BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ

28°11'30.49"K 72°21'19.81"B

BATI ATLANTİKTE, Amerika Birleşik Devletle rinin kıyılarına yakın, genellikle üçgen biçiminde diye tanımlanan bir yöre vardır. Kuzeyde Bermuda'dan, Florida'nın güney kıyılarına, oradan doğuya, Bahama'lara, Porto Rico'dan öte, 40° boylama yakın bir noktaya, daha sonra yine kuzeye, Bermuda'ya birer doğru çizerseniz, bu üçgeni kaba görünümüyle elde etmiş olursunuz. İşte bu alan, dünya kayıtlarına göre insanı en tedirgin eden, anlaşılmaz kaybolma olaylarının rekorunu elinde tutmaktadır. 1945'den bu yana bu bölgede 100'ü aşkın uçak ve gemi iz bırakmadan yok olmuş, son 26 yıl içinde 1000'den fazla insan kaybedilmiştir. Buna karşılık, denizlerde ne bir ceset, ne de kaybolan uçak ve gemilerden en küçük bir enkaz parçası ele geçmiştir. Günümüzde hava ve deniz yoilarının eskiye oranla çok daha tecrübeli olmasına, daha sık seferler yapmasına, aramaların daha kusursuz uygulanıp kayıtların daha dikkatle tutulmasına rağmen, kaybolma olayları gittikçe sıklaşan bir tempoda, hâlâ sürüp gitmektedir.Uçakların çoğu, ya üsleriyle ya da inmek üzere oldukları alanlarla normal radyo bağlantıların ıkaybolma anına kadar sürdümüşlerdir. Bir kısmının ise garip radyo mesajları verdikleri biliniyor. Bu arada aletlerinin çalışmaz olduğunu, pusla göstergelerinin fırıl fırıl döndüğünü, güzel bir gün olmasına rağmen gökyüzünün birden sapsarı kesildiğini ve puslandığını, aşağıdaki okyanusun az önceki normal halinde olmayıp «garipleştiğini» söyleyenler olmuş, fakat kimse bu «garipliğin ne olduğunu açıkça tanımlamaya fırsat bulamamıştır.5 Aralık 1945 günü Fort Lauderdale DenizHava üssünden havalanan beş askerî uçakla, onları kurtarmak üzere gönderilen Martin Mariner uçağı, kayıplar listesinin en dikkati çeken olaylarından biridir. Bütün aramalara rağmen uçaklardan ne bir canlı, ne bir cankurtaran salı, ne deniz üzerinde bir yağ sızıntısı, ne de bir enkaz bulunabilmiştir. Nice yolcu uçağı bu yörede iniş talimatı alırken yok olmuş, Denizcilik Soruşturma Kurulu raporlarında belirtildiği gibi, sanki gökteki bir delikten öte tarafa geçip kaybolmuştur. İrili ufaklı gemiler ve tekneler, tayfalarıyla birlikte başka bir boyuta götürülmüşcesine, enkaz bırakmadan ortadan silinmiş, Marine Sulphur Queen gibi 140 metre uzunluğunda şilepler, U.S.S. Cyclops gibi 19.000 tonluk, 309 kişi taşıyan koca gemiler sırra kadem basmıştır.

Bu arada birçok defa da üçgen içinde tayfasız, kendi başına sürüklenip duran gemilere rastlanmıştır. Bunların içinde zaman zaman bir kanarya, ya da bir köpek gibi, olup bitenleri anlatamayacak bir tek canlı görülebilmektedir. Yine de, bir seferinde gemideki konuşan papağanın tayfalarla birlikte kaybolduğunu eklemek oldukça ilginçtir.Bermuda Üçgeni içinde açıklanamayan kaybolma olayları bugüne kadar sürüp gitmektedir. Ne zaman bir gemi ya da uçak yerine varmakta gecikse, veya «aramalara son verilmiştir» biçiminde rapor edilse, herkesin en doğal tepkisi, durumu hemen eskiden beri olagelen olaylara bağlamaktır.

Kamuoyu giderek bu yörede bir terslik olduğuna daha çok inanmaktadır. Son zamanlarda üçgen içinde inanılmaz serüvenlerle karşılaştıkları halde kurtulabilen uçak ve gemilerden edinilen bilgiler, garip bir deniz folkloru oluşmasına neden yaratıyor. Ama yine de bu yörede uçak ve gemilerin başına belâ olan gizli tehlike hâlâ hiç biraçıklığa kavuşamıyor.Süregelen kaybolma olaylarını açıklamak için en çeşitli ve hayal gücü en geniş fikirler ileri sürülmekte, ciddî ciddî tartışılmaktadır. Bu düşünceler arasında depremlerin doğurduğu, apansız ortaya çıkan gelgit dalgaları, deniz canavarlarının saldırıları, başka bir boyuta geçişe yol açan bir zaman uzay kavşağı, uçakların çarpışmasına, gemilerin denizde kaybolmasına yol açan elektromanyetik ve gravitasyonel hortumlar, deniz altından veya gökten gelen uçan dairelerdeki kimselerin, bugünkü dünya canlılarından örnekler alıp bunları belki geçmiş çağlardan kalma uygarlıklarına, belki uzaydaki bir yıldıza, belki de gelecek çağlara götürme istekleri, bile sayılabilir

Pusula sapmaları, telsiz haberleşmesindeki aksamalar ya da tümüyle kesilmeler, beklenmeyen dev dalgalar, deniz depremleri, bölgesel şiddetli kasırgalar, büyük girdaplar ve ansızın oluşan bölgesel sis olayları en çok bu üçgenin kapladığı alanlarda meydana gelir Bu alanın sınırları genelde Florida'dan başlayıp KuzeyKuzeybatı yönünde uzanarak Bermuda Adalarına oradan Güneydeki küçük Antiller'e ve yine Florida'ya uzanan hat olarak belirlenmiştir fakat bununla beraber olayları incelediğimizde bu sınırın dışına çıkıldığını fark ederiz. Bunlardan başka, bölgede arkalarında kaybolma nedenlerini açıklamaya yarayacak en küçük bir iz bırakmadan mürettebatları ve yolcuları ile birlikte yok olan birçok gemi ve uçak vakasıyla doludur. Tüm kayıp olaylarının en önemli boyutu binlerce insanın ölmüş olmalarıdır tabii eğer gerçekten ölmüşlerse. Bu insanlar arasında askeri ve sivil denizcileri, uçak mürettebatlarını, yolcuları ve balıkçıları sayabiliriz. Ve Bermuda Üçgen'indeki kayıplar listesine bir gurup bilim adamını da katmak gerekir. Çünkü bu bölgedeki gizem dolu sayısız kayboluşun nedenini araştırıp ortaya çıkarmaya çalışırken kendileri de tekneleriyle birlikte kayıplara karışan bilim adamlarını göz ardı edemeyiz.

Bermuda şeytan Üçgeni bölgesinin uydudan çekilmiş kızıl ötesi resmi bu resimde herşey normalken.. İkinci resimde aniden ortaya çıkan yogun bir aktivite görülüyor..

KAYIP GEMİLER DENİZİ

MARY CELESTE OLAYI :Bu gemi belki boş kalan gemilerin en ünlüsüdür. Gemi esasında 1861 yılında inşa edilmişti ve ilk adı Amazon'du. Geminin ilk kaptanı Robert McLellan ilk seferine çıktıktan 9 gün sonra beklenmedik bir şekilde öldü. Daha sonra ise John Parker kumandasında seyrederken bir balıkçı teknesiyle çarpıştı. Aynı zamanda garip bir şekilde gemi tamir edilirken tersanede yangın çıktı. Sonrasında ise yine Manş denizinde bir gemiyle çarpıştı. 1867 yılında karaya oturdu. Bu talihsiz olayların tümü gemiye lanetli gözüyle bakılmasına sebep olmuştu. 1868 yılında gemi tamir edildikten sonra ismi Mary Celeste olarak değiştirildi ve Amerika ile Adriyatik denizi arasında ticaret için kullanılmaya başlandı.

 

Benjamin Spooner Briggs başarılı bir denizciydi. Mary Celeste'in kaptanlığını  yapıyordu. 1872 yılı Ekim ayının sonlarına doğru yine Adriyatik denizine, İtalya'ya uzanan bir yolculuğa çıktı. Gemide karısı Sarah ve kızı Sophia'dan başka 7 adet mürettebat bulunuyordu. Geminin kargosu ise 1700 varil alkoldü. Dei Gratia gemisi mürettebatı 4 Aralık 1872 günü, saat öğlen 13.00 sularında uzakta bir gemi gördüler. O dönemlerde okyanus uçsuz bucaksız bir bilinmez olduğu için (ki günümüzde halen böyledir) denizciler okyanustan çok korkarlardı. Hatta çoğu suya girmekten korktuğu için yüzme bile bilmiyordu. Bu sebeple okyanusun ortasında başka bir gemi görülünce ona selam verilir ve mürettebat, onlara yalnız olmadıklarını hatırlattığı için sevinirlerdi. Fakat bu görülen gemide bir gariplik vardı, sanki kontrolsüz bir biçimde okyanusta öylece sürükleniyordu. Dei Gratia kaptanı, bu gemiye yaklaşmaya karar verdi.

 

 

Mary Celeste'i gören denizciler bir anda şaşkına döndüler. Çünkü geminin içerisinde tek bir insan bile yoktu. Koca okyanusun ortasında bulunan sahipsiz bir gemi iyiye işaret değildi.Mary Celeste'e çıkanlar yelkenlerin açık olduğunu, geminin yükünü oluşturan alkol fıçılarının ambarda sapasağlam durduğunu görmüşlerdir. Gemide yeterince yiyecek ve su da vardır.ve Mary Celeste, Ceberitarık Boğazına doğru kendi kendine sürüklenmekteydi. Fakat bu kimsesiz geminin içerisindeki tesadüfler bu kadarla kalmamıştı. Hiçbir çatışma veya kaza izinin olmaması çok garipti. Gemini güvertesinde 1 metre yüksekliğine ulaşmış su olmasına rağmen, Mary Celeste batmamıştı. Gemideki kargo ve mürettebatın erzağı aynen yerli yerindeydi. Dolayısıyla bir korsan saldırısı olmuş olsaydı bütün mallar yağmalanırdı. Peki Mary Celeste'in mürettebatı nereye gitmişti?

Yalnız içindeki on kişi yok olmuştur. Bunlar arasında kaptanın kendisi, karısı ve henüz bebek olan kızı da vardır. Paraları, pipoları, kişisel eşyaları, hatta gemi kütüğü bile yerli yerindedir. Yalnız 1 filika (cankurtaran sandalı) ve sekstant kaybolmuştur. Ana kamara, sanki birilerinin içeriye girmesini önlemek istercesine kapatılmış, kapının arkasına dayanak yapılmıştır.

Mary Celeste'i bulan De Gratia gemisi mürettebatı, şaşkınlıklarını atlattıktan sonra gemiyi beraberlerinde Ceberitarık Boğazına getirmişlerdi. Gemiyi sapa sağlam bulup getirdikleri için ödül istediklerinde ise, insanlar Gratia mürettebatına şüpheyle bakmaya başladılar. Bazıları onların Mary Celeste gemisini yağmalayıp mürettebatını öldürdüklerini ve sonra da bu hayalet gemi yalanını uydurduklarını iddia etti.

«Zamanın ve Uzayın Garip Esrarları» adlı kitabında Harold Wilkins, bambaşka bir görüşü oldukça akla yakın biçimde savunmaktadır. Buna görre, gemi personelinin daha önceden tanıdığı kimseler gelip bütün tayfayı yok etmiş, sonra da boşkalan gemiyle karşılaşmış gibi, onu ganimet olarak ele geçirmek istemiş olabilirler.Wilkins bu görüşü savunurken, Dei Gratia kaptanıyla tayfalarının ifadelerindeki tutarsızlıklar üzerinde durmakta

 

daha önce New York limanında beklerken Dei Gratia'nın tam bir hafta boyunca Mary Celeste'le omuz omuza demir atmış bulunduğunu ve bahtsız geminin hemen peşi sıra yola çıktığını önemle belirtmektedir. Fakat De Gratia gemisi, Mary Celeste'ten tam 1 hafta sonra yola çıkmıştı. Mürettebatın bu yağma planı için Celeste'e ulaşması mümkün değildi. Sonuç olarak De Gratia mürettebatı mahkemece aklandı.

Mary Celeste gemisindekilerin iklimsel bir felakete uğradıklarını da öne sürenler olmuştur. Korkunç bir fırtına sonucu güverteye dolan fazlaca sudan korkarak, insanların gemiyi terk ettikleri teorisi öne sürülmektedir. Fakat Mary Celeste'in okyanusta olduğu Kasım ayı içerisinde pek fazla fırtına yaşanmamıştı. Üstelik böyle bir fırtınaya rastlansa bile, kaptanın tercihi ufak bir filika ile kaçmak yerine devasa gemiye sığınmak olacaktır. Dolayısıyla bu teoriye açılan kapılar da tıkanmaktadır.

Mülkiyet işlemi tamamlandıktan sonra Mary Celeste yeniden denizlere açıldı. Fakat bu sefer geminin, içine binenlere uğursuzluklar ve ölümler getiren perili bir gemi olduğu söylentileri yayılmaya başladı. Neden sonra Kaptan Gilman Parker bir gece gemideki herkesi bilerek sarhoş ettikten ve kendisi de zilzurna denecek duruma geldikten sonra, Mary Celeste'i Haiti yakınlarında bir kayalığa doğru sürüp parçaladı ve bu uğursuzluk hikâyesinin sonunu getirdi.

