MEGALİTLER |
51°10'44.00"K 1°49'34.00"B
Tüm dünyanın hemen hemen her yerinde bulunan ve sadece taş kullanılarak yapılmış tapınak, mabed densede tam olarak ne ve neden yapılmış oldukları bilinmeyen devasa yapılar
STONE HENGE |
Stonehenge İngiltere’nin Güneyinde, Salisburg düzlüklerinde yer alan 3 metreden yüksek, dikine duran taşların oluşturduğu gizemli bir daire. Devasa taşların oraya nasıl getirildiği hala açıklanamadı kimine göre Stonehenge, evrenin merkezini simgeliyor, bir diğer kitle, bu inanılmaz yapının dünyadışı canlılar tarafından yapıldığına inanıyor. Yaklaşık olarak 30 büyük taştan meydana gelen Stonehenge, Searsen ve Lintel olarak adlandırılan 2 grup taştan oluşur. Bir çember oluşturacak şekilde dizilmiş olan Saersen’ların her biri 26 ton ağırlığındadır ve 3 metrenin üzerinde bir yüksekliğe sahiptir.Lintel’ler ise her biri 6 ton ağırlığındadır ve horizontal bir şekilde Searsen’lerin üzerine yerleştirilmişler. Taşların etrafında ne olduğu anlaşılamayan, içinde taş ya da tahta izi bulunmayan Aubrey Çukurları adı verilen 56 tane çukur vardır; dairenin merkezinden bakıldığından yaz aylarında doğan güneşle aynı hizada olan ünlü Heel Taşı ve bazı hatlar kuzeydoğuya yönlendirilmiştir.
İngiliz arkeologlar, Stonehenge taş çemberinin altındaki ve çevresindeki topraklara ait şimdiye kadarki en ayrıntılı haritayı ortaya çıkarmak için çok farklı cihazlarla zeminin üç metre derinliğini taradı. İlk bulgular anıtın tek bir yapı olmadığını ve etrafında 17 tapınak daha bulunduğunu gösterdi. Ayrıca, Durrington Walls’da bulunan ve 1.5 km. genişliğindeki “süper anıt”ın bir parçasını oluşturan 60 kadar dev taş ya da sütunun izleri keşfidildi. Araştırma ekibinin 12 kilometre kareyi kapsayan üç boyutlu haritasına göre bölgedeki sayısız tümsekten birinin altında 33 metre uzunluğunda ve 6000 senelik bir ahşap bina var. Bu binanın geleneksel gömme törenlerinde ve büyük olasılıkla ölülerin kemiklerinin etten ayrılması gibi geleneklerin yerine getirilmesinde kullanıldığına inanılıyor. Stonehenge dikilitaşların üzerindeki işaretler üçboyutlu lazer tekniğiyle açığa çıkınca en çok kullanılan motiflerin balta olduğu anlaşıldı. Salisbury Wessex Archeology kuruluşundan Tom Goskar ve Alistair Carty, çektikleri fotoğraflar sayesinde bir dikilitaş üzerinde çıplak gözle görülmeyen iki objeyi gün ışığına çıkardılar. Çapları 9-15cm arasında değişen motifler 3800 sene önce kullanıla gelen baltalara benziyor.
Stonehenge, en ünlü ve en tartışmalı megalit yapıdır. Anıtın tapınak, mezarlık, astronomik takvim ya da her üçü birden olabileceğini düşünülüyor. Gelişimi üç evrede tamamlanmış olduğu sanılan dikilitaşlar radyokarbon yöntemine göre İ.Ö.3000-1000 yıllarına tarihlendirildi. Ancak yakın çevredeki bazı buluntular daha önceki tarihlerde de kutsal alanların bulunduğunu gösteriyor.Örneğin Mezolitik döneme (İ.Ö.8500) ait dört direk deliği bulunduğu gibi birkaç kilometrelik çevrede de Woodhenge (ahşap dikilitaşlar) ve tümülüsler dönemine ait çok sayıda yapı ortaya çıkarılmıştır. Anıtın en dikkat çekici yönlerinden biri, burada kullanılan mavi taşlardır. Çünkü Stonehenge’in yakınında herhangi bir mavi taş kaynağı bulunmamaktadır. Yapılan araştırmalarla, mavi taşların 260 km uzaklıktaki kuzey Pembrokeshire bölgesinden getirildiği anlaşılmıştır. Birçok araştırmacı, dönemin şartlarını canlandırarak mavi taşları Stonehenge’in bulunduğu yere kadar getirmeye çalışmış ancak başaramamıştır. Bundan yaklaşık 5000 sene önce coğrafi konumu hesaplanarak yerleştirilen tonlarca ağırlıktaki taşlar, bilim adamları için halen araştırma konusu olaya devam ediyor.
İngiliz arkeologlar Tim Darvill ve Geoff Wainwright buranın aynı zamanda bir şifa merkezi olarak kullandıldığını gösteren kanıtlara ulaştı. Arkeologları hayrete düşüren, atalara tapınmak için bir tapınak ya da gündönümüne işaret eden bir takvim olarak inşa edildiği tahmin edilen Wiltshire yakınlarındaki bu esrarengiz yapıda yürütülen mineral analizleri de, orijinal dairenin “mavi taşlarının” 240 kilometre uzaklıktaki Güney Galler’in Preseli bölgesinden getirildiğini ortaya çıkardı. Stonehenge’in bir “Neolitik Şifa Merkezi” olduğunu ve hastaların mavi taşların gücüyle iyileşmek amacıyla çok uzaklardan geldiğini düşünen Darvill ve Wainwright, Stonehenge’in sadece hasta insanları değil, şifa dağıtma yeteneği olan insanları da çeken bir merkez olduğunu belirtiyorlar.
Arkeolojik çalışmalar, Stonehenge’in, başlangıçta dönemin elitlerinin gömüldüğü bir anıt mezarlık olarak inşa edildiğini gösterdi. Londra Üniversitesi’nden Profesör Pearson, büyük mavi taşlarla küçüklerin Wales’den MÖ 3000 yılında mezar taşı olarak getirildiğini ve yapının 200 sene boyunca da mezarlık olarak kaldığını belirtiyor. Daha önceleri, Stonehenge mezarlıklarında sadece erkeklerin gömüldüğü sanılıyor ve buna, yapının gizemini çözecek önemli bir bilgi gözüyle bakılmıyordu. Ancak, yeni tekniklerle yapılan çalışmalarda mezarlıklardaki kadın ve erkek sayısının eşit olduğu görüldü. Yapılan kazılarda bulunan çeşitli eşyalarla da (bir kraliyet asası, tütsülük olarak kullanıldığı tahmin edilen bir tarafı yanık olan küçük bir kase) buranın, dönemin dini/politik lideri ve onun ailesinin mezarlığı olduğu sonucuna ulaşıldı. 80.000’den fazla kemik parçasının incelenmesiyle de Stonehenge’in MÖ 2500’den itibaren, Britanyalıların biraraya gelerek bazı kutlamaları gerçekleştirdikleri bir tören festival alanına dönüştüğü sonucuna ulaşıldı. Profesör Pearson, Britanyalıların yanlarında getirdikleri hayvanlarla birlikte, yaz ve kış gündönümünü kutlamak için seyahat ettiklerini ve Stonehenge’in de bu törenlere ev sahipliği yaptığını söylüyor. Dışarıdan yerel bölgeye taşınmış, dik konumdaki otuz taştan oluşan, kavisli hâle getirilerek dik duran taşlarin üzerine yerleştirilen kiriş taşlarıyla çember şekli verilen bu yapının eskiden dinsel törenler için kullanıldığı biliniyordu. Çemberin ekseninin yaz dönencesindeki (21 Haziran) gündoğumuna doğru konumlandırılmış olması, buna karşılık, İrlanda’da yaklaşık olarak aynı zamanlarda inşa edilen Newgrange anıtının kış dönencesindeki (21 Aralık) gündoğumuna yöneltilmiş olması, anıtın astronomiyle ilişkilerini güçlendirmişti. Çünkü gökbilimci Sir Fred Hoyle’un araştırmaları Stonehenge’nin tutulmaları önceden tespit ettiğini kanıtlamıştı. Mezarlık olarak da kullanıldığı bilinen Stonehenge’in, sadecede bu amaçla yapılmış olduğuna imkan verilmediğinden, bu antik yapı gizemini asırlarca korudu. Neden yapıldığı hakkında çeşitli teorilerin üretildiği, Antik çağın en önemli simgelerinden Stonehenge, astronomi, astroloji, geometri, meteoroloji ve paganizmle ilişkilendirildi. Tarihi bundan yaklaşık 5000 yıl evveline uzanan Stonehenge, uzaylılarla bile ilişkilendirildi.
Stonehenge’la ilgili en eski kayıt, MÖ 1. Yüzyıl´da yaşayan Yunanlı coğrafyacı Diodorus Siculus´a aittir, Diodorus, küresel bir tapınağın kuzeyde bir ada olan Hyperborea´da yani Britanya´da Güneş Tanrısı Apollon adına yapıldığından bahseder. Diodorus MÖ 50´de yazdığı “Evrensel Tarih” adlı kitabında, tapınağın yerini “Kuzey Rüzgarının Ötesinde” diyerek tarif ediyor ve şöyle diyor; “onların kutsal bir yerleri vardı.bu dikkat çekici tapınak, