KABE

21°25'20.00"K 39°49'33.00"D

“İnsanın ilk evi” şeklinde adlandırılan ve her gün yüz milyonlarca Müslüman’ın, o yöne dönerek ibadet ettikleri Kabe’nin ne zaman ve kim tarafından yapıldığı bilinmiyor, öte yandan Kabe’nin Hz. İbrahim tarafından ikinci kez inşa edilmesi sırasında bazı esrarengiz olayların yaşandığı belirtiliyor.
DÜNYADA YAŞAYAN ve çeşitli dinlere mensup insanların farklı farklı ibadet şekilleri vardır. Her inanç sahibi, kendi dininin gerek­tirdiği şekilde her gün ibadetini sürdürür. Kabe, Müslümanların ibadetinde çok önemli bir yer tutar. Her gün dünya üzerinde yaşayan milyonlarca Müslüman, nerede olurlarsa olsunlar, Kabe’nin bulunduğu yönü hedef alıp, o yöne doğru namaz kılarlar.

Kabe,. Mekke çevresinde bulunan dağlardan getirilmiş kara taşlardan yapılmış bir binadır. Binanın kapı yönündeki duvarı 12 m. öteki iki duvarı yaklaşık olarak 10 m. kadardır. Yükseklikleri de 10 m.'yi bulur. Kabe 25 cm yükseklikte, 30 sm kadar dışa doğru çıkıntısı olan ve şadırvan adı verilen bir taban üzerine yerleştirilmiştir. Binanın merkezinden dört köşeye doğru çekilen dört düz çizgi Kabe' de dört yönü doğu balı kuzey güney gösterir. Kabe'nin her köşesinin ayrı bir adı vardır. Bunlara "rükn" denir. Kuzey köşesine "Er-Rüknül-Iraki", güney köşesine "Errükn- ül Yemeni", doğu köşesine "Er-Rükn-ül Esved" (Hacerü'l Esved'in bu yönde bulunmasından dolayı) balı köşesine "Er-Rükn-üş Şami" adı verilir.

 

 

 

 

DÜNYADAN 1000 YIL ÖNCE YARATILDI


İslam bilginleri arasındaki yaygın inanca göre, “Allah gökleri ve yeri yaratmadan 40 yıl önce, Kabe su üzerinde bir köpük halinde bulunuyordu.” Yeryüzü o köpükten döşenmiştir. Dolayısıyla Kabe, kâinatın mayasını oluşturmaktadır. Bir başka söylentiye göre de Allah yeryüzüne ait hiçbir şey yaratmadan 2000 yıl önce Kabe’nin yerini yaratmıştı. Aynı inanışa göre Kabe’nin temelleri yerin yedi kat altına kadar uzanır.

İLK TAVAF NE  ZAMAN OLDU?


Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin’in oğlu Muhammed, babası ile bir adamın arasında geçen ilginç bir konuşmaya tanık olduğundan söz eder. “Babam ile beraber Mekke’de Mescidi Haram’daydik. Babam Kabe’yi tavaf ediyordu, ben de onun arkasından gidiyordum. Birden babamın yanına bir adam yaklaştı ve şöyle dedi: ‘Ey Resulullah’ın oğlu! Sana bir şey sormak istiyorum’. Babam ise tavaf bitinceye kadar adamla konuşmadı. Daha sonra babam tavafını bitirdi ve Kabe’nin oluğunun (mizab) altında durdu. O adam tekrar geldi ve babama şunu sordu: ‘Kabe’yi tavafın başlangıcını soruyorum. Tavaf ne zaman, nasıl ve niçin yapılmıştır?’ Şam yöresinden geldiğini öğrendiğim bu adama babam şunları anlattı:”
“Şam’lı kardeş, şimdi sana söyleyeceklerimi iyi ezberle ve doğru olarak anlat. Kabe’yi tavafın başlangıcı şöyledir: Allah meleklere, ‘Ben yer­yüzüne bir halife göndereceğim’ dediği zaman melekler ona, ‘Ey bizim Rabbimiz! Halife, yeryüzünü fesada uğratacak, orada kanlar akıtacak, düşmanlıkta bulanacak, suç ve cinayet işleyecek kimselerden, yani bizden başkasından mı tayin olunacak? Rabbimiz, o halifeyi bizim aramızdan seç’ şeklinde ısrar ettiler. Allah ise şöyle dedi: ‘Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi de bilirim.’ “


GÖKTEKİ BEYT


“Melekler bunun üzerine Rab’larına karşı yaptıkları bu itirazdan ötürü, O’nun gazabını anlayarak Arş’a sığındılar. Başlarını yukarıya kaldırarak Allah’a yalvarmaya başladılar. Bu şekilde hiç durmadan saatlerce arşı tavaf ettiler. Bu hareketlerinden ötürü Allah meleklere acıdı. Bundan sonra da Allah arşın altında dört direkli bir ‘Beyt’ (ev) koydu. Bu Beyt’in direklerini kırmızı yakuttan süsledi ve ona Beyt’üd Darrah adını verdi. Sonra da meleklere şöyle dedi: “Arşı tavaf etmeyi bırakın da bu Beyt’i dolaşın.’ Bunun üzerine melekler bu gökteki Beyt’in çevresinde tavafa başladılar. (Bazı araştırmacılar Darrah’ın, gökte tam Kabe’nin hizasında bulunduğunu ve buna da Beyt’ül-Mamur denildiğini öne sürüyorlar).


Yine bir diğer İslam inancına göre, Âdem, cennetten yeryüzüne indirildiğinde, Allah onu teselli etmek için melekler aracılığıyla yeryüzüne bir beyt indirmişti. Melekler yeryüzüne inip Kabe için yedinci kata kadar varan bir temel kazdılar. Temele ancak otuz kişinin kaldırabileceği büyüklükte taşlar yerleştirdiler. Âdem de bu sağlam temelin üzerine cennetten indirilen beyti yerleştirdi. Ve onun çevresinde ilk tavaf eden kişi oldu.

 

MELEKLER KABE’NİN TEMELİNİNİ KAZIYOR


Kabe'nin ilk temellerini atan Hz. Adem' dir. Hz. Adem cennetten kovulduktan sonra yeryüzüne çıkarak Mekke'ye gelir. Cebrail yedi kat yerin altında kanadıyla Kabe'nin temelini açar, melekler de Lübnan Zeytindağı, Cudi, Hıra ve Sina' dan kayalar yuvarlayınca açılan temeller dolar. Allah, Adem'in barınması için cennetten kırmızı yakuttan yapılmış bir çadır ile beyaz yakuttan olan Hacerü'l Esved'i gönderir. Sonradan kararan Hacerü'l Esved Adem'in iskemlesidir. Başlangıçta Hacerü'l Esved bir melekti ona kıyamet günü dil verilerek insanlar için tanıklık ettirecektir. Başka bir söylentiye göre de ... Kabe' nin yeryüzüne indirilmesinin sebeplerinden biri de Hz. Adem'in boyudur.

Hz. Adem'in boyu çok uzundur. Arşta meleklerin tesbih seslerini duyar. Günah işleyerek cenneten kovulunca boyu kısalır. Bu olaydan sonra Hz. Adem göklerin kendisine kapanmış olduğunu ileri sürerek Allah'a yalvarır. Bunun üzerine Allah da ona meleklere yaraşır bir çadır gönderir ve melekleri temsilen o çadırın çevresini tavaf etmesinin buyurur. O zamanlar Mekke'de Kabe'yi kutsayacak kimse yoktu. Hz. Adem yine üzüntüye kapılarak Tanrı'ya yalvarır. Bunun üzerine Allah, Hz. Adem' e buranın ilerde kutsal bir yer olacağını, insanların baş açık, yalın ayak, ağlaya sızlaya tekbir getirerek bunun çevresini dolaşacağını vaat eder.

İslam dininin doğuşundan çok önceki çağlarda buranın kutsal bir yer olduğu, putperest dinlerin yaygın bulunduğu çağlarda yaşayan insanlar tarafından buraya bazı kutsallıklar yüklendiği eski dinler üzerine yapılan incelemelerden anlaşılmaktadır. Kabe'nin kutsal bir nitelik kazanmasını bazı Avrupalı tarihçiler Zemzem'in varlığına bağlar. Onlara göre susuz çölün ortasında hayati önemi olan bir suyun bulunması ilkçağ insanı için kutsal nitelik taşıyan bir olaydır.

 

TUFAN’DA KAYBOLDU


Nuh Tufanı’nda ise Kabe’nin yeri kayboldu. Tufan’dan, Hz. İbrahim’in zamanına kadar yeri de belirsiz kaldı. Sadece Kabe’nin bulunduğu alan biliniyordu. Bu yer de kırmızı topraklı ve sel sularının ulaşamayacağı kadar tümsek bir tepe durumundaydı. Yeri kesin olarak belli olmamakla birlikte, insanlar tarafından Kabe’nin yerinin bu bölgede olduğu biliniyordu ve tıpkı bugün olduğu gibi o zaman da yeryüzünün çeşitli yerlerinden insanlar Kabe’nin bulunduğu bölgeye gelip dua ve ibadet ederlerdi.

Bazı söylentilere göre; Tufan' dan Kabe' ye zarar gelmemiş Hz. Nuh onu tavaf etmiştir. Başka bir söylentiye göre de Tufan' dan sonra Kabe' den bir kırmızı tepe kalır. Hz. İbrahim Kabe'yi yapmak istediği zaman bu tepenin yardımıyla yerini bulur.

Kabe, yine bu rivayetlere göre; Hz. Adem'in ölümünden sonra göğe çekilmiş ya da Nuh Tufanı'nda yıkılarak yeri belirsiz hale gelmiştir. Hz. İbrahim' e Kabe'yi yeniden yapması buyrulunca ilk yeri O'na bir bulut aracılığıyla gösterilir. Eski ölçülerine uygun biçimde yeniden yapılan Kabe'nin duvarları biraz yükselince Nuh Tufanı'ndan beri Ebu Kubeys dağında bulunan Hacerü'l Esved getirilerek yerine yerleştirilir.

KABE’NİN YERİNİ ARIYOR

Birçok kaynağın bildirdiğine göre, Kabe’nin bu günkü duruma gelişi, Hz. İbrahim’in zamanına değin uzanır. İslam metinlerinde Allah’ın Hz. İbrahim’i Kabe’yi inşa etmekle görevlendirerek Mekke’ye gönderdiği yazılıdır. Bununla birlikte, Kabe’nin Hz. İbrahim’ den çok çok daha eski dönemlere uzanan bir geçmişi olduğu da söyleniyor. Çünkü Hz. İbrahim’in Kâbe’yi inşa etmek için Mekke’ye geldiği sırada, “Kabe’nin yerini aradığından” söz ediliyor. İnanışa göre Kabe çok önceleride vardı. Fakat Nuh Tufanı sırasında yıkılarak kayboldu. İşte Hz. İbrahim de Kabe’nin özgün yerini bulmak ve onu yeniden inşa etmekle görevlendirilmişti.

Hz. İbrahim, Kabe yapımı için Allah tarafından görevlendirilir. Temellerinin yükseltilmesinde Hz. İsmail kendisine yardım eder. Yapıda kullanılması gereken taşları beş veya yedi dağdan Hıra, Sabir, Lübnan, Zeytindağı, El-Cebelü'l Ahmer adlı dağlardan taşır. Bina yükseldikçe bugün Makam-ı İbrahim denen ve üzerinde onun ayak izleri bulunan taşın üzerine çıkar, o taşı bir yapı iskelesi gibi kullanarak binayı bitirir. Sonra Nuh Tufanı'ndan beri Ebu Kubeys'te saklanan ve o zaman beyazken cahiliye çağındaki dinsiz, günaha batmış insanların dokunrnalarıyla kararan Hacerü'l Esved' i Cebrail ona getirir. Hacerü'l Esved, Kabe'ye konur. Hz. İbrahim, yapım işi bittikten sonra damı olmayan Kabe' nin duvarları üzerine çıkarak bu davete "Lebbeyke, Allahürnrne Lebbeyk" sesleriyle karşılık verir. Kur'an'ın - bildirdiğe göre insanlar için ilk yapılan ve temelleri Hz. İbrahim ve Hz. İsmail tarafından yükseltilen ev Kabe' dir, bu bina kutsaldır, alemler (toplumlar) için "iyilik kaynağıdır.

ESRARENGİZ BULUT


Bu durum Hz. İbrahim’in Allah tarafından Kabe’nin yeniden inşa edilmesiyle görevlendirildiği zamana kadar sürdü. Bu konuya ilişkin kaynaklardaki bilgilere göre Kabe’nin Hz. İbrahim tarafından inşasında birtakım esrarengiz olaylar oldu. Sözgelimi Hz. İbrahim, Kabe’yi inşa etmek için Mekke’ye geldiğinde, yanında bir melek ve ‘Sekine’ adı verilen bir “şey” vardı. Sekine’nin ne olduğu konusunda çelişkili ve farklı bilgiler öne sürülüyor. Kimilerine göre, Sekine iki kanadı ve kedi başı gibi bir başı olan ve çok hızlı uçan bir “kuş” idi. Kimilerine göre ise Sekine’nin insan yüzüne benzeyen bir yüzü vardı ve bir tür inilti sesi çıkarırdı. Daha başkaları ise Sekine’nin hoş bir rüzgâr olduğunu öne sürüyorlar. islami inanışa göre ilk tavaf Âdem Peygamberden önce melekler tarafından yapıldı. Meleklerin gökte tavaf ettikleri yer, tam bugünkü Kabe’nin bulunduğu yerin üstündeydi


Hz. İbrahim, bugünkü Kabe’nin bulunduğu yere gelince Sekine, ona, “Burada dur!” dedi. Kabe’nin yeri bu şekilde belirlendikten sonra Sekine, içinde baş şekli bulunan bir bulut biçiminde yere indi. Bulut ona Kabe’nin inşa edileceği yer üzerinde görünerek şöyle dedi: “Ey İbrahim! Rabbin sana bu bulutun altında ve onun ölçüsünde bir temel kazmanı emrediyor.” Hz. İbrahim de bulutun gösterdiği ölçülerde yeri kazmaya başladı. Oğlu Hz. İsmail de ona yardım ediyordu. Bir süre sonra Kabe’nin Adem tarafından inşa edildiği zamanki ilk temeline ulaştılar. Bundan sonra meleklerin de yardımıyla Kabe inşa edilmeye başlandı. Kabe’nin inşasında kullanılan taşların, Sina, Lübnan, Hira, Zeytinlik ve Cudi dağlarından getirildiği söyleniyor. Kabe’nin kapısının üzerindeki siyah örtü hac mevsiminde kaldırılır. Kapıya el sürmek hacıların yerine getirmesi gereken bir davranış olarak kabul ediliyor

LEVİTE OLAN TAŞ


Kabe’nin yüksekliği yerden bir adam boyu olunca bulut birden kayboldu. Bundan sonra Kabe’nin duvarları inşa edilmeye başlandı. Hz. İsmail taş taşıyor, yaşlı babası Hz. İbra­him de duvar örüyordu. Fakat binanın duvarları yükselip de insan boyunu aşınca Hz. İsmail özel bir taş getirdi. Bu taş denildiğine göre yere temas etmiyordu ve Hz. İbrahim’in ihtiyacına göre alçalıp, yükseliyordu. Kabe’ nin duvarı Hacer-ül Esved taşının bulunduğu yere gelince Hz. İbrahim oğluna şöyle dedi: “Bana öyle bir taş getir ki, onu bu köşeye koyayım.” Bunun üzerine Hz. İsmail, babasının istediği taşı bulmak için çevrede dağlara çıktı. O sırada kırşısına Cebrail çıktı ve ona Hacer-ül Esved taşını verdi. Taş böylece bugünkü yerine yerleştirildi.

İNSANLAR KİRLETMESEYDİ ŞİFA VERECEKTİ


Hz. Muhammed’in ise Hacer-ül Esved ile ilgili olarak şöyle dediği söyleniyor: “Bu taş eğer cahiliye devrinin pislikleri ve kirleri ile kirletilmiş olmasaydı onunla her türlü hastalık, veba ve musibetten kurtulmak için Allah’tan şifa istenirdi. Allah elbette bir gün onu ilk yarattığı şekle döndürecektir. O, cennet yakutlarından beyaz bir yakut idi, fakat, Allah onu, kötülerin günahlarından ötürü değiştirip, ziynetini zalim ve günahkârlardan gizledi. Çünkü onlar, cennetten çıkma bir şey bakmaya layık değillerdir.” Cennetten getirildiğine inanılan Hacer-ül Esved taşı, Hz. Muhammed’e göre bu kara taş önceleri bembeyazdı, insanların günahları onu kararttı.

HACER-ÜL ESVED CENNETE DÖNECEKTİR


Hz. Muhammed’in Hacer-ül Esved ile ilgili diğer sözleri de şöyle: “Hacer-ül Esved cennet taşlarından bir taştır. Eğer ona kirli eller dokunmasaydı, şimdi aynen indiği şekilde kala­caktı… Hacer-ül Esved Allah’ın yeryüzündeki sağ elidir. Allah onun vasıtasıyla kulları ile tokalaşır… Cebrail, Hacer-ül Esved’i cennetten getirdi ve onu gördüğünüz yere yerleştirdi. O sizin desteğinizdir. O durdukça siz iyilik üzerinde kalırsınız. Ona gücünüz yettiği kadar yapışın. Çünkü şüphe yoktur ki, Cebrail bir gün gelip onu getirdiği yere götürecektir… Hacer-ül Esved cennet yakutlarından bir yakuttur. Dönüp gideceği yer de yine cennettir.”İbni Abbas ise şöyle diyor: “Yeryüzünde cennete ait sadece iki varlık vardır. Bunlardan biri Hacer-ül Esved, diğeri ise Makamı ibrahim’dir. Eğer bunlara müşriklerin elleri dokunmamış olsaydı, onlara dokunan kimselere Allah şifa verecektir.”

DÜNYAYA AİT DEĞİL


Hacer-ül Esved taşı, Kabe’nin doğu köşesinde, kapıya yakın bir yerde ve yerden 1,5 metre yükseklikte yer alır. Bu taş, 30 cm çapında, yumurta biçiminde, hafif sarı ve kırmızı damarlı bir taştır. Bilim adamları Hacer-ül Esved’in yüzyıllardır çeşitli etkilerle karşı karşıya kalmasından ötürü, onun yapısını anlamanın son derece güç olduğunu söylüyorlar. Ayrıca bu taşın yeryüzünde kendi türünde “tek” olduğunu öne sürenler de var. Bazı araştırmacılar da Hacer-ül Esved’in dünyaya ait bir taş olmadığını, başka bir dünya­dan getirilmiş olabileceğini belirtiyorlar.

KIYAMET GÜNÜ TANIKLIK YAPACAK


Hacer-ül Esved taşının ise Dünyadışı bir kökeni olduğu öne sürülüyor. Ayrıca Hacer-ül Esved’in, öyle sadece basit bir taş olmanın ötesinde evrensel düzeyde bir işlevi olduğu belirtiliyor. Bu işlevin ise Dünyadışı zekâlarla bağlantılı bir tür kozmik bilgisayar olabileceği düşünülüyor. Nitekim, bazı gizemciler, Hz. Muhammed’in şu sözünün, ancak bu şekilde bir anlam kazanabileceğini vurguluyorlar: “Şüphesiz, Allah bu taşı, göreceği iki gözü ve kendisini öpenlere şahitlik yapacağı bir dili ile kıyamet gününde insanlar için konuşturacaktır.”

 

 

 

 

EL-FÜTÜHAT-ÜL-İLAHİYYE Bİ LAVDİHİ TESVİRİ CEALEYN DEN BAZI BÖLÜMLER

Kâ’be-i muazzamanın yapılması: Allahü teâlâ, Kâ’be-i muazzamanın yerini, arzdan ikibin sene önce yarattı. Su üzerindeki beyaz köpük gibi idi. Yer onun altında serilip döşendi. Âdem aleyhisselâm yeryüzüne indirildiği zaman, tek başına yalnızlık hissetti. Bu hâlini Allahü teâlâya arzetti. O zaman Allahü teâlâ, Cennet yâkutlarından olan Beyt-i ma’mûr’u ona indirdi. Beyt-i ma’mûr’un yeşil zümrütten iki kapısı vardı. Kapısının birisi şark, diğeri garb tarafında idi. Beyt-i ma’mûr, Kâ’be-i muazzamanın yerine kondu. Sonra Allahü teâlâ; "Ey Âdem! Sana Arşımın etrâfında tavaf yapıldığı gibi senin tavaf yapacağın, Arşımın yanında namaz kılındığı gibi, yanında namaz kılacağın bir ev indiriyorum” buyurdu. Allahü teâlâ, Kâ’be-i muazzamanın bulunduğu yere Hacer-ül-esved’i de indirdi.

Sonra Âdem aleyhisselâm, Hindistan’dan yürüyerek yola çıktı. Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâma bir melek gönderdi. O melek ona Kâ’be-i muazzamayı bulabilmesi için rehberlik yaptı. Âdem aleyhisselâm Beyt-i ma’mûr’un yanına gelince, tavaf etti. Tavafını bitirince melekler; "Ey Âdem! Tavafın mübârek olsun. Biz de senden ikibin sene önce bu beyti tavaf ettik” dediler.

İbn-i Abbâs buyurdu ki; "Âdem aleyhisselâm yürüyerek gitmek üzere kırk kerre haccetti. Beyt-i ma’mûr, Nûh aleyhisselâm zamanındaki tufana kadar kaldı. Sonra Allahü teâlâ Beyt-i ma’mûru dördüncü semâya kaldırdı. Beyt-i ma’mûr’a hergün yetmişbin melek girer. Fakat oraya giren bir daha geri dönmez. Allahü teâlâ tarafından gönderilen Cebrâil aleyhisselâm, Hacer-ül-esved’i Ebû Kubeys dağında sakladı. Beyt-i ma’mûr’un yeri, İbrâhim aleyhisselâm zamanına kadar boş kaldı. Oğulları İsmâil ve İshak aleyhisselâmın dünyâya gelmesinden sonra, Allahü teâlâ, İbrâhim aleyhisselâma bir ev yapmasını emretti. İbrâhim aleyhisselâm, Allahü teâlâdan yapacağı evin yerini bildirmesini istedi. O zaman Allahü teâlâ yapacağı evin ve Cebrâil aleyhisselâmın sakladığı Hacer-ül-esved’in yerini bildirdi. Bundan sonra İbrâhim aleyhisselâm, oğlu İsmâil aleyhisselâm ile beraber Kâ’be-i muazzamayı yaptı.”