B.CHESTER: 26 Şubat 1855'de, James B. Chester gemisi, tayfasız, yelkenleri açık, amaçsız biçimde Sargasso Denizinde dolaşır bulundu. Chester'i bulan, Marathon adlı gemiydi. Kaptan'ın kamarası incelendiğinde, masa ve sandalyelerin devrilmiş olduğu, kişisel eşyaların sağa sola atılmış durumda bulunduğu görüldü. Geminin kargosuna dokunulmamıştı. Cankurtaran kayıkları da yerli yerindeydi. Bir saldırı, ya da çarpışma izi görünmüyordu. Tayfalar ortada yoktu. Ya bir başka gemi tarafından alınıp götürülmüş, ya da, (olmayacak şey) kendilerini denize atmış olmalıydılar. Marathon gemisindekilerin ifadesine bakılırsa, kaptan kamarasındaki kâğıtlarla pusula da kayıptı. (Alta)

 

 

ELLEN AUSTİN: 1881 yılında, Ellen Austin adlı Amerikan gemisinin başına inanılmaz bir olay geldi. Asor'ların batısında ilerlerken, ilerde içi boş bir gemi gördüler. Yanaştıklarında geminin sağlam olduğunu farkettiler. Rüzgârın o sıra kesilmesinden yararlanan kaptan, bu gemiye kendi tayfalarından bir kısmını çıkardı. Fakat binen tayfaların gemiyi çalıştırmasına fırsat kalmadan bir bora patladı ve iki gemi birbirinden ayrılmak zorunda kaldı.

 

 

Aynı gemiye ancak iki gün sonra rastlayabildiler. Yanaştıklarında, bindirdikleri tayfaların yerinde yeller estiğini gördüler. Ne oldukları, nereye gittikleri anlaşılamadı. Ellen Austin'in kaptanı inatçı adamdı. Adamlarını ikna etmeye çok uğraştı. Kolay olmadı.

 

Ama sonunda ikinci bir gönüllü ekip buldu ve bu esrarlı, tehlikeli gemiye bindirdi. Tam o sırada yeni bir bora patladı, ilişki yine kesildi. Bundan sonra ne gemiyi, ne de içine bindirilen tayfaları bir daha gören olmadı. Burada insanın aklına bir tuzak ihtimali geliyor. Boraların patladığı anın bile planlandığı bir tuzak... tabiî eğer bu düşünüş büsbütün saçma değilse...Boş gemilere Üçgen içinde çok rastlanmıştır. ,

 

FREYA:1902 Ekim ayında Küba'daki Manzanillo'dan Şili'ye gitmekte olan Freya adlı Alman gemisi de, boş olarak bulunmuş, kaptan kamarasındaki takvimin 4 Ekim gününe kadar yıltılmış olduğu görülmüştür.O tarihlerde Meksika'da büyük bir depremin yer aldığı bilinmektedir. Sismik şok nedeniyle doğan büyük bir dalganın tayfaları süpürüp attığı, ya da gemiyi devirdiği, sonra deniz durulduğu zaman geminin yeniden doğrulduğu düşünülebilir.

 

SIRA

TARİH

GEMİ-TEKNE

STATU 

ROTA VE SON DURUM

PER/SAYISI

1

1800

U.S.S Pickering

Askeri

Guadeloupe'dan  Dalawere'e

90

2

1814

U.S.S Wasp

Askeri

Karayip

140

3

1824

U.S.S Wildcat

Askeri

Kuba dan Tompkin Adasına

14

4

1840

Rosalie

Sivil

Fransadan Kübaya Terkedilmiş

 

5

1843

U.S.S Grampus

Askeri

St Agustine Açıkları

48

6

1854

Bella  Terkedilmiş

Yelkenli Sivil

Batı Hint Adaları

 

7

1855

James B. Chester

Askeri

Azor' ların Güney Batısında

 

8

1873

Mary Celeste

Sivil

Azor ların Kuzeyinde Terkedilmiş

10

9

1880

H.M.S. Atalanta

Askeri

Bermuda dan İngiltereye

290

10

1881

Bilinmiyor

, tehşis edilemeyen

Elen Austin tarafından bulunan ve sonra kaybedilen gemi Azor' ların BatısındaTerkedilmiş

 

11

1902

Freya

Yelkenli Sivil

Küba'dan Şili'yeTerkedilmiş

 

12

1908

Baltimore

Yelkenli Sivil

Virginia, Hampton Rodos ların Batısında

9

13

1908

George R.Vreeland

Yelkenli Sivil

Virginia, Hampton Rodos ların Doğusunda

7

14

1909

George Taulane

Yelkenli Sivil

Georgia kıyılarının Doğusunda

7

15

1909

Spray

Sivil

Miami den Batı Hint Adalarına

1

16

1909

Mariah S Bemet

Yelkenli Sivil

Florida'da Jacksonville'in doğusunda

7

17

1909

Maggie S Hart

Yelkenli Sivil

Florida'da Jacksonville'in doğusunda

8

18

1909

Auburn

Yelkenli Sivil

Florida'da Jacksonville'in doğusunda

9

19

1909

Anna R Bishop

Yelkenli Sivil

Florida'da Jacksonville'in doğusunda

7

20

1910

U.S..S Nina

BuharlıAskeri

Georgia da Savannah ın Güneyinde

 

21

1910

Charles A. Parker

Sivil

Güney Jersey Kıyılarının Doğusunda

17

22

1913

George A Lowry

Sivil

Florida Da Jaksonville'nin Doğusunda

6

23

1914

Benjamine F.Poole

Sivil

Kuzey Carolina da Wilminton' un Doğusunda

8

24

1914

Fitz J.Babson

Yelkenli Sivil

Florida'da da St Andrews'in Doğusunda

7

25

1915

Berta L. Basker

Şilep

New york' tan St. Martine

 

26

1915

Silva

Şilep

New york' tan Flemenk Antill'lere

 

27

1915

Maude B. Krum

Yelkenli Sivil

Georgia'da Savannah'ın Doğusunda

7

28

1916

Brown Bros

Yelkenli Sivil

Georgia da Savannah ın Doğusunda

12

29

1917

Timandra

Şilep

Virginia'da, Norfolk'un doğusunda

19

30

1918

U.S.S Cyclops

Buharlı Askeri

Barbados'tan, Moryland'de Baltimore'a

308

31

1919

Bayard Hopkins

Yelkenli Sivil

Virginia'da Norfolk doğusunda

6

32

1920

Amelia Zeman

Yelkenli Sivil

Virginia'da Norfoik'un doğusunda

9

33

1920

Hewitt

Sivil

(Ücgen'den geçerek New York'tan Avrupaya

 

34

1921

Carroll A. Deering

Sivil

Hetteras burnu iki kedi Terkedilmiş

 

35

1921

Bagdad

Yelkenli Sivil

Florido'do Key West açıklarında

8

36

1921

Monte San Michele

BuharlıSivil

New York'tan Avrupa ya

 

37

1921

Esperenza

BuharlıSivil

New York'tan Avrupa ya

 

38

1921

Ottowo

TankerSivil

New York'tan Avrupa ya

 

39

1921

Florina

BuharlıSivil

New York'tan Avrupa ya

 

40

1921

Svartskog

YükSivil

New York'tan Avrupa ya

 

41

1921

Albyan

YelkenliSivil

New York'tan Avrupa ya

 

42

1921

Yute

BuharlıSivil

New York'tan Avrupa ya

 

43

1922

Sedgwick

Yelkenli Sivil

Güney  Carolina'da.  Charleston'un doğusunda

6

44

1925

Rafiku Moru

Şilep

Bahama'nın doğusunda

 

45

1925

Cotopaxi

Yuk

Güney Caroline'da Charleston'dan Havana'ya

 

46

1926

Porto Noca

Yolcu

Pines adası ve Grand Cayman arasında

 

47

1926

Suduffco

Şilep

Port Newark'ın güneyinde

29

48

1931

stavanger

Şilep

Bahama'da, Cat adasının güneyinde

43

49

1932

John And Mary

Sivil

Bermuda'nrn 50 mil güneyinde terkedilmiş  halde  bulundu)

3

50

1938

Anglo

Şilep

Azor'ların güney batısında

39

51

1940

Gloria

Şilep

Alabama'da Mobile'in 220 mil güneyinde  terkedilmiş

 

52

1941

Proteus

Şilep

St. Thornos'don Virginia'do  Norfolk'a

 

53

1941

Nereus

Şilep

St. Thornos'don Virginia'do  Norfolk'a

 

54

1941

Mahukona

Şilep

Florida'da Jacksonville'in  600 nıil doğusunda

 

55

1942

Paulusa

Yolcu

Batı Hint adalarından Holifax'a

 

56

1944

Rubicon

Şilep

Florida  kıyılanrı açıklarında Terk kopek

 

57

1945

Voyoger

Yelkenli

 

4

58

1945

Valmore

Yelkenli

Kuzey Carolina kıyısı açığında

4

59

1946

City Belle

Yelkenli

Florido'da  Miami'nin 300 mil güney Doğusunda terk

22

60

1948

Sam Key

 

Azor'ların kuzey batısında

43

61

1948

Al Synder

MotorluYelkenli

Sandy Key ve Rabbitt Key

4

62

1948

Wild Goose

Yedek Tekne

(Okyanusun Dili adlı yerde)

4

63

1949

Driftwood

Balıkcı Teknesi

Florida'da  Fort Lauderdale'le Bimini arasında

5

64

1950

Sandra

Şilep

Jamaica'yla Maracaibo arasında

15

65

1951

Sao Paulo

Kruvazor 20 bin ton

Azarların güney batısında

8

66

1954

Southhern Districts

Tanker

Carolina kıyısı açıklarında

23

67

1954

Home Sweet Home

Yelkenli

Bermuda'dan Antigua'ya

7

68

1955

Connenıara IV

Yelkenli Yat

Bermuda'nın 400 mil güney batısıııda

4

69

1956

Bounty

Yelkenli

Miami ve bimini arasında

 

70

1961

Rovonoc

Yelkenli Yat

Florida'da Key West'le Miami arasında

5

71

1961

Calista

Yelkenli

Bahama'dan Kuzey Carolina'ya

5

72

1962

Windfall

Yelkenli

Bermuda açıklarında

 

73

1962

Evangeline

Yelkenli

Florida'da Miami'den Bahama'ya

40

74

1963

Sulphur Queen

Şilep

Florida boğazı

39

75

1963

Sno'Boy

Balıkçı

Jamaica'nın  güney  doğusunda

40

76

1964

Dalgıç Ekibi

 

San Salvador uçurumunun doğusunda

2

77

1965

El Gato

Deniz Evi

Büyük lnagua'yla Büyük Türk arasında

 

78

1966

Southern Cityes

Römorkör

Texas'da  Freeport'la.  Meksikada  Tuxpan arasında

6

79

1967

WicthCraft

Şilep

Florida'da  Miami'nin  bir mil ötesinde,

2

80

1968

Elizabet

Şilep

Windward  geçidinde

 

81

1968

Ithaca Island

Şilep

Virginia'da   Norfolk'dan   lngiltereye.

29

82

1969

Teginmouth Electron

Şilep

Büyük Türk Adasında Azor'ların 700 mil batısında

2

83

1969

Southern Cross

Yat

May  burnu açıklarında

 

84

1970

Milton Latrides

Şilep

Louisiana'da  New Orleans'don  Batı Afrikaya

30

85

1971

Caribe

Şilep

Columbia'dan  Dominic Cumhuriyetine

28

86

1971

Luck Ldur

Balıkcı

Güney Jersey kıyısı açıklarında (Tahmini} Terk

10

87

1971

Dalgıc Ekibi

 

Okyanusun Dili) batı kaya çıkıntısı

2

88

1972

Dalgıc

 

Florida'da Fort Lauderdale açıklarında

1

89

1973

Dalgıc Ekibi

 

St. Lucia kıyısı açıklarındaki Pigeon odası

3

90

1973

Anita

Şilep

Santo  Domingo'nun  güneyinde

4

91

1973

Defiance

YatSivil

Virginia'da  Norfolk doğusunda Terkedilmiş  halde  sürüklenirken bulundu  sonra kayboldu.

32

92

1973

Haiti Multeci gemisi

Sivil

Eski Bahama kanalı

45

93

1975

Suba Bank

YatSivil

Nassau'dan  Florida'da  Miami'ye

4

94

1975

Down

Karides Teknesi

Florida  Key'lerinin doğusunda  Smith Shoals Feneri

3

95

1975

Magnum

Sivil

Bahama'da, West  End'den 20 mil açıkta

 

96

1975

Meridan

YelkenliSivil

Bermuda'yla Virginia'da Norfolk arasında

5

97

1975

Boundless

 

Florida'da Miami'den San Juan'a

5

98

1975

Speed Arist

 

Barbados'dan Guadeloupe'ye

5

 

 

 

 

 

 

 

KAYIP UÇAKLAR DENİZİ

5 Aralık 1945 günü, JJJ Amerikan DenizHava kuvvetlerine bağlı altı uçağın personelleriyle birlikte kaybolmasından sonradır. İlk beş uçak hemen hemen aynı zamanda kaybolmuştur. Olağan bir alıştırma uçuşunda. Rotaları Florida'daki Fort Lauderdale DenizHava üssünden 160 mil doğuya, kırk mil kuzeye ve oradan da yine üslerine olmak üzere, bir üçgen biçimindeydi. O zamana kadar «Şeytan Üçgeni», «Ölüm Üçgeni», «Büyü Denizi», «Atlantik Mezarlığı» gibi birçok isimler alan bu yöreye, «Bermuda» adının takılması, bu uçakların rotasının Bermuda'ya varan doğrunun üzerinde olmasından, ayrıca daha eski kaybolma olaylarının da, kuzey köşesi Bermuda olan bu alanda yer almasındandı. Fakat o güne kadarki yok olma olaylarının hiç biri, tüm manevra filosunun birden, arkadan gelen dev kurtarma uçağı ve onun içindeki on üç kişilik personelle birlikte kaybolması kadar çok ilgi çekmemişti

 

Uçuş 19 filosunun son resmi

 

.5 Aralık 1945 günü Fort Lauderdale'den havalanan kurban filonun görevi «Uçuş 19»u gerçekleştirmekti. Uçaklarda beş subay pilot, dokuz da adı bilinen personel vardı. Bunlar bir uçağa iki kişi olarak dağıtılmıştı. Fakat o gün içlerinden onuncu görevli eksikti. Çünkü o görevli, içine doğan bir kuşku nedeniyle, uçuştan affedilmek istemiş, yerine de başka kimse verilmemişti. Uçaklar Navy Gruman TBM 3 Avenger tipinde torpido bombardıman uçaklarıydı. Bin mile yetecek yakıt taşıyorlardı. Hava sıcaklığı 65° F, güneş parlaktı. Gökyüzünde tek tük bulutlar dolaşıyordu. Rüzgâr kuzeydoğudan, hafif esmekteydi.Uçuş 19 için süre iki saat olarak hesaplanmıştı. Uçaklar öğleden sonra, saat ikide havalanmaya başladılar. Sonuncusu 14.10'da tekerleklerini yerden kesti. 2500 saatlik uçuş tecrübesine sahip bulunan Albay Charles Taylor, filonun komutanıydı. Önce Bimini'nin kuzeyindeki Chicken Shoals mevkiine yöneldiler. Orada hedef üzerinden uçuş denemeleri yapılacaktı. Pilotlar da, personel de tecrübeli havacılardı. Uçuş19'da beklenmedik bir olayla karşılaşılması için hiç bir neden yoktu.Ama yine de bir şey oldu. Hem de çok kötü bir şey. Saat 15.15 de, hedef üzerindeki uçuşlar tamamlandıktan ve uçaklar doğuya doğru yöneldikten sonra, Fort Lauderdale kulesinde uçaklardan dönüş zamanlarını bildiren, iniş izni isteyen mesajıbekleyen telsizci, uçuş komutanından hiç beklenmeyen şöyle bir mesaj aldı.

Uçuş komutanı (Albay Charles Taylor): Kuleyi arıyorum. Âcil durum. Rotamızdan çıkmış gibiyiz. Karayı göremiyoruz... Tekrarlıyorum... Karayı göremiyoruz.

Kule: Pozisyonunuz nedir?

Uçuş komutanı: Pozisyonumuzdan emin değiliz. Nerede olduğumuzdan emin olamıyoruz... Kaybolduk galiba..

.Kule: Batıya doğru uçun.

Uçuş komutanı: Batının hangi yanda olduğunu bilemiyoruz. Her şey bir tuhaf... Garip... Yönlerden bile emin değiliz... okyanus da her zamanki gibi değil...

Saat 15.30'öa, Fort. Lawtev&ale'deki kule görevlisi, Powers'a seslenen bir mesaj kaydetti. Powers, öğrenci pilotlardan biriydi. Arayan, Powers'dan pusulasının ne gösterdiğini soruyordu. Powers'in verdiği karşılık ise şöyleydi: «Nerede olduğumuzu bilmiyorum. Son dönüşten sonra kaybolduk galiba.» En yüksek rütbeli kule görevlisi bu arada Uçuş 19'un telsizcisini bulmuştu. Ondan şu mesaj aldı:

«Pusulalarımın ikisi de çalışmıyor. Fort Lauderdale'i bulmaya çalışıyorum... Keys üzerinde bir yerde olduğumu biliyorum ama, ne kadar kaymış olduğumuzu bilemiyorum...»

O zaman kule yetkilisi ona, güneşi soluna alıp kuzeye doğru uçmasını öğütledi. Böylelikle Fort Lauderdale DenizHava üssüne varacaktı nasılsa.Buna karşılık şu sözleri duydu:

«Şu anda küçük bir adanın üzerinden geçtik... Görünürde başka kara yok...»

Demek ki uçak Keys üzerinde değildi. Orada olsa, Keys'in bir uzantısı biçiminde olan karayı görebileceklerdi. Şu halde tüm filo, yönünü kaybetmiş demekti.Filodan mesaj almak gittikçe güçleşiyordu. Bunun nedeni statikdi. Görünüşe göre, filo da kulenin mesajlarını duyamıyordu. Ama bu arada kule, uçakların birbirleriyle yaptıkları konuşmaları alabiliyordu. Bu konuşmaların bazıları yakıt azalmasıyla ilgiliydi. Ellerinde yetmiş beş mile yetecek yakıt kaldığını söylüyorlardı. Ayrıca saatta yetmiş beş mil hızla esen rüzgârdan da söz edildi. Bütün aletlerin ve manyetik pusulaların bozulduğu, âdeta çıldırdığı söylendi. Her uçağınki başka bir yönü gösteriyordu. Bu süre içinde, Fort Lauderdale'in güçlü vericisi bir türlü uçaklara ulaşamıyordu. Uçaklar arası konuşmalar ise hâlâ oldukça iyi işitilmekteydi.Bu arada üste bulunan personel, Uçuş 19'un karşılaştığı terslik yüzünden çok heyecanlanmıştı. Dünya savaşı biteli henüz yalnızca birkaç ay olduğu için, bir düşman saldırısından bile söz edildi. Kurtarma uçağı hemen harekete geçirildi. Çift motorlu Martin Mariner deniz uçağı, Banana River DenizHava Üssünden, on üç kişilik personeli ile havalandı.Saat dörtte kule birden Albay Taylor'un komutayı hiç sebepsiz başka bir pilota bıraktığını duydu. Yüzbaşı Stiver'e. Statik yüzünden ve fazla heyecandan gölgelenen bir mesaj, yine de anlaşılabilir biçimde kuleye ulaşabildi:

«Yerimizden emin değiliz... Üssün 225 mil Kuzeydoğusunda olduğumuzu sanıyoruz. Her halde Florida'yı geçmiş, Meksika körfezine girmiş olmalıyız...»

Bundan sonra uçuş komutanının 180 derece dönüş emri verdiği anlaşıldı. Florida'ya dönmeyi amaçlıyor olmalıydılar. Ama dönüşü yapar yapmaz, sesleri gittikçe azalmaya başladı. Demek yanlış dönmüşler, üsten uzağa, açık denize doğru uçmaya başlamışlardı. Bazıraporlara göre Uçuş 19'dan son alınan kelimeler şunlardı:

«Biz galiba...»

«...beyaz suya giriyoruz... Tümüyle kaybolduk...»

Bu arada kule, kurtarma uçağının havalanışından birkaç dakika sonra, Martin Mariner'de görevli Albay Come'den genel mevkilerine ait bir mesaj aldı ve 6000 metrenin yukarısında kuvvetli rüzgârlar bulunduğunu öğrendi. Bu da kurtarma uçağından gelen son mesaj oldu. Bundan kısa bir süre sonra, bütün arama birliklerine acele bir mesaj verilmiş, beş yerine, şu anda altı uçağın kayıp durumda olduğu açıklanmıştı. On üç kişilik personeliyle, kurtarma uçağı da yok olmuştu.Ne Uçuş 19'un uçaklarından, ne de onları kurtarmak üzere yola çıkarılan Martin Mariner'den bir daha mesaj alınamadı.

 

EŞİ GÖRÜLMEMİŞ BİR ARAMA

Fakat Miami'deki Opa Locka DenizHava üssü, akşam saat 17.00'de «FT... FT...» şeklinde çok hafif mesajlar aldığını belirtti. Bu harfler, Uçuş 19'un telsiz şifre harfleriydi. Komutanın uçağı FT28 di. Ama bu telsizin kayıp filodan verilmesi ihtimali gerçekten çok zayıf görünmektedir. Çünkü veriliş saati, uçakların yakıtı bittikten iki saat sonraya rastlamaktadır.Kaybolma gününde başlatılması planlanan ilk arama, havanın kararmış olması nedeniyle ertelendi. O gece yalnızca Sahil Koruma Örgütü, kurtulmuş olabilecek kişileri aramakla yetindi. Ertesi gün, şafağın ilk ışıklarıyla birlikte, eşi görülmemiş bir arama başlatıldı. Tarihte benzerine rastlanmayan bu aramaya 240 uçak, ayrıca Solomons uçak gemisinden 60 uçak, dört destroyer, birkaç denizaltı, on sekiz Sahil Koruma gemisi, arama ve kurtarma gemileri, yüzlerce özel uçak, yat ve tekneye ek olarak, Banana River DenizHava Üssünün PBM'leriyle, İngiliz Hava Kuvvetlerinin Baharha'larda bulunan birlikleri de katıldığı halde, hiç bir şey bulunamadı.O aramada günde ortalama 167 uçuş yapıldı, şafaktan guruba kadar deniz düzeyinin 100 metre üstünden uçuldu, 380.000 mil karelik deniz ve kara, bu arada Atlantik, Karaip denizi, Meksika Körfezi ve Florida'dan parçalar tarandı ve bütün çabalar toplam 4.100 saat sürdü. Bunun sonucu olarak ne bir kurtarma salı, ne bir kalıntı, ne de bir yağ sızıntısı bulundu. Florida ve Bahama plajları haftalarca her sabah kontrol edildi, kayıp uçaklara ait bir parçanın oralara vurma olasılığı üzerinde duruldu. Bütün çabalar başarısızlıkla sonuçlandı.Üzerinde durulmadık hiç bir ipucu bırakılmadı.

 

 

 

 

 

 

Kaybolma günü bölgeden geçmekte olan bir kargo uçağının, kırmızı bir ışık gördüğüne dair haberi, önceleri Martin Mariner'in havada patlamasına yorumlanmıştı. Fakat sonradan bunun doğru olmadığı açıklandı. Daha sonra, bir şilep, saat 7.30 sıralarında bir patlama gördüğünü bildirdi. Ama eğer bu patlama, kayıp Avenger'larla ilgiliyse, uçaklar benzinleri bittikten saatlar sonra, hâlâ havada uçuyorlar demekti. Ayrıca, bütün uçakların bu biçimde iz bırakmadan yok olabilmeleri için, hepsinin bir araya gelip, birbirine çarparak patlaması gerekirdi. Üstelik telsizleri çalışmazken. Bu arada ne Uçuş 19'dan, ne de kurtarma ekibinden SOS çağrısı gelmemiş olması ilginçtir.

Denize mecburî iniş yapma durumu düşünüldüğünde, Avenger'lerin bunu gerçekleştirebilecek yetenekte uçaklar olduğunu, inişten sonra doksan saniye su yüzünde kalabileceğini, personellerinin ise altmış saniyede uçağı terk etmek üzere eğitilmiş olduğunu hatırlamak yararlıdır. Kurtarma salları uçakların dışında bulunmaktadır. Yani her tür zorunlu inişte, sallar kendiliğinden yüzecek ve er geç bulunacaktır. Aramanın başlarında bazı görevliler denizde yer yer kabarmalar gördüklerini bildirmişlerdir. Fakat dalgalar birbirinden o kadar uzaktır ki, uçaklar gerekirse aralardaki düzlüklere inebilecek durumdadır. Son mesajda duyulan «beyaz su» sözü, bu bölgede arasıra karşılaşılan yoğun beyaz sisle ilgili olabilir. Görüşün azalmasını ve okyanusun her zamanki görünümünde olmamasını da bu varsayım açıklayabilir. Ama ne olursa olsun, bundan pusulaların ve jiroskopların etkilenmesi olanaksızdır. Florida ile Bahama arasında telsizlerin işlemediği bir ölü nokta da bulunmaktadır. Fakat uçakların sorunları, telsiz mesajları kesilmeden çok önce başlamıştır.

 

Hazırlanan raporun bir yerinde şöyle deniyor: «Verilen telsiz mesajında uçakların kaybolduğu ve puslalarının çalışmadığı belirtilmektedir.» İstihbarat Subayı Yüzbaşı" W. C. Wingard ise, yaptığı basın toplantısında daha açık sözlü olmayı seçmiş: «... Soruşturma Kurulu üyeleri olup bitenler hakkında geçerli bir tahmin yapabilecek durumda bile değildir.» Kurulun başka bir üyesi, bundan da süslü bir söz söylemiş: «Sanki Mars'a uçmuşlar gibi, birden yok oluverdiler.» Ciddî araştırıcılar ve oseanograflar nasıl olup da bu kadar çok sayıda uçak ve geminin iz bırakmadan yok olabildiği, nasıl bunca pilot ve yo!cunun kayıplara karıştığı konusunda çeşitli düşünceler ileri sürmektedir.

Olay sırasında Fort Lauderdale DenizHava Üssünde eğitmen subay olan Albay R. H. Wirsching bu «yokoluş»u yıllarca her yönüyle düşünmüş, sonunda bu olayı anlatırken «görünmez olmak» deyiminin kullanılması gerektiğini, çünkü aslında Uçuş 19'un personelinin gerçekten öldüklerinin hiç bir zaman kanıtlanmadığını ileri sürmüştür. (Kurul'un tanık ifadelerini dinlemek üzere tertiplediği oturumlardan birine katılan annelerden biri, «Sanki oğlum uzayın bir yerinde hâlâ sağmış gibi bir havaya kapıldım» demiştir.) Miami'de bulunan ve Üçgeni yıllardan beri gözleyen bilimci Dr. Manşon Valentine'ın aşağıdaki sözleri ise Miami News gazetesinde yayınlanmıştır: «Hâlâ buradalar onlar. Ama başka bir boyuttalar. Belki bir uçan dairenin manyetik gücüyle yaratılan bir başka boyutta.» Sahil Koruma Örgütünün görevlilerinden, Soruşturma Kurulunda da üyelik yapan bir genç, düşüncelerini çok daha açık ve basit biçimde dile getirmeyi seçmiş: «Oralarda ne haltlar döndüğünden hiç haberimiz yok.» Son olarak, Kurul üyelerinden bir subayın daha ciddî bir ifadesini kaydedelim: «...Bu eşi görülmemiş kayıp, tümüyle bir esrar perdesi altındadır. Deniz havacılığında bugüne kadar incelenmiş olayların en garibidir.»Facialarda, özellikle denizde yer aldıkları zaman, genellikle bir 'inanılmaz rastlantı' niteliği bulunur.

Burada sıraladığımız bilgilerin çoğu, o sıra Fort Lauderdale'de eğitmen subay olarak görevli bulunan R. H. Wisching'in notlarından alınmıştır. Bu notlar arasında uçuş gününün sabahı yer alan oldukça ilginç bir olay da dikkati çekmektedir. Bu olay, Uçuş 19'dan önce yapılan sabah uçuşu ile ilgilidir. Heyecan yaratma bakımından öğleden sonraki uçuşla karşılaştırılamayacak durumda olan bu sabah uçuşuna, genellikle pek dikkat edilmemektedir. Hatta kaybolma olayıyla ilgili raporların bile pek azı sabah uçuşuna değinmektedir.

Oysa bu uçuşta da puslalar arıza yapmış, uçaklar üslerine dönecekleri yerde, elli mil kadar kuzeyde bir noktaya dönmüşlerdir.Felâket öncesi uyarısının, Uçuş 19 grubundan iki kişiyi açıkça etkilediğini görüyoruz. Bu kişilerden biri uçuş eğitmeninin kendisidir. Uçuştan önce yapılan brifing toplantıs:na geç gelmiş ve görevden affını dilemiştir. Bu dileğine hiç bir neden göstermeyen eğitmen, yalnızca bu uçuşta görev almak istemediğini ileri sürmüş, yerine bir başkası bulunamadığı için dileği kabul edilememiştir.İkinci uyarı, Albay Wirsching'in kendisinin de tanık olduğu bir olayla su yüzüne çıkmıştır. Bu, üzerinde o günden bu yana, enine boyuna konuşulmuş, tartışılmış bir olaydır. Uçuş 19'da görevli olan onbaşı Allan Kosnar, zamanında görev yerine gelmemiştir. Sonradan basında, onbaşının şöyle söylediği yayınlanmış bulunuyor: «Nedenini bilmiyorum ama, o uçuşa katılmamaya karar verdim.» Albay Wirsching'in notlarından bu onbaşının Guadalcanal'da çarpışmış tecrübeli bir denizci olduğunu, terhisine dört ay kaldığını ve bu olaydan aylarca önce, uçuş hizmetlerinden affını istediğini öğreniyoruz. 5 Aralık günü de aynı konu görüşülmüş, Wirsching onbaşıya, uçmamak için görevli çavuştan izin almasını söylemişti. Onbaşı gerekli izni aldı, böylelikle Uçuş 19, bir kişi eksik kadroyla havalandı. Uçakların tehlikede olduğu anlaşıldığı zaman, Albay Wirsching gönüllü aramak üzere yatakhaneleri dolaştığında, ilk karşılaştığı insan Onbaşı Kosnar oldu. Onbaşı; «Bana çavuştan izin istememi söylemistiniz,» dedi. «istedim, o da verdi. Şimdi kaybolan da, benim katılacağım uçuştu.»Garip olan nokta, uçağa binerken kadronun eksiksiz olduğuna ilişkin rapordur. Sanki son anda başka birisi sıraya girmiş ve uçuşa katılmış gibi. Bu yüzden üste, saatta bir sayımlar ve yoklamalar yapılmış, kaybolan bir kişinin kim olduğu bulunmak istenmiştir. Oysa üssün tüm kadrosu yerindedir. Bu yüzden «Eksiksiz Kadro» raporu da bu oiaya eklenecek yeni bir bilmece olarak kalmaya mahkûmdur.

Bermuda Üçgeni içinde bu olaydan önce ve sonra, bir sürü gemi, yat ve diğer taşıtların yok olmasıyla karşılaşılmışsa da, Avenger'larla Martin Mariner'in kaybı, uçakların da üçgene kurban olabileceklerinin ilk belirtisidir. Bu olaydaki kadar çok sayıda ve tecrübeli denizhava birliklerinin, bu çapta katıldığı bir aramaya daha önce hiç rastlanmamıştır. Bundan sonra uçak kaybolma olaylarının her birinde yoğun arama işlemlerine girişilmiş, kurbanları kurtarmaktan çok, başlarına gelenin ne olduğunu anlamaya dönük aramalar yapılmıştır.Uçuş 19 olayından sonra, ticarî, özel ve askerî uçakların yok olması da, artık normalleşen gemi kayıpları gibi, can sıkıcı bir düzenlilikle yer almaya başladı. Bu yeni olayların yıllar önce yer alan olaylardan tek farkı, bugün hava kurtarma ekiplerinin üslerle radyo bağlantıları, ileri teknolojik aletler ve geliştirilmiş arama yöntemleri sayesinde, her yok olma olayının daha etkin biçimde incelenmesi, araştırılmasıdı

Star Tiger, 29 Ocak 1948'de Asor'dan Bermuda'ya doğru uçarken kayboldu. İçinde altıpersonel ve yirmi beş yolcu vardı. Yolcular arasında İngiltere'nin İkinci Dünya Savaşı hava mareşallerinden Sir Arthur Cunningham da bulunmaktaydı. Programa göre Star Tiger gece saat 22.30'da Bermuda'daki Kindley Field havaalanına inecekti. İnişten kısa bir süre önce pilotun kontrol kulesine verdiği mesajda, «Hava çok uygun, tam dakikasında inebileceğimizi sanıyorum,» dediği duyuldu. Uçağın o andaki pozisyonu Bermuda'nın 380 mil kuzeydoğusuna düşüyordu.Bir daha mesaj gelmedi ama, Star Tiger da gelmedi. Ne bir SOS, ne de uçağın bozulan koşullar altında seyrettiğine dair bir belirti alındı. Gece yarısıStar Tiger'ın geciktiği kaydedildi.

Ertesi gün olan 30 Ocak günü, yoğun bir kurtarma ve arama işlemine girişildi. Otuz uçak ve on gemi, bölgeyi günlerce taradı, fakat sonuç alamadı. Yalnızca 31 Ocak günü, Bermuda'nın kuzeybatısında birkaç kutuyla birkaç boş yağ varili bulundu. Ama eğer bunlar Star Tiger'a aitse, demek uçak başına gelen o bilinmez belâya uğramadan önce, rotasından yüzlerce mil uzaklaşmış bulunuyordu. Oysa pilot kule ile kurduğu son bağlantıda ne rotasında, ne de uçağın çalışmasında hiç bir bozukluktan söz etmemişti.Aramalara devam edilirken Atlantik kıyısındaki birçok amatör radyo meraklısı, noktalarla verilen karmaşık bir mesaj kaydettiklerini ileri sürdüler. Sanki Mors alfabesini bilmeyen biri mesajları düşüne taşına gönderiyormuş gibi. Noktalar «Tiger» harflerini veriyordu. Bu sırada Newfoundland'daki Sahil Koruma örgütünden, daha da garip bir haber geldi. Noktalamalar sona erdikten sonra birisi sesli mesaj vermiş, aşağıdaki harfleri tekrarlamıştı:GAHNP.Bunlar, kayıp Star Tiger'ın şifre harfleriydi.Bu mesajların taklit olduğu kanısına varıldı, özellikle bazı kimselerin faciaları nasıl merakla izledikleri, böyle şeylerden nasıl zevklendikleri bilindiği için, birinin böyle bir muzipliğe kalkışması gerçekten de olmayacak şey değildi. Fakat bu olayın Uçuş 19'dan Miami'ye, hemen hemen uçağın benzini bittikten iki saat sonra gelen mesajı hatırlattığı, sanki kaybolan uçak, uzayın ya da zamanınBERMUDA «ŞEYTAN» ÜÇGENİiçinde gittikçe uzaklaşıyormuş gibi bir duygu yarattığı da inkâr edilemez.İngiltere Sivil Havacılık Bakanı, Star Tiger sorununu incelemek üzere, derhal Lord Macmillan başkanlığında bir Soruşturma Kurulu topladı. Kurulun raporu, uçağın kaybolmasından sekiz ay sonra yayınlandı. Rapora göre Star Tiger'ın radyo veya mekanik aygıt bozukluklarından, benzin bitmesinden, ineceği alanı bulamamasından, meteorolojik olaylardan, ya da yükselti hatalarından ötürü denize düşmüş olamayacağı ileri sürüldü. Tudor IV uçaklarının dizaynı ve yapısı göz önüne alındığında «Star Tiger»da teknik hatalar ve eksiklikler bulunması, standartlardan ayrılması da söz konusu değil»di. Kurulun bu konuda vardığı yargı, Üçgen içinde yok olan bütün uçaklar için de geçerli bir yargıydı:«Bu kadar şaşırtıcı bir sorunun bugüne kadar soruşturma konusu olmadığını söylemek abartma sayılmaz... Star Tiger'ın başına gelen felâket için hiç bir geçerli delil ve neden görülemediğinden, kurulumuz ancak bazı düşünceler sıralamakla yetinecektir. Fakat bunların hiç biri bir olasılık bile sayılamaz. İnsanla makinenin işbirliği yaptığı her çalışma alanında, farklı karakterde iki öğe vardır. Bunlardan biri, çok iyi bilemediğimiz faktörlere bağlıolan insan dengesi, ikincisi ise, bambaşka kurallara bağlı olan mekanik öğedir. Bunların herhangi birinde ya da ikisinde birden arızalanma olabilir. Ya da bir dış etken, hem insanı hem de makineyi etkisi altına alabilir. Bu olayda ne olduğu hiç bir zaman bilinemeyecektir.

 

DC3: 28 Aralık 1948 günü San Juan'dan Miami'ye uçmakta olan bir DC3'ün, sabahın erken saatlerinde, taşıdığı otuz altı kişiyle birlikte yok olmuş olmasıydı. Bu uçağın aramasına henüz bir hafta önce son verilmişti. O aramada da kırk askerî uçak, sayısız gemi, 300.000 millik okyanusu ve kıyıları taramış durmuşlardı.

Aslında DC3'ün yok oluşu, öteki iki uçaktan daha bile şaşırtıcıydı. Bu uçak da güzel bir havada, gece uçuşu için havalanmış, saat 22.30'da tekerleklerini yerden kesmişti. Uçuş sırasında bir ara kaptan pilot Robert Linquist telsize şöyle demişti: «Belki inanmazsınız ama, biz hep bir ağızdan Noel şarkıları söylüyoruz burada.» (Bu söz yok olma olaylarının yoğunlaşma mevsimini akla getiriyor.)DC3'ten gelen bir mesaj, sabah saat 4.13'de Miami kulesi tarafından kaydedildi: «Alana yaklaşıyoruz... Şu anda elli mil güneydeyiz... Miami'nin ışıkları görünmeye başladı. Her şey yolunda. İniştalimatını bekliyoruz.» Bir daha uçaktan ses gelmedi. Kara ve deniz aramaları hiç bir enkaz bulamadı. Kimse kurtulamadığı gibi, personelin ve yolcuların başına gelen de hiç bir zaman öğrenilemedi. Kaptan, uçağın yerini elli mil güneyde olarak tarif ettiğine göre, havada bir patlamanın, bir ışığın, ya da bir SOS veya MAYDAY çağrısının fark edilmemesi ayrıca ilginç. Uçağın yok olduğu yer Keys üzerinde olduğu için, derinliği ancak yirmi metre olan, duru sular üzerinde demektir. Bu durumda uçağın bulunamamasına, tanınmamasına olanak var mı? Bunun gibi, alana inmek üzereyken yok olan başka uçak olayları da vardır. Biraz sonra göreceğimiz gibi, bir gemi, yanaşacağı limanın görüş alanına girdikten sonra yok olmuştur.

 

 

 

Star Ariel, yedi personeli ve on üç yolcusuyla, Bermuda'dan Jamaica'ya uçarken, 17 Ocak 1949 günü kayboldu. Aslında Londra'dan gelmekte olan uçak Santiago'ya (Şili) gidiyordu. Bermuda'ya inmesi, önündeki on saatlik uçuşa yetecek kadar yakıt almak amacıylaydı. Uçak Bermuda'dan sabah saat 7.45'de havalandı. Deniz sakin, hava güzeldi. Kalkıştan elli dakika sonra kaptan pilot Bermuda'yı arayarak şu mesajı verdi:«Bermuda'dan Kingston Jamaica'ya uçmakta olan Ariel'in kaptanı McPhee konuşuyor. Uçuş yüksekliğine çıktık. Hava güzel. Kingston'a varış programa göre olacak... Kingston'u aramak üzere radyo frekansını değiştiriyorum.»Star Ariei'den bir daha mesaj gelmedi.Aramalar başladığı sırada, bölgede manevra yapmakta olan bir Amerikan Donanma Birliği vardı. İki uçak gemisi, uçaklarını Sahil Koruma kuvvetlerine yardıma gönderdiler. İngiliz uçakları da Bermuda'dan ve Jamaica'dan geldi.Yüzey aramasına kruvazörler, destroyerler ve Amerikan savaş gemisi Missouri ile, o sıra o yörede bulunan ticarî gemiler de katıldı. Bütün gemilere gönderilen radyogram aşağıdaki gibiydi:1242GMT 17 OCAKTA JAMAİCA'YA GİTMEK ÜZERE BERMUDA'DAN HAVALANAN BRİTİSH SOUTH AMERİCAN HAVAYOLLARININ STAR ARİEL/GAGRE UÇAĞI SON MEAJINI VERDİĞİ ZAMAN BERMUDA'NIN ON BEŞ MİL GÜNEYİNDE 216 DERECE ROTASI ÜZERİNDEYDİ. MESAJ 1337GMT 17 OCAK TARİHLİYDİ.BÜTÜN GEMİLERİN UÇAK DÖŞEMELERİNE VEYA MAVİ YASTIKLARA, YA DA BUNA BENZER KALINTILARA RASTLADIKLARI TAKDİRDE BU İSTASYONA BİLGİ VERMESİRİCA OLUNUR. UÇAĞA AİT TÜM EŞYALARIN ÜZERİNDE BSAA MARKASI BULUNMAKTADIR.Yetmiş iki uçak yan yana, zaman zaman kanat kanata uçtu, okyanusun 150.000 mil karelik alanını taradı. Uçağa ait bir tek kalıntı bile bulamadılar. 18 Ocak günü, deniz üzerinde garip ışıklar görüldüğüne dair mesajlar hem bir İngiliz, hem de bir Amerikan uçağından geldi. Fakat o yöreye gönderilen arama ve kurtarma birlikleri hiç bir şey bulamadılar. 22 Ocak günü, Hava Kuvvetleri aramaya son verdi.Bu iki İngiliz uçağının yok olması arasında bir yıl bile geçmiş değildi. Uçakların aynışirketin malıolması, aynı yörede yok olması, akla sabotaj olasılığını getiriyordu. Bugün olsa, herkes en önce uçakların kaçırılmış olduğunu düşünecekti kuşkusuz. İngiliz Soruşturma Kurulu bütün olasılıkları, bu arada pilot ve personel eğitimini, alet durumunu, hava koşullarını incelediyse de hiç bir ipucu elde edemedi. Raporlarında, «... enkaz bulunamamasınedeniyle kanıt da bulunamadığı için Star Ariel'inBERMUDA «ŞEYTAN» ÜÇGENİkazaya uğrama nedeni bilinememektedir,» deniyordu.O sırada ileri sürülen bir düşünce üzerine, uçağın yangın söndürücülerinden sızan metil bromid'in, basınç devresine geçmesi ve bir patlamaya yol açabileceği akla geldi. Bu durum gerçekten, bir tek uçağın kaybına neden olabilirdi ama, aynı bölgede yok olan birçok uçak için aynı olağanüstü durumu düşünmek mümkün değildi.

Mart 1950'de U.S. Globemaster adlı uçak, İrlanda'ya giderken, üçgenin kuzey ucunda kayboldu. 2 Ocak 1952'de otuz üç yolcu ve tayfa taşıyan bir İngiliz uçağı, Jamaica'ya giderken, yine üçgenin kuzey ucunda kayıplara karıştı

8 Ocak 1962 günü Virginia'daki Langley Hava Kuvvetleri Üssünden Asor'lara gitmek üzere havalanan Amerikan Hava Kuvvetlerinin KB50 tanker uçağı, tıpkı 1954'deki Super Constellation uçağıgibi kayboldu. Bunda da, anlaşılmaz bir güçlükten söz eden hafif bir radyo mesajı alındı. Tıpkı öteki olaylardaki gibi, yine ne bir enkaz, ne de olayıanlatacak bir belirti bulundu. Bu olayların her birinde personelin elinde yeterince kurtarma gereci bulunduğu bilindiğinden, uçağın başına gelen her ne ise, çok çabuk geldiği varsayılabilir

En önemli rapor ise 1945 deki flight 19 denilen hava filosunun komple burada iz bırakmadan kaybolması.Bundan sonra bölge dikkati çekmeye başlıyor.1942 de Colombus burada navigasyon cihazlarının iyi çalışmadığını ,yanlış yönleri gösterdiğini söylüyordu.Bu konu ilk defa Vincent H. Gaddis adlı bir araştırmacı tarafından 1964 yılında bilimkurgu mecmuası Argosy de duyuruldu.Bizim bildiğimiz C.Berlitz ise 1974 de bu bilgiler üzerine yazdığı kitabı ile Best Seller unvanına ulaşmıştı.Bu bölge üzerinde iz bırakmadan kaybolan araçların (deniz,hava ) adedi yaklaşık olarak 200 adet.Henüz bir açıklama getirilmiş değil .Yani kaybolan uçakları bir kenara bırakın buradaki gemileri bile su altı araştırması ile bulmak mümkün olmamış,       

 

SIRA

TARİH

UÇAK

 

ROTA VE SONDURUM

PER/SAYISI

1

1931

Curtis Robin

Sivil

Florida'da Palm Beach açıklarında

2

2

1935

Wright Whiriwind

Sivil

Havano'dan Pines adasına

3

3

1945

B25

Sivil

Bermuda'ylo Azor'lor orasında

9

4

1945

PB 4YW

Sivil

Miami'yle Bahama orasında

15

5

1945

5 TBM Avenger

Askeri

Florida'da  Fart Lauderdale'in 225 mil kuzeydoğusunda

14

6

1945

Martin Mariner

Askeri

Florida'da  Fart Lauderdale'in 225 mil kuzeydoğusunda

13

7

1947

C54

Sivil

Bermuda'nın 100 mil açıklarında

 

8

1948

Star Tiger

Sivil

Bermuda'nın kuzey doğusunda

31

9

1948

DC3

Sivil

Florida'da, Miami'den 500 mil ötede

35

10

1949

Star Ariel

Sivil

Bermuda'yla Jomoica orasında

20

11

1949

Driftwood

Balıkcı

Florida'da  Fort Lauderdale'le Bimini arasında

5

12

1950

Globemoster

Sivil

Uçgen'in kuzey kenarında

 

13

1952

York Transport

Sivil

Bermuda'nın kuzey batısında

39

14

1952

U.S Navy PBY

Askeri

Jamaica'r.ın doğusunda

8

 15

1954

U.S.Navy Constellation

Askeri

Bermuda'nın kuzeyinde

42

16

1956

BA5

Sivil

Tongue of Ocean (Okyanus dili'nin) güney doğusunda

3

17

1956

U.S. Navy PSM

Askeri

Bermuda'nın yaklaşık olarak 300 mil Güneyinde

10

18

1962

Air Force KB 50

Askeri

Virginia'da Langley alanının doğusunda

8

19

1963

2  KC135 Jeti

Askeri

Bermuda'nın 300 mil güney batısında

11

20

1963

C132 Cargomaster

Sivi

Azor'larrn batısında

10

21

1965

C119 Kargo Uçağı

Askeri

Hcmestead Hava üssünden Büyük Türk Adasına

10

22

1966

Piper Cherokee

Sivil

          Bimini ve Florida'da Miami arasında

2

23

1967

Chase YC122

Sivil

Florida'da Palm Beach'le Grond Baha ma arasında

4

25

1967

Beechcfart Bonanza

Sivi

Key Largo açıklarında

4

26

1967

Beechcfart

Sİvil

Jamaica'dan  Nassau'ya

2

27

1969

Cesna 172

Sivil

Batı Atlantik

 

28

1971

Phantom 2 F4

Askeri

Florida'da  Miaıni'nin 85  mil güney doğusunda

2

29

1973

Navion 16

Sivil

Florida'da  Freeport'la  Batı Palm

2

30

1973

Beecraft Bonanza

Sivil

Florida'da  Fert  Lauderdale'le Büyük Abaca arasında

4

31

1973

PBM Martin Mariner

Sivil

Virginia'da Norfolk'un 150 mil güneyinde

19

32

1973

Lake Amphibian

Sivi

Nassau'yla Florida'da Fort Lauderdale arasında

2

33

1974

P3 Orion Balon

Sivil

Kanarya adalarının 1000 mil batısında

1

34

1974

Cherokee Six

Sivil

Florida'da  Batı Palm  Beach'den Bahama'ya

6

35

1975

Loched Lodster

Sivil

Grand Cayband'la Florida'da Fort Lauder dale arasında

4

36

1975

Twin Beechcraft

Sivil

Bahama'da Great lnagua'nın batısında

3

37

1979

Piper Aztec N1435P

     

38

1980

Beech 58 Baron N9027Q

     

39

1982

Piper Turbo Arrow N505HP

     

40

1982

Beech H35 Bonanza N5999

     

41

1982

Piper Navajo N777AA

     

42

1982

Beech Queen Air 65B80

     

43

1983

Cessna 340A N85JK

     

44

1983

Cessna T210J N2284R

     

45

1984

Cessna 402B N44NC

     

46

1985

Cessna 337 N505CX

     

47

1985

Cessna 210k Centurion N9465M

     

48

1985

Piper Cherokee Lance N8341L

     

49

1986

Piper Navajo N3527E

     

50

1985

Twin Otter charter

     

51

1987

Cessna 402C N2652B

     

52

1987

Cessna 401 N7896F

     

53

1987

Cessna 152 N757EQ

     

54

1988

Beech Queen Air N884G

     

55

1990

Cessna 152 N4802B

     

56

1990

Piper Cherokee N7202

     

57

1991

Piper Comanche N8938P

     

58

1991

Grumman Cougar N24WJ

     

59

1993

Cessna 152 N93261

     

60

1994

Piper Cherokee Six N69118

     

61

1994

Piper Aztec N6844Y

     

62

1994

Piper Cherokee II N5916V

     

63

1996

Aero Commander 500B N50GV

     

64

1998

Piper Cherokee Archer N25626

     

65

1999

Aero Commander 500 N6138X      

 

KURTULANLAR

DENİZ efsanelerinin bir çeşit antolojisi olan «Görünmez Ufuklar» adlı kitabında, Vincent Gaddis, bir bölümü Bermuda Üçgenine ayırmıştır. «Ölüm Üçgeni» adını taşıyan bu bölümde, 1964 yılında üçgenle ilgili ilk yazısını yayınladıktan sonra, havacılıktan yeni ayrılmış bulunan Dick Stern adlı bir gençten konuyla ilgili bir mektup aldığını söylemektedir. Stern, 1944 yılı sonlarında İtalya'ya uçmakta olan bir filoda görev aldığını anlatır. Filo, yedi bombalama uçağından kuruludur. Bermuda'ya üç yüz mil kala, Stern, uçağında beklenmedik ve kuvvetli bir türbülans farkeder. Bu olurken hava açık, yıldızlar görünmektedir. Ama türbülans öylesine şiddetlidir ki, uçağın baş aşağı dönmesine de yol açmış, personeli tavana fırlatmıştır. Bu arada uçak o kadar büyük bir hızla yüksefti kaybeder ki, neredeyse denize düşecektir. Stern derhal rotayı çevirip Amerika'ya döner. Döndüğünde, yola çıkan yedi uçaktan bir tanesinin daha geri geldiğini öğrenir. Geri kalan beş uçaktan hiç bir radyo mesajı alınamamaktadır. Daha sonra da, ne kurtulan bir kişiye, ne de enkaza rastlanır. Bu olay, Uçuş 19 olayından bir yıl önce, yine Aralık ayında olmuştur. Fakat o günler savaş günleri olduğu için, kimse bu kayboluşta bir olağanüstülük görmemiş ve olaya basında yer verilmemiştir.Savaştan birkaç yıl sonra, Stern karısıyla birlikte, bir Bristol Britannia uçağında Bermuda'dan Nassau'ya uçarken, güpegündüz aynı tür bir olayla bir kere daha karşılaşmıştır. Garip bir rastlantı eseri, Bayan Stern o anda eski olayı anlatmaktadır. Birden uçak, ansızın aşağıya doğru düşüş yapar, yolcuların kucağındaki yemek tepsileri tavana vurur, uçak şiddetle titremeye başlar. On beş dakika boyunca titreşimler ve yükselip alçalmalar devam eder.Bu olay belki CAT (Açık hava türbülansı) denilen olayın bir örneğidir. Eğer yeterince yoğun ve uzun olursa, bazı uçakların parçalanarak denizin üzerine saçılmasına sebep olabilir. Ne olursa olsun, Dick Stern aynı beklenmedik tehlikeyle, Üçgenin aynı yöresinde iki kere karşılaşmış ve sağ kalıp bunu anlatabilmiş bir kişidir.

Wild Goose adlı balıkçı gemisinin kaptanı Joe Talley ise, daha değişik bir olayla yüz yüze gelmiş, fakat kurtulmuştur. Olay uçaklarla değil, Talley'in kendi teknesiyle ilgilidir. O sırada Wild Goose, başka bir geminin arkasına bağlanmış, çekilmektedir. 'Okyanus dili' denilen ve Andros adasının doğusuna düşen sualtı çukurunun üzerinden geçmektedirler. Burası birçok kaybolma olaylarının yer aldığı bir yöredir.Kaptan Talley'in yirmi bir metre boyundaki köpekbalığı avlama gemisini, otuz üç metre boyundaki Caicos Trader çekmektedir. Hava iyidir. Güneybatıdan yumuşak bir rüzgâr esmektedir. Gemiler peşpeşe 'Okyanus Dili'nin güney ucuna yaklaşırlar. Burada büyük sualtı çukuru, kırk mil çapında kratere benzer bir delik oluşturmaktadır. Kayalar ve doğuda kalan Exuma sıradağları, Okyanus Dili'nin bu yöresini güneydoğu rüzgârlarının yaratacağı hırçın dalgalardan korumaktadır. Gece olduğu için, Kaptan Talley alt kattaki kamarasında uyumaktadır. Birden, üzerine boşalan bol suyun etkisiyle uyanır. Hemen can yeleğini kapıp lomboza yönelir. Zorlanarak dışarıya çıktığı zaman, kendini suyun altında bulur. Eline bir ip geçer, ona tutunarak su yüzüne çıkar. Bunun için yirmi metre kadar yükselmesi gerekmiştir. Demek kamarasından kurtulduğu sıra, on beş metre kadar derindedir.Su yüzüne vardığı zaman, Caicos Trader'ın tek başına yoluna devam edip uzaklaştığını görür. Wild Goose'u su altına çeken güç, arkadaki çekme halatı yüzünden Caicos Trader'ı da tehlikeye soktuğundan, geminin tayfaları hemen halatı keserek oradan uzaklaşmış, sonra geri dönüp, Talley'in bir mucize sonucu kurtulmuş olup olmadığını araştırmak istemişlerdir. Ön gemide bulunanlar, Wild Goose'un birdenbire, sanki girdaba kapılmışcasına, suyun altına gittiğini görmüşlerdir.Yarım saat kadar sonra, Kaptan Talley güçlüK İle su yüzünde durmaya çalışırken, megafonla adının çağırıldığını duyar. Cevap verir ve kurtarılır.

Bu yöreden geçen kaptanların çoğu pusula ve radyo arızalarıyla karşılaşmaya alışkın oldukları için, bu olayda da böyle bir durum olup olmadığı soruşturulur. Fakat görevli tayfa rotayı saptayıp dümenin başından ayrılmış olduğu için, mekanik bir aberasyonun söz konusu olup olmadığı anlaşılamaz.Birçok başka gemiler de, çekmekte oldukları tekneleri kaybetmişlerdir. Bu arada, arkadaki geminin tayfaları ve kaptanı da kayıplara karışmıştır. Hepsi Kaptan Talley gibi sağ kalıp başından geçenleri anlatma olanağını bulmuş değildir. Bazı durumlarda ikinci geminin bulunduğu yeri, yoğun bir sisin kapladığı görülür ve birinci gemide de pusula ve elektrik ekipmanın doğru çalışmadığı farkedilir. İnsanın aklına bir soru geliyor. Acaba neden böyle raporlar hep çekme gemilerinden gelir de, tek başına seyreden gemilerden gelmez? Bunun nedeni belki de tek başına seyreden gemilerin yok olması, yakınlarında tanık bulunmamasıdır. Oysa çekme gemileri çok yakındadır. Bir halatın öbür başındadır. Ne olup bittiğini görebilecek durumdadırlar.

NELER ANLATTILAR

1966 yılında Kaptan Don Henry'nin başından geçen olay, bir çekme gemisinin bilerek veya bilmeyerek, çekilen gemiyi kapmak üzere o bilinmeyen güçlere karşı verdiği mücadeleyi dile getirir.Kaptan Henry, Miami'de kurulmuş bulunan bir deniz kurtarma şirketinin sahibidir. Yıllardan beri tecrübe kazanmış bir denizci olduktan başka, dalİgıçtır da. Elli beş yaşlarında, iri yapılı, güçlü kuvvetli bir adamdır. Çok sağlam ve adaleli olduğu ilk bakışta bellidir. Fakat bu kadar ağır bir vücuttan beklenmeyecek kadar atiktir. Sözlerine ifade kazandırmak amacıyla bir yumruğunu öteki avcuna indirdiği zaman, insan içinden, iyi ki bu yumruğu yiyen ben değilim, diye düşünür. Denizi gözlemeye alışkın gözleri dürüst ve zekidir. Konuşurken sesindeki güven ve ayrıntıları inceden inceye hatırlama yeteneği, olayı onun kendi kelimeleriyle buraya almanın daha ilginç olacağı sanısını vermektedir....

Puerto Rico'dan Fort Lauderdale'e dönüyorduk. Üç gündenberi petrolyum nitrattaşıyan tayfasız bir tekneyi çekmekteydik. Benim gemimin adı Good News'du. Boyu elli metre, gücü iki bin beygir gücüydü. Çektiğimiz tekne ise iki bin beş yüz ton ağırlığındaydı. Aramızdaki halatın uzunluğu üç yüz metre kadardı. Okyanus Dili üzerine gelmiştik. Suyun derinliği altıyüz kulaç dolaylarındaydı.Vakit öğleden sonra, hava sakin, gökyüzü maviydi. Kısa bir süre için kaptan köprüsünün arkasındaki kamarama geçtiğim sırada, dışarda herkesin bağnşmaya başladığını duydum. Hemen köprüye fırlayıp, «Ne oluyor?» diye seslendim. İlk baktığım şey pusula oldu. Gösterge saat doğrultusunda, fırıl fırıl dönüyordu. Böyle bir şeyin olması için hiç bir neden yoktu. Ancak Kingston'da, St. Lawrence nehrinin bir yerinde olurdu bu. Dipteki bir demir rezervi veya meteor taşı, pusulaları çıldırtırdı orada. Ama bizimki neden böyle yapıyordu? Bir şeyler oluyordu ama, ne? Sular delirmiş gibi, gemiye her yandan saldırmaktaydı. Ne ufku görebiliyorduk, ne suyu, ne gökyüzünü. Hepsi birbirine geçmişti. Nerede olduğumuzu bile bilmiyorduk.Karşılaştığımız bu olay her ne ise, jeneratörlerimizi de soyup soğana çevirmişti. Bütün elektriğimiz kesildi. Jeneratörler hâlâ çalışıyordu ama, enerji vermiyordu. Teknisyen hemen yedek jeneratörü çalıştırmaya koştu, ama bir kıvılcım bile elde edemedi.Ben çekmekte olduğumuz tekneyi merak ediyordum. Halat gergin ve ağırdı. Ama ucunda tekne görünmüyordu. Tam onun bulunduğu yer, bir bulut parçasıyla kaplı gibiydi. Çevresindeki sular, denizin öbür taraflarındakine oranla daha bir çılgındı.Tam yol ileri atıldım. Nereye gittiğimizi göremiyordum ama, oradan hemen paçamı kurtarmak gerektiğini anlıyordum. Sanki bir güç bizi geri çekiyor, ama pek de beceremiyor gibiydi.O gücün etkisinden kurtulmamız, bir sis alanından çıkmak gibi oldu. Arkaya baktığımızda, çekme halatının gepgergin geriye uzanmakta olduğunu gördük. Kızılderililerin iple yaptığı o sihir oyunları gibi. Çünkü ipin ucunda hiç bir şey görünmüyordu. Orası bir sis kümesi altındaydı. Hemen ana güverteye sıçrayıp halatı yakaladım ve çekmeye başladım. Lanet olası tekne sonunda sisin içinden çıktı. Ama çevrede başka hiç bir yerde sis yoktu. On bir mil ilerisi bile apaçık görünüyordu. Teknenin olduğu yerde sular çok karışıktı. Fakat dalgalar büyük değildi. Bana isterseniz korkak deyin ama, bunun neden böyle olduğunu anlamak için oraya geri dönmeye hiç niyetim yok.Hiç iki insan iki kolunuza asılıp sizi iki yana çekti mi? O anda o durumdaydık. Sanki bir kimse, ya da bir güç bizi oraya çekiyor, başka bir güç de başta tarafa çekiyordu.

SORU: Ufukta yeşil bir görüntü var mıydı?

CEVAP: Hayır. Ufuk süt gibiydi. Zaten renk görmeye çalıştığım da yoktu. Oradan uzaklaşınca aküleri yeni baştan şarj etmemiz gerekti. El fenerlerinden de elli tane boş pil çıkarıp attım.

SORU: Aklınıza Bermuda Üçgeni geldi mi?

CEVAP:Evet. Zaten başka hiç bir şey düşünemez olmuştum. Kendi kendime, «Ulu Tanrım, ben de bir istatistik oluyorum,» deyip duruyordum.

SORU: Buna benzer başka olaylarla karşılaştınız mı?

CEVAP:Hayır. Başkalarına olmuş diye duydum. Bir keresinde çektikleri tekne, üzerindeki insanlarla birlikte yok olmuş. Aradaki çekme kablosu da kesilmiş. Ama benim başıma gelen tek olay buydu. Yeter de artar bile!

Eski bir donanma pilotu olan Jim Richardon, bugün OpaLocka ile Bimini arasında seferler yapan, bu arada Bahama adalarındaki öbür havaalanlarına da gidip gelen Chal Air Ferry şirketinin başındadır. Bimini'nin gelişmesi konusunda çok hevesli olan, ayrıca bölgedeki en büyük özel hava şirketinin sorumlusu bulunan Riohardson, Bermuda Üçgeninin tehlikeleri konusu açıldığı zaman kayıtsız bir hava takınmaktadır. Pilotlara özgü dobra sözleriyle şöyle demektedir:«Bu konularda konuşulmaz. Herkes sizi çıldırmış sanır yoksa.»Fakat yine de, Bahama'lara yaptığı sayısız uçuşlar sırasında o da elektronik ve manyetik aberasyonlarla karşılaşmıştır. Bir gün sabah erken saatlarda Florida'dan Türk Adalarına doğru uçarken pusula birden soldan sağa doğru dönmeye başlamıştır. Richardson, yanında bulunan oğluna, «Ne oldu pusulaya?» diye sorunca, çocuk en makûl cevabı veriyormuş gibi, «Andros üstündeyiz, baba,» demiştir. Gerçekten de bu sık sık olmaktadır. Moselle Kayasının önündeki derin sulara ne zaman girseler, bu durumla karşılaşmaktadırlar. Ayrıca tam bu noktada geceleri esrarengiz ışıkların parladığı söylenir ve Bimini balıkçıları buraların perili olduğuna inanırlar. Kayalarda parlayan ışıkları Jim Richardson ve başka pilotlar da zaman zaman kendi gözleriyle görmüşlerdir.Daha belirgin bir elektronik olayı da Chuck Wakeley tarafından anlatılmaktadır.

Bir gün Wakeley Nassau'dan Fort Lauderdale'e doğru uçarken, elektronik bir güç ya da varlık, uçağın denetimini bir süre için pilotun elinden almıştır. Chuck Wakeley otuz yaşlarındadır. On yıldan beri uçak ve helikopter pilotluğu yapmaktadır. Epey uçuş tecrübesi vardır. Genellikle tek başına uçmuş, Panama'da, Güney Amerika'da çalışmıştır. Balta girmemiş ormanlar üzerinde yaptığı bu solo uçuşlar sonunda, hayatta kalmak için bile insanın iyi bir ayrıntı belleğine ve tehlike anlarında soğukkanlılığını koruma yeteneğine sahip olması gerekmektedir.Wakeley eğitilmiş bir gözlemcidir. Amerika Birleşik Devletleri hükümeti tarafından yüksek güvenlik görevlerinde çalıştırılma belgesi vardır. İnsan onunla konuşurken içtenliğine ve olayı tıpkı olduğu gibi anlatma çabasına hayran kalır. Anlatımı etkindir. Başına gelen olayla karşılaşmadan önce Bermuda Üçgeni'nin varlığından hiç haberi olmamasıda ilginçtir.

1964 Kasımında Miami'deki Sunline Havacılık Şirketinde pilottu. Charter'le bir grubu Nassau'ya bırakıp geri dönmek görevini almıştım. Yolcuları Nassau havaalanına indirdiğim zaman ortalık daha yeni kararmıştı. Hava çok açık, yıldızlar pırıl pırıldı. Nassau'nun değişken OMNÎ alanı içinden çıkıp, Bimini'nin OMNÎ alanını bulmaya çalıştım. Saat 21.30'da Andross Adasının kuzey ucundan geçtim. Adanın ışıkları görünüyordu.İki bin beş yüz metreye yakın bir yükseklikte uçuyordum. Her şey normaldi. Fakat Andross'un elli mil kadar açığında bir gariplik farkettim. Uçağın kainatlarında garip bir parlaklık vardı. Önce bunu aşağıdaki projektörlerin yansımasından sandım. Çünkü kanatlar aslında beyaz boyalı olduğu halde, mavimsi yeşil bir renkte parlıyordu.Beş dakika boyunca bu parlaklık arttı durdu. Sonunda öyle göz kamaştırıcı bir duruma geldi ki, önümdeki göstergeleri okumakta güçlük çekmeye başladım. Manyetik pusulam durmadan dönüyordu. Ağır dönüyordu ama, hiç sabit durmuyordu. Havalanırken «yarı dolu» durumda bulunan benzin göstergem şimdi «dolu» gösteriyordu. Elektrikli otopilot mekanizmam birden uçağı sağa doğru döndürdü. Hemen mekanizmayı kapatıp uçağı elle yönetmeye koyuldum. Elektrikli aletlerimin hiç birine güvenecek durumda değildim. Hepsi çıldırmış gibi, garip davranışlarda bulunuyorlardı. Kısa zamanda bütün uçak pırıl pırıl kesildi. Ama bu üzerine düşen bir ışığın yansımasına benzemiyor, sanki uçağın kendi içinden geliyordu. Camdan kanatlara doğru baktığımda, yalnız mavimsi yeşil bir renkte parlamakla kalmadıklarını, aynı zamanda da tüylü bir kadifeye benzemeye başladıklarını gördüm.Bu sırada artık jiroskopuma, ufuk ve yükselti göstergelerime de inanamaz olmuştum. Gece olduğu için, yapay ufuk göstergesine göre uçmak zorundaydım. Asıl ufkun nerede olduğunu göremezdim. Garip ışığın parlaklığından, yıldızlar da görünmez oldu. Yapabileceğim tek bir şey vardı. Bütün kontrolleri bırakıp uçağı kendi halinde uçurmak. Işık kör eden bir parlaklığa ulaştı, beş dakika kadar öylece sürdü, sonra yavaş yavaş sönmeye başladı.Parlaklık sona erdiği zaman bütün aletler normal çalışmaya başladı. Bütün devreleri kontrol ettim. Hiç birinde arıza yoktu. Sigortaların hiç biri atmamıştı. Benzin göstergesi de «yarı dolu»ya düştüğü zaman, aletlerimin kendiliğinden normale geldiğini anladım. İniş yapmadan önce tüm sistemleri, iniş takımlarını, kanatlarıfalan kontrol ettim. Hepsi normaldi. Bu arada uçağın statik etkileri yok edecek biçimde yapılmış olduğunu da belirtmekte yarar var.

SORU: Bu olayın Bermuda Üçgeniyle ilişkili olduğunu düşündünüz mü?

CEVAP: Bermuda Üçgenini bu olaydan önce hiç duymamıştım. Gördüğümü St. Elmo ateşi sanmıştım. Oysa St. Elmo ateşi böyle etkiler yapmaz.

SORU: Bermuda Üçgenini ilk ne zaman duydunuz?

CEVAP: Başıma gelenleri öteki pilot arkadaşlara anlatmaya başladığım zaman. Böyle şeyler onların da başına gelmiş. Ama sözünü ekmekten hoşlanmıyorlar. İnsan Puerto Rico gibi bir yere gitmeye kalkarsa, Üçgenden geçmemeye imkân yok. Meğer ki kuzeye doğru uçup Bermuda'nm üzerinden dolaşasınız. Bugünlerde Üçgenin daha çok sözü edilmeye başladı. Ne zaman mantıksız bir uçak kaybı olsa, hemen bu konu açılıyor.

'Bilinmeyenleri İnceleme Derneği'nin üç ayda bir çıkardığı Pursuit adlı dergide de, Üçgenin içindeki yok edici güçlerin uçaktan görünümüyle ilgili bir yazı yayınlanmıştır. Yazıyı veren Robert Durand'dır. San Juan'dan New York'a uçmakta olan Boeing 707 uçağından, 11 Nisan 1963 günü izlenmiş bir olayı anlatmaktadır. Yeri, 19° 54 kuzey enlemi, 66° 47 batı boylamıdır. Yani Üçgenin içinde. Puerto Rico çukurunun, okyanusun en derin çukurlarından birinin üzerinde bir yerdir. Derinlik burada beş buçuk mili bulmaktadır.Olağanüstü görünüm ilk olarak yardımcı pilotun dikkatini çekmiştir. (Yardımcı pilot, adının açıklanmasını istememektedir.) Saat 13.30'da, yani uçak havalandıktan yirmi dakika kadar sonra, 10.000 metre yükseklikte uçarlarken, yardımcı pilot sancak tarafından denizin bir yerinde, sanki su altı atom patlaması gibi, suların kabarıp bir yığın halini aldığını fark etmiştir. Denizin o yöresinde dev bir karnabahar varmış gibi görünmektedir. Yardımcı pilot derhal pilotun ve makinistin dikkatini oraya çeker. Hepsi durumu otuz dakika boyunca izlerler, sonra kemerlerini açıp sancak pencerelerine koşar, oradan daha iyi görmeye çalışırlar. Görebildikleri kadarıyla, sudaki kabarık alan, çapı yarım mille bir mil arasında bir dairedir. Yüksekliği ise, belki çapının yarısı kadardır. Kaptan yaklaşıp incelemeyi istemez. Buna da anlayış göstermek gerekir. Programa uyarak uçuşa devam etmeye karar verir. Uçak oradan ayrılırken, kaynayan kabarıklığın yatışmaya başladığı görülür. Yardımcı pilot sonradan birçok kuruluşlarla, bu arada Sahil Koruma Örgütü ve FBI ile ilişki kurar, sismik araştırma uzmanlarından birine danışır, fakat hiç birinden o yörede deprem, deprem dalgası, ya da büyük su fışkırması gibi bir olayın raporunu alamaz.Bu garip görüntünün, bir gün önce kaybolan atom denizaltısı Thresher'daki savaş başlıklarıyla ilgili olduğu ileri sürülmektedir. Oysa Thresher'in kaybolduğu yer buraya binlerce mil uzaklıktadır. Bu kuramın doğru olabilmesi için ya Thresher'in batmasıyla ilgili verilerin kamuoyundan gizleniyor olması, ya da bu felâkette rolü olan güçlü bir düşman denizaltısının misilleme olmak üzere bu yörede batırılmış olması gereklidir. Fakat askerî olasılıklar düşünülmediği takdirde, bu olay da Bermuda Üçgeni içindeki esrarengiz güçlerin belirli görünümünden kurtulamamaktadır

.Son zamanlarda bir kurtulma olayı da, olayı yaşayanlar tarafından Norman Bean'e anlatılmıştır. Bean elektronik mühendisi ve kâşiftir. Keşifleri arasında sualtı kısa devre televizyonu ve köpekbalığı kovma ilâcı sayılabilir. Halen Miami'de oturmakta olan Bean, uçan dairelerle ilgili konferanslar veren ve Üçgeni çok yakından inceleyen bir kişidir. Anlatılan olay 1972 Eylülünde, Biscayne körfezinde yer almış, Nightmare (Kâbus) adlı dizel motorlu bir teknenin başına gelmiştir. Üç yolcu taşıyan Nightmare, çıktığı balık seferinden gece vakti körfeze dönüyordu. Featherbed Banks önüne geldiklerinde, pusulanın, ışıklarını gördükleri köye göre, doksan derece kadar sapma gösterdiğini farkettiler. Teknenin ışıkları hafifledi, sonra büsbütün söndü. Sanki akülerdeki gücü bir şey emip tüketiyormuş gibi. Bunun üzerine, pusulaya hiç aldırmaksızın, dosdoğru batıdaki ışıklara doğru döndüler ve motorları son gücüyle çalıştırdılar. Ama gemi geriye doğru kaymakta devam etti. Gözlerinin önündeki ışıklar durmadan güneye doğru kaçıyordu. Tekne tam iki saat boyunca kıyıya doğru ilerlemeye çabaladı. Fakat bulunduğu yerden kıpırdıyorsa da, ancak geriye doğru kayıyor olabilirdi.Bu süre içinde, yıldız dolu olan gökyüzünün bir noktasında, yıldızları kapayan iri, karanlık bir gölge gördüler. Bu gölge, tekneyle Matheson West arasına, bulundukları yerden bir iki mil batıya düşüyordu. Gölgeyi izlerken, kıpırdayan bir ışığın bu karanlık alan içine girdiğini, birkaç saniye orada hareketsiz durduktan sonra yok olduğunu gördüler. Az sonra kara gölge de yok oldu. O yok olur olmaz, pusula doğru çalışmaya başladı, jeneratör yeni baştan aküleri şarj etti, tekne de öne doğru ilerleyebildi.

Buna benzer bir olay da, Nightmare olayından birkaç yıl önce verdiği bir konferansdan sonra Bean'e dinleyicilerden biri tarafından anlatılmıştı. Anlatan, emekli bir deniz yüzbaşısıydı. Herkesin arasında başından geçenlerden söz etmek istememiş, sonradan Bean'i bulup ona gizlice anlatmıştı. Bir çokları gibi o da «açıklanamayan olaylar» veya inanılmayacak şeyler yüzünden kendi adının gülünç olmasından korkuyordu.Olay 1957 yılında, Noel'den bir hafta önce geçmişti. On bir metre boyundaki dizel motorlu teknesiyle Bahama'lardaki Freeport'a gitmekte olan yüzbaşı, birkaç saat boyunca bir türlü ilerleyememiş, ışıklar ve radyo çalışmaz olmuş, pusula fırıl fırıl dönmeye başlamıştı. Dizel motoru çalışıyordu ama, tekne bir türlü yol alamıyordu. Nightmare olayında olduğu gibi, burada da tayfalar, güzel havaya, sakin denize, yıldızlı gökyüzüne rağmen, havada bir yerde çevresi muntazam çizgilerle çevrili bir alanda hiç yıldız görünmediğini farkettiler. Bir ara tek sıra halinde akan üç ışığın bu kara alana girdiğini ve 'bir süre sonra yok olduğunu izlediler. Az sonra gökteki kara leke de birden kayboldu, tekne yeniden ilerlemeye başladı. Işıklar yandı, aküler doldu, radyodan ses geldi, her şey normal haline döndü. Kaptan ve dört tayfası sonradan aynı gece Golf Stream üzerinden güneye doğru inmekte olan bir şilebin, dümeninde doksan derecelik bir hata sonucu batıdaki çamurlarda karaya oturduğunu öğrendiler

.Great Exuma'daki George Town'dan Bahama'lara doğru uçmakta olan çift motorlu Beechcraft uçağının 15 kasım 1972 günü başına gelenler de, üçgende egemen olan güçlerin ne kadar kaprisli olduğunun başka bir örneğidir. Yalnız bu olayda, tabiî eğer bu güçlere bir mantık ve bir plan atfedilebilirse, uçağı yok etmeye çalışmaktan çok, yardım etmeye çalıştıkları söylenebilir. Olay, Dr. S. F. Jablonsky adlı bir Fort Lauderdale psikologu tarafından Dr. Manşon Valentine'e anlatılmıştır. Manşon Valentine, anlatılanları aşağıdaki şekilde hatırlıyor:

Uçak ortalık kararırken George Town'dan havalanmıştır. Beş pilotu dahil, dokuz kişi taşımaktadır. Hava iyi, deniz durgun, görüş çok açıktır. Güneydoğudan hafif bir rüzgâr esmektedir.Havalandıktan on dakika kadar sonra, uçak Exuma'mn kuzeybatısında bulunan Okyanus Dili üzerine geldiği zaman, tüm elektrikli cihazlar, bu arada pusula, radyo, ışıklar, hatta hidrolik kontrollar birden durur ve tüm aküler boşalır.Pilotun ilk tepkisi, altmış mil kadar kuzeye düşen New Providence'e inmek kararı olur. Çünkü Nassau'nun ışıkları görününceye kadar, batan güneşten batıda bıraktığıışıklara göre yön saptamak kabil olacaktır. Fakat düşününce bunu yapamayacağını anlar. Radyosu çalışmadığıiçin oradaki alana gelişini haber veremeyecektir. Işıkları çalışmadığı için ışıkla kendini belli etmesi de olanaksızdır. Bu yüzden, Andross üzerindeki en yakın havaalanına inmek kararlaştırılır. Az sonra adanın güney ucundaki iniş pistini görürler. îniş için pilot pistin batısına geçer ve önünde herhangi bir engel olmadığından emin olmaya çalışır. Pistin durumunu, rüzgârı hesaplayarak, kayarak inmeye hazırlanır. Hidrolik sistem çalışmadığı için tekerlekleri indirmeye olanak yoktur. Ayrıca, inişışıkları da çalışmamaktadır. Dr. Jablonsky sonradan «Uçak sanki bir hava yastığı üzerinde taşınırcasına, yumuşacık indi,» diye anlatmıştır. Yere ilkönce pervanelerin uçları dokunmuş, çevreye bir sürü kıvılcım saçmış, fakat uçak parçalanmamış, yere konmuştur. Gövdeye hiç bir hasar olmamış, aşağıya doğru uzanan kısımlar bile sağlam kalmıştır.Ertesi gün Andros'a hemen iki yeni pervane gönderilmiş ve uçağa takılmıştır. Uçağın aküleri yeni baştan doldurulmuş, fakat hidrolik sistem bundan çok önce, kendi kendine normal çalışmasına dönmüştür. Uçak havalandığı zaman başka hiç bir olayla karşılaşmadan Fort Lauderdale'e kadar gelmiştir.

Bu kitap baskıya girdiği sıralarda Cunard Liner şirketinin ünlü Queen Elizabeth 2 adlı gemisi de Bermuda Üçgeninin kuzey yörelerinde bir felâketten kurtulmuş bulunuyor. 3 nisan 1974 günü kazanlarından üçünde birden meydana gelen arıza nedeniyle (yağ sızmasına yorumlanıyor), hem elektrik enerjisinde, hem hava tertibatında, hem de diğer buna benzer mekanizmalarda kesinti olmuş ve bu koca modern transatlantik tıpkı eski çağlardaki gemiler gibi Sargasso denizinde hareketsiz kalmıştır. Yolcular, gemi sahibi şirket tarafından bedava sunulan ısınmış içkileri içerek, gelecek kurtarma ekiplerini beklemiş, durmuşlardır.Gemiden alınan ilk telsiz mesajlarından birinde ünlü bir futbolcu olan yolculardan biri, şöyle söylemiştir: «Kaptanın dediğine göre biz burada, Bermuda Üçgeninin tam ortasında kalakalmışız.» Fakat bundan sonra gelen mesajlarda kötü kader simgesi alanın adını anmamak için çaba gösterildiği anlaşılıyor.Bu olayla ilgili olarak her şeyi eklemekte yarar var. Queen Elizabeth 2'yi izlemekte olan bir Sahil Koruma örgütü görevlisinin bildirdiğine göre, radar üzerinde Queen Elizabeth 2 bir ara görünmez olmuştur. Saatta 35 deniz mili yapan dev gemi, üçgen alanı içine girerken radardan silinmiş, fakat geminin kendisi çıplak gözle görünmeye devam etmiştir. Bir süre sonra gözden de kaybolmuştur. Ayrıca geminin transatlantikle radyo bağlantısıda, tıpkı radar görüntüsü gibi, üçgen içine girdiği anda etkilenmiştir. Her ne kadar Queen Elizabeth 2 olayında üçgenin bir etkisi bulunduğu ileri sürülmemişse de, radyo bağlantısını etkileyen nedenlerin, üçgene özgü radyo ve elektrik anormallikleri olduğu düşünülebilir.Bölge içinde kaybolan gemi ve uçakların sayısına şöyle bir baktığımız ve kurtulanların anlattıkları olaylardan üçgen içinde ne gibi güçlerin çaba gösterdiğini çıkarmaya çalıştığımız zaman, bu oluşların akla yakın bir nedeni, ya da birkaç nedeni olup olmadığını düşünmek de bir görev haline gelmektedir. Fakat olayları derinlemesine inceledikçe, kullandığımız bilimsel dilde «akla yakın bir neden» denilebilecek olasılıkların da bulunup bulunmadığından kuşkuya düşülebiliyor

JAPON EJDER ÜÇGENİ

 Japon ejder üçgeni de Bermuda gibi hemen hemen aynı özelliklere sahiptir yanlız Ejder Üçgeninde görülen kendine özgü bir dalga türüyle ilgili olarak Japonca’da özel bir değiş olması garip bir rastlantıdır. " Sankakunami, yani üçgen dalga" bir gemiye üç yönden ve tümüde aynı anda yaklaşan dalgalar demektir. Japon Ejder Üçgeninde tıpkı Bermuda gibi bir üçgen oluşturur. Tokyonun kuzeyinden Batı Japonya'dan başlayıp yaklaşık 150 derce Doğu boylamındaki bir noktaya doğru bir hat çizer. Sonra kıvrılarak GüneyGüneybatı yönünde uzanır, Ogasavra Shinto'yu ( yani Boni Adalarını) geçip aşağıdaki Guam'la Yap'a ulaşır. Oradan Batıya kıvrılarak Tayvan'a varan hat son kez kıvrılıp yine Japonya'ya Tokyo Körfezi' ndeki Nojim Zaki ölçüm noktasının yakınlarına   geri döner. 

BAŞKA ÜÇGENLER VE 12 DÜNYA YÖRESİ

 

 

Dünya küresi üzerindeki belirlendiğinde, bu iki üçgenin aynı garip özellikleri paylaştığı görülür. Öncelikle, her ikisi de dünyanın birbirine tam simetrik iki tarafındadır. Biri 35 derece Batı, öteki ise 35 derece Doğu boylamındadır. Ve eğer Bermuda Üçgeni'nin 50 derece enlemindeki Batı kenarının alıp yukarıya doğru uzatırsak, dünyanın tepesini geçtik en sonra öteki tarafta Ejder Üçgeni'ne indiğini görürüz. Yani başka bir deyişle, iki üçgen hem boylam hem de enlem bakımından yeryüzü küresinin birbirlerine tam simetrik iki tarafındadır . Ama aradaki benzerlikler bu kadarla da bitmiyor. Her iki bölge  de anakara topluluklarının en doğusunda, derin suların başladığı ve denizin faal volkanik bölgeler üzerinde güçlü akıntılarla etkilendiği alanlarda yer alır. Öyle ki buralarda deniz dibi yer yer birdenbire derinleşip okyanusun en derin çukurlarına ulaşan farklı derinlik tabloları sergiler. Bu iki üçgen ulaşım ve ticaret yollarının yoğun olduğu yerlerde olduğu için biz bu üçgenler hakında daha çok bilgiye sahibiz. Ama bunlar sadece Kuzey yarım küre bulunanlardan sadece iki tanesidir. Bunlar gibi Dünya yüzeyinde 10 tane daha bulunmaktadır. Bermuda ve Japon Üçgenleri ile 12 tane olmaktadır bunlara 12 Dünya yöresi adı da verilir. Altısı Güney yarım kürede diğer altısı ise Kuzey yarım kürededir. Güney kutbunda bulunan Üçgenler ulaşım ve ticaret yollarının fazla sık olmamasından dolayı onlar hakında fazla bilgiye sahip değiliz. Ayrıca Japon Ejder Üçgeni'nde iki yılda bir yapılan incelemeler sonucu ilk üç yıldaki kaybolan gemi, tekne sayısı ( yaklaşık 1500 civarında) Bermuda Şeytan Üçgeni'nin kabulünden bu yana olan kayıpların sayısına yakındır. Yani Japon Ejder Üçgeninde daha çok kaybolma olmaktadır. anormal konulara ilgimizi çeken kitaplardan bir tanesi idi Bermuda Şeytan Üçgeni,yani Bermuda triangle.Burada bir sürü deniz aracı arkalarında iz bırakmadan kaybolmuştu.Bir süre üzerinde konuşuldu ve olaylar açıklanamadı sonraları ise burada kaybolma olayları sona erdi ve ilgi alanından çıktı.Tabi bundan sonra paranormal avcılar başka bölgelere de uzandılar,örneğin Japon şeytan denizi veya sargasso denizi gibi.Konumuzla ilintili yayın yapan sayfalarda buraları hakkında az da olsa bir malumat var.Özellikle bazı kişiler hala merak ediyor.Bu sebeple bizimde paranormal bölümümüzde bulunması gerek diye düşündüm,ama zamanımıza uyan teknikler ile .Bermuda şeytan üçgeni olarak bilinen yer batı Atlantik okyanusunda,üçgen bir koordinat içinde kalan esrarengiz bir alan.yaklaşık olarak 1.140.000 kare ,kilometre çapında.Bölge bermuda adası ile güney Florida arasında kalıyor.Bu bölgenin ilk raporları 15 inci yüzyıla ait.C.Colombus dan geliyor.Daha sonraları takip edilebilinen raporlar 19 ncu yüzyılın ortalarından itibaren başlıyor.

 

KAYIP OLAYLARINDA BAZILARI
BERMUDA ÜÇGENİ BÖLGESİNDE BÜYÜK UÇAK KAYIPLARI
(Resimde (UÇAK )sıra numaraları Daire içine alınmıştır.)
1 ( 5 Aralık 1945: Beş tane TBM Navy Avenger bombalama uçağı, Fort Lauderdale Florida'dan havalandıktan sonra, on dört kişilik toplam personeliyle, iki saatlik normal uçuş yapmış ve üssün 225 mil kuzeydoğusunda kaybolmuştur.
2 ( 5 Aralık 1945: PBM Martin X bombalama uça ğı, TBM grubuna yardım amacıyla, on üç ki şilik personeliyle yola çıkarılmış, son telsiz me sajından yirmi dakika sonra ilişki kaybolmuş, uçak yok olmuştur.
3 (1947: Superfort (ABD. Askerî C 54) Bermu da'nın 100 mil uzağında kaybolmuştur.
4 (29 Ocak 1948: Star Tiger, dört motorlu Tu dor IV, Bermuda'nın 380 mil kuzeydoğusunday ken radyo ilişkisi kesilmiş, uçak otuz bir kişi lik yolcu ve personeliyle kaybolmuştur.
5 (28 Aralık 1948: DC3 özel charter uçağı, San Juan'dan Miami'ye giderken, otuz iki yolcu ve personeliyle yok olmuştur.
6 (17 Ocak 1949: Star Ariel (Star Tiger'ın ikizi), Londra'dan Santiago (Şili)'ye uçarken, Bermu da ile Jamaica arasında, Bermuda'nın 380 mil güneygüneybatısında, telsiz ilişkisi kesilmişve kaybolmuştur. Bermuda Üçgeni içindeki belli başlı kaybolma olayları. Uçak kayıplarının sıra numarası daire içine, gemi kayıplarının numaraları ise üçgen içine alınmıştır
7 (Mart 1950: Amerikan Globemaster uçağı, İrlan da'ya giderken üçgenin kuzey ucunda yok ol muştur.
8 (2 Şubat 1952: York Transport (İngiliz), üçgenin kuzey ucunda, Jamaica'ya giderken, taşıdığıotuz üç kişiyle birlikte kaybolmuştur.
9 (30 Ekim 1954: Super Constellation (Deniz uça ğı), taşıdığı kırk iki kişiyle üçgenin kuzey ucun da yok olmuştur.
10 (9 Kasım 1956: Navy Martin, P5M deniz uçağı, Bermuda yakınında, taşıdığı on kişiyle kaybol muştur.
11 ( 8 Ocak 1962: Hava Kuvvetlerinin KB50 tanke ri, Langley Field, Virginia'dan Asor'lara uçar ken yok olmuştur.
12 (28 Ağustos 1963: İki yeni KC135 Stratotanker jet uçağı, Atlantik üzerinde benzin alma dene mesi için uçarken, Bermuda'nın 300 mil gü neybatısında yok olmuştur.
13 (5 Haziran 1965: C119 Flying Boxcar, on kişi siyle, güneydoğu Bahamalar'da yok olmuştur.
14 (5 Nisan 1956: Sivil kargo uçağı haline getiri len B25, taşıdığı üç kişiyle, Okyanus Dili de nizaltı vadisinin güneyDatısında yok olmuştur.
15 (11 Ocak 1967: Kargo uçağı haline getirilen Chase YC122, taşıdığı dört kişiyle Golf Stre am'de, Palm Beach'le Grand Bahama arasın da kaybolmuştur.
16 (22 Eylül 1963: C132 Cargomaster, Asor'lara uçarken yok olmuştur.

 

 

 

 

 

ÜÇGEN İÇİNDE KAYBOLAN VEYA BOŞ OLARAK BULUNAN GEMİLER
(Resimde (GEMİ )sıra numaraları üçgen içine alınmıştır.)
1 (1840: Rosalie adlı Fransız gemisi, yelkenleri fora, kargosu yerinde olduğu halde, hiç tayfasız bulunmuştur.
2 (Ocak 1880: Atalanta adlıİngiliz gemisi Bermu da'dan İngiltere'ye doğru hareket ettikten son BERMUDA «ŞEYTAN» ÜÇGENİ nde taşıdığı 290 kişiyle birlikte, fazla uzaklaşmadan kaybolmuştur.
3 (Ekim 1902: Freya adlı Alman gemisi, Manza nillo, Küba'dan hareket ettikten az sonra, ha sarlı durumda, demiri sallanır vaziyette, boşbulunmuştur. Kaptanın kamarasındaki takvim 4 Ekim'i, yani yola çıkıldığının ertesi gününü göstermektedir.
4 (4 Mart 1918: 165 metre uzunluğunda, 19.000 tonluk Amerikan levazım gemisi USS. Cyclops, Barbados'tan Norfolk'a doğru yola çıkmış, ta şıdığı 309 kişiyle kaybolmuştur. Havanın deniz trafiğine uygun olduğu bilinmektedir. Gemiden ne bir radyo mesajı alınmış, ne de bir enkaz bulunmuştur.
5 (1925: SS. Cotopaxi, Charleston'dan Havana'ya giderken yok olmuştur.
6 (Nisan 1932: New York kayıtlıJohn and Mary,Bermuda'nın elli mil güneyinde, yelkenleri sarılmış, güvertesinin boyanması yeni bitirilmişdurumda, boş olarak bulunmuştur.
7 (Şubat 1940: Gloria Colite adlı yat, St. Vicent' den yola'çıktıktan sonra, Mobile Alabama'nın 200 mil güneyinde, sağlam durumda, boş ola rak bulunmuştur.
8 (22 Ekim 1944: Rubicon adlı Küba şilebi, Flo rida açıklarında, Golf Stream içinde, Sahil Ko ruma Örgütü tarafından boş olarak bulunmuştur. İçinde canlı olarak yalnız bir köpek vardır.
9 (Haziran 1950: SS Sandra adlı 115 metre boyundaki şilep, Savannah Georgia'dan Puerto Cabello, (Venezüella'ya) doğru yola çıktıktan sonra, St. Augustine Flonda'dan geçmiş, taşıdığı 300 ton haşarat ilâcıyla birlikte, iz bırakmadan yok olmuştur.
10 (Eylül 1955: Connemara IV adlı yat, Bermuda'nın 400 mil güneybatısında boş olarak bulunmuştur.
11 (2 Şubat 1963: Marine Sulphur Queen adlı 140 metre boyundaki şilep, hiç bir mesaj vermeden, iz ve kalıntı bırakmadan kaybolmuştur. Nor folk Virginia'ya gitmekte olan gemi, Beau mont Texas'tan kalkmıştır. Son mesajını ver diği zaman Dry Tortugas'a yakın bir noktada bulunmaktaydı.
12 (1 Haziran 1963: Sno' Boy adlı yirmi bir met relik balıkçı teknesi, taşıdığı kırk kişiyle bir likte KingstonJamaica'dan yola çıktıktan son ra, Northeast Cay'in seksen mil güneyinde yok olmuştur.
13 (1924: Raifuku Maru adlı Japon şilebi, Baha ma'larla Küba arasında yardım istemiş, sonra kaybolmuştur.
14 (1931: Stavenger adlışilep, kırk üç tayfasıyla birlikte, Bahama'lardaki Kedi adası dolayların dan bir mesaj verdikten sonra yok olmuştur.
15 (Mart 1938: AngloAustrian şilebi, otuz dokuz tayfasıyla, Asor dolaylarında «her şey yolunda» şeklinde bir mesaj gönderdikten sonra kaybol muştur.
16 (Aralık 1967: Revonoc adlı, her denize daya nıklı, on beş metrelik yarış yatı, karayı görüşuzaklığı içindeyken kaybolmuştur.
17 (24 Aralık 1967: Witchcraft adlı özel motor, Miami'ye bir mil uzaklıkta, sahibi ve bir yolcu suyla birlikte yok olmuştur.
18 (Nisan 1970: Milton Latrides adlışilep, New Orleans'dan Capetown'a giderken kaybolmuştur.
19 (Mart 1973: Anita adlı 20.000 tonluk şilep, otuz iki tayfasıyla Newport News'dan Almanya'ya giderken yok olmuştur.