot edebiyatında bir "klasik eser" olarak kabul görür ve ilk defa 60'lı yılların başında duyulmuştur. Önemli ayrıntılar şunlardır; 1937-1938 yılındaki keşifte arkeolog Chi Pu Tei, çok zor ulaşılan Baian Kara Ula dağlarında çok sayıda mağara mezarlarına rastlamıştı. Mağaraların içinde 1.30 m. büyüklüğünde ve ince vücut yapılarına göre çok büyük kafaları olan iskeletler bulmuştu. Toplam 716 mezarın her birinde 30 cm çapında, 1 cm kalınlığı olan ve üstünde bilinmeyen bir yazı bulunan taş diskler ortaya çıkmıştı.
İskeletler farklı türde insan varlıklarının kalıntıları idi, çok kırılgandı sadece 1,30 metre boyunda idi. Kafatasları genişti ve fazla gelişmişti, ama bunlar maymunların kalıntıları değildi. İlave olarak, bilim adamları mağara duvarlarında ilginç kaya çizimleri keşfettiler.Güneş, ay, dünya ve yıldızların çizimlerine eşlik eden yuvarlak miğferli varlıkları resmettiler. Tarih öncesi mağarada bulunacak daha çok şey vardı. Tozlu zemine yarı gömülü olarak, arkeologlar büyük yuvarlak taş bir disk buldular, Taş Çağı gramofon plağa benziyordu. Diskin merkezinde bir delik vardı ve merkezden kenara spirallenen ince çizgiler vardı. Bu diskin yaşının 10,000 – 12,000 yıl olduğu belirlendi!Toplam, 716 taş disk bulundu. Her diskin çapı 30 cm ve kalınlığı 1 cm idi. Her diskin merkezinde tam olarak dairesel 2 cm lik bir delik vardı. Daha ileri analizler ince çizgi benzeri işaretleri ortaya çıkardı, bunların garip oyulmuş hiyerogliflerin sürekli çizgisi olduğu ortaya çıktı. Nesne daha önce asla karşılaşılmamış bir lisanda mikroskobik karakterlerden oluşan uzaylı yazısı ‘kaydı’ idi.
GİZEMLİ DİSKLERİ KİM ALDI |
1962'de bilim adamı Tsum Um Nui, bu garip hiyeroglif türü yazının bazı bölümlerini çözümlemeyi başardı. Sonuçlar o kadar şok ediciydi ki, Bejing Bilim Akademisi, profesöre bütün yayınlamaları yasaklamıştı. Çeviride Dropa insanının hikayesini anlatıyordu. Uzay gemileri Baian – Kara – Ula dağlarının erişilmez bölgesine çarpmıştı. Uzay gemisinin mürettebatı dağların mağaralarına sığınmıştı. Harap olan uzay gemilerini tamir etme veya yenisini inşa etme olanağı olmadığı için, Dropa’lar kendi gezegenlerine dönemediler. Dünyada zor durumda sıkışıp kaldılar. Barışcıl niyetlerine rağmen, Dropalar komşu mağaralarda oturan Ham kabilesinin üyeleri tarafından yanlış anlaşıldılar, Ham kabilesi Dropalıları yakaladı ve hatta bazılarını öldürdü.
Paragraflardan birinin tercümesi şöyle diyor: “Dropa kendi gemileriyle bulutlardan indiler. Erkeklerimiz, kadınlarımız ve çocuklarımız güneşin doğuşundan önce mağaralarda saklandı. Sonunda Dropa’nın işaret dilini anladıkları zaman, yeni gelenlerin barışçı niyetleri olduğunu kavradılar…”1968’de Rus dil uzmanı Dr. Viatcheslav Zaitsev, Sputnik Dergisinde taş – plak hikayesinden alıntılar yayınladı. Zaitsev daha fazla araştırma yaptı ve gerçekten ilginç sonuçlara ulaştı. Fiziksel olarak, granit taşlar yüksek konsantrasyonda kobalt ve diğer metalleri içeriyordu, gerçekten çok sert bir taş idi. İlkel insanların, özellikle o kadar minik karakterler ile harfleri oymaları çok zordu.