İmâm-ı Kastalânî de bu husûsta şöyle demektedir: "Kâ’be-i muazzama on kerre yapıldı. 1

- İlk önce melekler yaptı. Rivâyet edilir ki: Allahü teâlâ meleklere her semâda ve yerin her katında bir ev yapmalarını emretti. Mücâhid (r.a.) ise, yapılan evlerin ondört tane olduğunu söyledi. Rivâyet edilir ki: Kâ’be-i muazzama te’sis edildiği zaman yer yarıldı. Bunun üzerine melekler oraya deve büyüklüğünde taşlar attılar.

2- Âdem aleyhisselâm tarafından yapılmıştır. Rivâyet edilir ki: Ona; "Sen ilk insansın. Bu insanlar için konulan ilk beyttir” denildi.

3- Şit aleyhisselâm tarafından çamur ve taşla yapıldı. Nûh aleyhisselâm zamanındaki tufana kadar bu hâli ile kaldı.

4- İbrâhim aleyhisselâm tarafından yapıldı. Allahü teâlâ İbrâhim aleyhisselâma, Cebrâil (a.s.) vasıtasıyla, Kâ’be-i muazzamayı yapmasını bildirdi. Bu sebeple; "Dünyâda Kâ’be-i muazzama’dan daha şerefli bir yer yoktur” dendi. Çünkü onun yapılmasını emreden Allahü teâlâ, bu emri ulaştıran ve mühendislik vazîfesini yapan Cebrâil (a.s.), onu bizzat yapan da İbrâhim aleyhisselâm, yardımcısı İsmâil aleyhisselâmdır.

5- Amelika kabilesi tarafından yapıldı.

6- Cürhüm kabilesi tarafından yapıldı. Cürhümlülerden Kâ’be-i muazzamayı bina eden şahsın ismi, Hars bin Medâd el-Asgar’dır.

7- Kusay tarafından yapıldı.

8- Peygamber efendimiz (s.a.v.) tarafından yapıldı.

9- Kureyş kabilesi tarafından yapıldı. Bu inşâ sırasında Resûl-i Ekrem de (s.a.v.) hazır bulundu. O zaman Peygamber efendimiz (s.a.v.) 35 yaşında idi.

10- Abdullah bin Zübeyr tarafından yapıldı. Mekke-i mükerremenin muhâsarasında, mancınıkla atılan taşlardan ba’zısı, Kâ’be-i muazzamayı tahrip etmişti. Abdullah bin Zübeyr önce istihâre ve istişâre ettikten sonra, Kâ’be-i muazzamayı yıktı. Târih, 64 (m. 683) senesi Cemazil-âhır ayında bir Cumartesi gününe rastlıyordu. Yıkma işi İbrâhim aleyhisselâmın yaptığı direklere kadar vardı. Abdullah bin Zübeyr, bu yeni yapıyı İbrâhim aleyhisselâmın yaptığı direklerin üzerine kurdu. Abdullah bin Zübeyr, inşaatı 65 (m. 684) senesi Receb ayında bitirdi. Sonra fakirler için yüz tane deve kesti ve fakirleri giydirdi.

Daha sonra Haccac tarafından ta’mir ettirildi. Haccac, Hacer-ül-esved tarafındaki duvarı, Rükn-ü Yemânî yanındaki garbî kapı ve şarkî kapı altındaki kısımları yaptırmıştır. Kâ’be-i muazzamanın kubbesini, Abdullah İbni Zübeyr’in yaptığı şekilde bırakmıştır. Kâ’be-i muazzama, Haccac’ın ta’mir ettiği şekliyle günümüze kadar devam etmiştir.

İbn-i Abbâs (r.a.) buyurdu ki: "İbrâhim (a.s.), Kâ’be-i muazzamayı şu beş dağdan getirdiği malzemelerle yapmıştır. Tûr-i Sina, Tûr-i Zitâ, Şam’daki Lübnan dağı, Cizre’deki Cildi dağı. Temellerini ise, Mekke-i mükerremedeki Hirâ dağından getirdiği malzemeden yapmıştır.”

MEKKE ŞEHRİNİN ÖNEMİ VE TARİHİ

Kur'an'da Kabe'nin insanlık için yapilan ilk ibadet evi oldugu ve Hz ibrahim'in onun temellerini bulup yükseltiği haber verilmektedir. Oyle anlaşılıyorki islamiyet' e gore en az Hz. Adem donemine kadar uzanan bir tarihi vardir. Kabe, tarih boyunca pek çok kez onarıldı,restore edildi veüzerinde birtakim değişiklikler yapıldı . Arna yeri asla değişmedi. Kabe'ye şimdi olmasa da geçmişte, Hintlilerin, Yahudilerin ve Hiristiyanlann da saygı gosterip duvarlanna putperestlik donemlerinde kendi kutsal saydıkları simgelerin resimlerini çizdikleri bilinmektedir.bu bilgilerden, Kabe'nin İslamiyet'ten çok önceki çağlarda da kutsal bir yer olarak saygı gördüğü, benimsendiği, zaman zaman çevresinde özel dini törenleri yapıldığı sonucu çıkarılmaktadır.

$imdi Mekke şehrinin tarihi yapısını çeşitli kaynaklara gore aktaralım ki Mekke'nin tarihi süreçteki yerini belirleyebilelim. Mekke, eski adı Bekke. Yunanca Makoraba. Suudi Arabistan'm ban kesimindeki Mekke yonetim bolgesinin merkezi. islam dünyasının kutsal hac kenti. Medine'yle birlikte Haremeyn olarak adlandırılır. Kur' an' da Dmmiil kura (Kentlerin Anası) adıyla da anılır ve insanlar için ilk evin Kabe Mekke' de kuruldugu bildirilir.23 müslümanlar arasında Beledü'l Emin, Batha Beledü'l Haram, Ummü'r-Rahme, Beledü'l-Merzuadlarla da anılır . Aynca Mekke-i Müşerrefe, Mekke-i Mükerreme, Mekke-i Mübareke, Mekke-i Nadire, Mekke-i Camia, Mekke-i Mufahhame gibi yuceltici sanlarla da anılması geleneklleşmiştir.24 23 Ali- İmran 96. 24 Ana Britannica Genel Kiiltur Ansiklopedisi, 1988 bos1rn, Cilt 15, soyfo 517

Arabistan'm en eski Şehirlerindendir. Cografyacı Ptolemaios, Mekke' den 'Macoraba' adıyla bahseder. Mekke'nin en eski sakinlerinden olan Kureyşliler, Mekke etrafındaki dağlarda fakir bir hayat yaşıyoryorlardi. ilk defa Kuzey Hicaz' dan gelen ve ücretli bir asker olan Kussay, Mekke'yi Huza' a kabilesinden alarak Kureyşlileri buraya yerleştirdi. şehrin ilk yerleşme alanı Zernzem kuyusu sularının biriktigi el-Batha ile Kabe'nin bulundugu çukur yerdi. Mekke'nin onerni Asya ile Afrika'nm onemli ticaret yollanrun birleştigi noktada bulunmasındandı Mekkeliler çok eski devirlerden beri Arabistan' komşu devletleriyle ticaret yaparlardi. Bizans ve iran' dan çeşitli imtiyazlar almışlardı. Arap yarrmadasının kuzeyinde Batnı-Mekke (Bekke) adt verilen bir vadi üzerine kurulmuştur. Merkezinde Kabe'nin yer aldigi bu vadinin ortasmdaki çukur alana "Bahtau Mekke" (sel yatağındaki kumluk) denir. Bu alanın doğusunda eteginde Safa ile bunun hizasındada Merve tepelerinin bulundugu Ebukubeys, batısında Kuaykian, güneybatısında Sevr, kuzeydogusunda Nur (Hira) ve Sebir dağları yer alir. Haç ibadetininin yerine getirildigi mekanlardan Arafat, Müzdelife ve Mina, Mekke'nin doğusundadir. Şehrin kızıldeniz ile bağlantısı Cahiliye doneminde Suaybe Limanı, islam' dan sonra Cidde Limanı vasıtası ile sağlanmıştır Kur'an'da "ekin bitmeyen bir vadi" olarak nitelenen Mekke çevresi; çöl karakterli bir araziye ve bunun üzerinde görülen, dikenli bodur agac; ve çalılıklardan meydana gelen az ve seyrek dogal bitki örtüsüne sahiptir. Kabe'nin müslümanların kıblesi olması sebebiyle islam cografyacılarından IX. yüzyildan itibaren dünyayı mekke'nin merkezinde yer alan Kabe'ye gore bölümlere ayıran tasarımlar geliştirmişlerdi Buna gore Dünya merkezinde Kabe'nin yer aldığı bir daire şeklindedir; yeryüzünde ülkelerin her biri Kabe' nin bir cephesine bakar. Bundan dolayı Kabe'nin etrafmda gerçekleşen tavaf dünyanın kendi etrafında dönüşünü sembolize etmektedir. Kur' an' da "Ümmülkura" (Şehirlerin Anası) olarak nitelendiren Mekke'nin bulundugu Arapyarımadasıyla bu bolgeye Mekke ile başlayan müellifler arasında Belh cografya okuluna mensup İstahri ve ibn Havkal ile Ebu Ubeyd el-Bekri gibi cografyactlar Bulunabilir. Mekke'nin adının geçttiği bilinen en eski belge Batlamyus'un 2. yüzytla ait "Cografya" adlı eseridir. Burada Mekke, Asya'nın altıncı haritasında Macoraba şeklinde anılır . Fakat bu tarihten çok daha once Mekke'nin bir diger ismi olan Bekke'nin Ahd-i Atik'te yer aldığı ve bunun çeviriler sırasında tahrif edildiği ileri sürülmektedir Ahd-i Atik'te Hz. ibrahim'in hayatı anlatılırken yaptlan tasvirlerle Kur' an' da verilen Hz. ibrahim'in ailesiyle birlikte Mekke'ye geldigine dlair bilgiler arasmda benzerlik vardir. Yine Ahd-i Atik'te, Hz. ibrahim'in e i Hacer' den bahsedilirken anlatılan su kaynagi da Mekke' deki Zemzem kuyusu olmalıdır