Ve sonunda Tsum Um Nui'e araştırmalarını açıklamaya izin verildi. Beklenildiği gibi "12.000 yıl önce var olan uzay gemileri ile bağlantılı yazıtlar" adlı eserini yayınladı ve sonuçta akademik dünyadan sadece alaycı tepkiler geldi. Kimse hatta medya bile yazılanlara aldırmayınca, Tsum Um Nui bezmiş bir şekilde Japonya'ya göçtü ve 1965 yılında öldü
Kültür devriminin kaosu ve karışıklılığı bu şaşırtıcı keşfi dağıtmış gibi. Ancak 1974 yılında Avusturyalı mühendis Ernst Wegener bu inanılmaz cisimlerin iki tanesinin resimlerini Xian'daki Banpo Müzesi'nde çekebildi. Peter Krassa ile birlikte 1994'te tamamen kapatılmış bölgelere de götürmüş olan keşif sırasında müzeyi ziyaret etmiştik. Wegener'in ziyaretinin üstünden 20 yıl geçmişti ve umudumuz uzaydan gelen bu iki objeyi görebilmekti.
Ama iki taş disk de müzeden kaybolmuşlardı. Bugünkü müze yöneticisi Prof. Wang Zhijun bize o zamanlarda disklerin fotoğrafının çekilmesine izin veren yöneticinin hemen görevden alındığını ve hiçbir izi bulunamadığına dair bir açıklamada bulundu. Nhijun'un kendisi de ortaya çıkardığı çelişkiler de çok gizemliydi: Evvela taş disklerinin müzede hiçbir zaman varolmadıklarını söylerken aynı anda da garip cisimlerin taş devri kil eşyaları bulunan bir müzede yabancı bir madde gibi durduklarını da belirtiyordu.
AĞIRLIĞ SABİT OLMAYAN CİSİM |
Yine de, Prof. Wang Zhijun bizim ısrarımızı fark edince çok büyük bir sürpriz yaptı. Bir arkeoloji kitabı açarak, aradığımız taş disklerini gösteren bir resmi gösterdi. Diskin ortasında olan kesim de görülebiliyordu ve Wegener tarafından anlatılan ortadaki yükseklik de belliydi. Zhijun bizi sonunda yan binaya götürdü. Burada bir sandalye üstünde büyütülmüş şekilde sonradan yapılan bir taş disk bulunmaktaydı. Acaba kilden yapılan bir taklit miydi bu? Tarih öncesi zamanda bu 12.000 yıllık örnekler Xian bölgesinde, 'Tapma objesi" olarak görülmüşlerdi ve büyük olasılıkla ilkeller tarafından taklit edilmişlerdi. Banpo Müzesi ve oranın kayıp yöneticisi ile ilgili bilgi hala gizemlidir. Bilmecenin çözülmesine yardımcı olabilecek izleri yok etmek için yukardan emir verildiğine dair bir komplo hissediliyor. Ama neden ve kim tarafından? İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Prof. J. Lolladorf ingiliz araştırmacı Dr. Karyl Robin Evans'a bir garip disk göstermiş ve onu Mussorie'den Kuzey Hindistan'dan aldığını iddia etmişti. Bu cisim "Dzopa" adlı bir halkın elindeydi ve onlar diski dini amaçlarla kullanmışlardı. Dr. Robin Evans objenin büyüklüğünü 30 cm çap ve 1 cm. kalınlık olarak belirtmiştir. Diskin ağırlığı çok şaşırtıcıdır. Bir yazar tartıya koyulduğu an bu gizemli cisim, ölçülecek derecede ağırlık kazanmakta veya kaybetmektedir. 24 saat boyunca yapılan ölçmelerde tartıdan çıkan kağıdın üstünde fiziksel açıdan imkansız olan bir grafik ortaya çıkarmıştır. Yani cismin ağırlığı sürekli değişmektedir.Osilograf (salınım çizer) ile diski test ettiğinde, şaşırtıcı bir salınım ritmi kaydedildi, sanki bir zamanlar elektrik yüklüymüş gibi veya elektrik iletkeni olarak fonksiyon yapmış gibi
Robin Evans'ın yazdığı ve ölümünden 4 yıl sonra 1978 yılında açıklanan rapora göre İngiliz araştırmacı, Dzopa'ların gizemli dünyasına doğru yolculuğa çıkmış, Lhasa (Tibet) üzerinden giderek, 14. Dalay Lama tarafından huzura kabul edilmiştir. 1935 yılında DalaY Lama'nın 12 yaşında olduğu belirtilmektedir. Belki de Robin Evans, Dalay Lama'yı reşit oluncaya kadar temsil eden bir grup rahip tarafından karşılanmıştır. Ama bu bilgi raporun gerçekliğini ölçebilmek için bir imkan olarak görülebilir. O zamanki politik durumlara göre böyle bir geziyi düzenlemek kolaydı. 1947'de Tibet Çin tarafından işgal edilmemişti. İşgal 1950'de yapıldı ve Dalay Lama'nın kaçışına yol açtı. 1949 yılında Mao, Çin Halk Cumhuriyeti'ni kurmuştu. O zamana kadar komünistler ve çeşitli gruplar büyük imparatorluk için savaştılar. Haritada Baian Kara Ula dağlarının Tibet'in eski sınırının tam paralelinde uzandıkları görülebilir ve bu 1959'dan beri "Xizang'ın Otonom Bölgesi" olarak halk cumhuriyetinin bir bölümü olmuştur. 1947'de çok zor ulaşılabilen ve Himalaya'nın kuzey doğusunda bulunan yüksek dağ bölgesine yapılan yolculuk rahatsız edici olaylarla başlamıştı. Tibet'te tutulan hammalar o bölgeden korktukları için İngilizleri yarı yolda terk etmişlerdi.
YİNE Mİ SİRİUS |
Bu tepki, Baian Kara Ula bölgesinin çevresinde oturan insanların bugün hala korktukları gerçeğiyle uyum sağlamaktadır. Ekip, çok büyük zorluklar atlatarak nihayet hedeflerine ulaşmışlar ve yerlilerin güvenini sağladıktan sonra "Dzopa" lisanında temel bilgiler verecek bir lisan hocası bile bulmuşlardı. Burada Dr. Robin Evans inanılmaz bir şey öğrendi; Dzopa'ların dini koruyucusu olan Lurgan La, bu soyun hikayesini anlatıp, asıl vatanlarının Sirius Yıldız Sistemi'ndeki bir gezegen olduğunu iddia ediyordu. Aşağı yukarı 20.000 yıl önce ilk kez ve bizim zaman hesaplamamıza göre 1014 yılında ikinci kez dünyaya iki yolculuk yapmışlardı. 1014 yılında yaptıkları yolculukta uzay gemisi düşmüş ve kazadan kurtulan uzaylılar dünyayı bir daha terk edememişlerdi. Bu inanca göre, bugünkü "Dzopa" halkı uzaylı yaratıkların soylarından geliyordu.
Keşfin yapıldığı zamanda, mağara alanında hala iki kabile yaşıyordu; bunlar görünüşleri çok eski olan Kham’lar ve Dropalar olarak biliniyordu. Antropologlar her iki kabileyi diğer bilinen ırklara kategorize edemediler; onlar ne Çinli idi, ne Moğol ne de Tibetli.Onlar, 1938’de Baian Kara Ula mağaralarında bulunan iskelet kalıntıları ile ilişkili, ince bedenli sarı – tenli ve olağan olmayan şekilde geniş kafalıdır. Bedenlerinde seyrek kıl (saç), büyük gözleri var ve ortalama boyları 1, 20 mt.dir. Dr. Robin Evans bize Merkezi Çin'de bulunan bu garip insanların bir resmini de bırakmıştır. Resimde hükümdar Hueypah La ve eşi Veez La görünmektedir.
Kaşife göre, boyları 1.20 cm ve 1.07 cm.'dir. Resimde dikkat çeken insanların gerçekten sıradışı olan yüz fizyonomisidir. Burada önemli olan elimizde iki ayrı bilginin (Biri Tsum Um Nui'un taş diskleri, diğeri Robin Evans'ın raporu) arasında olan çelişkidir:
1. Konuşma tarzındaki değişiklikler: Biri "Dropa" diğeri ise "Dzopa" demektedir. Robin Evans bu soruyu kendi yazılarında cevaplamaktadır. "Dropa" nın asıfyazılış şekli olduğunu belirtir "Dzopa" ya da "Tsopa" değil. Ama telaffuzu böyleolduğu için yazılışı da ona uydurulmuştur.
2. Zamandaki çelişki: Şimdiye kadar 12.000 yıl önce olan bir düşüşten bahsedilmektedir. Robin Evans'ın raporu 20.000 yıl önceki ve 1014 yılındaki gezilerden söz etmektedir. Bu çelişkiyi henüz açıklama imkanı yoktur. Belki bu farkın nedeni Tsum Um Nui'un araştırmalar sırasında yetersiz bilgilere sahip olması ve elinde olan bilgilerin bilinmeyen bir yazıyla yazılmış olmalarıdır. Ancak orijinal taş diskler yine ele geçerse hangi tarihlerin doğru olduğunu öğreneceğiz.
Çok eski bir Çin masalı bulutlardan Dünyaya inen ve çirkinlikleri nedeniyle herkes tarafından avlanan küçük, sarı derili insanların hikayesini anlatır. 1995’te, Çin’den dikkate değer bir haber bildirildi: “Baian-Kara-Ula dağlarının doğu sınırında uzanan Sichuan eyaletinde, daha önce etnolojik olarak sınıflandırılmamış olan bir kabilenin 120 insanı keşfedildi. Bu yeni kabilenin en önemli özelliği insanlarının boyudur: 1,15 mt.den uzun değil, en küçüğü sadece 63 santim!
Bu keşif ataları gerçekten bir zamanlar uzaydan gelmiş olan Dropa insanlarının varlığının ilk sağlam kanıtı olabilir. Bu gizemli taşlara daha sonra olanlar şunlardı:1974’te, Avusturyalı mühendis Ernst Wegerer Xian’daki Banpo Müzesine bu disklerden ikisini getirdi. Onların fotoğrafını çekti, tam olarak dört fotoğraf çekti. Ancak, sonra müze ziyaretçileri taş diskleri göremediler. Müzeden elde edilen açıklamaya göre, Baian Kara Ula’dan gelen nesneler tahrip olmuştu. İlave olarak, Çin hükümeti Dropa denen kabilenin herhangi resmi kayıtlarına sahip değildi, ne Qinghai bölgesinde, ne de Çin’in başka bir yerinde. Çalınan diskler bugün nerde?Şüphesiz, Dropa’nın hikayesi en büyük arkeolojik ört baslardan biridir.
DROPA VEYA DZOPA LAR NEREDELER |
Ne olursa olsun, Dr. Robin Evans 1947 yılında "Dzopa"ları ziyaret ettiğine göre bu garip insanları bugün de bulabileceğimizi tahmin etmekteyiz. 1982'nin resmen kabul edilen "Ulusal Azınlıklar Listesi" nden ortaya şunlar çıkıyor; Ouinghai bölgesi birçok ulusal azınlığın vatanıdır. Huiler, Tibetliler, Moğollar, Kazaklar, Tular ve Salalar gibi... Ama "Dzopa" veya "Dropa" ismi hiçbir yerde yazmamaktadır. Ama şuna da dikkat edilmesi lazım; son dönemde Çin'de modern "Hanyu Pinyin" transkripsiyonuna dönülmüş ve böylece birçok isim değiştirilmiştir. UlusalAzınlıklar Listesi'ne yapılan bir ek bizi biraz daha aydınlatmaktadır. Şu anda Çin'de yaklaşık hiçbir ulusal azınlığa ait sayılmayan 880.000 insan yaşamaktadır. Bunlar Bejing Devleti'nden ulusal azınlık olarak kabul edilmek isteyen 25 çeşitli grup olarak tanımlanırlar. "Dzopa" ların soyundan birileri bulunursa gen analistleri sayesinde damarlarında yabancı bir kanın akıp akmadığı ortaya çıkabilir. Eleştirmenlere konu olan bir nokta daha var. Hiyeroglif uzmanı Prof. Tsum Um Nui'un isminden ve kişiliğinden söz ediyoruz. Peter Krassa ve VValter Jörg Langbein araştırmaları sırasında böyle bir ismin Çince'de olmadığını öğrenmişlerdi. Tsum Um Nui adı aslında Japon kökenli bir isimdir ve belki de coğrafik bir uyum sağlamaktadır. Tsum Um Nui, Çin'de yaşayan bir Japondu ve ismi Japon hecelerinin Çin konuşma şekline göre uydurulmuştu. Örneğin Alman Schmitt'in Amerika'da bay Smith olması gibi... Başarısızlıktan sonra Profesör Japonya'ya geriye döndü ve orada öldü.
Baian Kara Ula konusundaki bu yeni bilgilerden sonra gelecekteki araştırmacılar olayı artık efsane olarak göremeyecekler. Eğer Çin'de batıya yönelik liberalizm devam ederse, sırrın çözümü belki de sandığımızdan daha da yakındır