KABE'NİN DÜNYA TARİHİ İÇERİSİNDEKİ ÖNEMİ

 

Muhiddin Arabi başından geçen bir olayı şöyle anlatmışhr: "Mekke'de, Kabe'yi bir ziyaretimde, kendisini benden başkasının görmediği bir zata, kim olduğunu sordum. İnsan olduğunu söyledi. Fakat bize benzemiyordu!. .. Sizin atanız olan Adem soyundan değilim. Cenabı Hak, sizin atalarınızı yaratmadan önce, yeryüzünde başka insan nesilleri de türetmiş ve daha sonra azgınlıkları yüzünden onları mahvetmiştir. Böylece insan nesli yedi defa türedi. Hz. Adem, bu üreyiş ve türeyişlerden yedincisi olan sizin neslinizin babasıdır. Ben ise, eski nesillerden arta kalanım' dedi." Bu durum içinde pek çok sırrı barındırsa da şimdilik konumuz gereği Kabe ile insanlık tarihi arasındaki ilişki üzerinde durmaya devam edeceğiz. Rivayetlere göre; Kab~'nin büyük tamiri sırasında söz konusu kuyunun belli bir bölümünde daha önce hiç görülmemiş, son derece garip "yeşil taşlarla" örülü bir duvarla karşılaşılmıştır. Hiçbir şekilde delinemeyen sanki çelikten imal edilmişçesine sağlam taşlar ne kadar uğraşıldıysa da yerinden sökülememiştir. Hatta bu çalışma sırasında yeşil taşların arasına demir levyeler sokulup çıkartılmak istendiğinde tüm Mekke' nin sarsıldığı görülünce bundan derhal vazgeçilmiş ve bu taşlar Kabe'nin temelleri olarak bırakılmışhr. Çeşitli kaynaklar, hadisler ve alimlerin görüşlerinden anlaşıldığı üzere Kabe ilk insandan beri vardır.

Bir kısım iddialara göre, melekler tarafından yapılmış bir evdi. Zaman zaman yeniden inşa edilmiş ise de temelinin yeri hiç değişmemişti. Dünyadaki pek çok eski kültürde Hitit, Hint ve Mısır kültürlerinde Kabe'ye işaretler vardır. Çünkü ilk insandan beri var olan bir ibadet merkezi ve din (İslam) pek çok peygamber tarafından yaşanmış ve öğretileri tüm insanlığa yayılmışh . Kur' an' da Mekke ilgili ayetler; "Bu Kitap (Kur' an), kendinden önceki kitapları tasdik eden, şehirler anası (Mekke) halkını ve çevresindeki bütün insanlığı uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahiret gününe iman edenler bu Kitaba da iman ederler ve onlar namazlarında da devamlıdırlar. "O, sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan soma Mekke'nin göbeğinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir."

 

KABE VE ALTIN ORAN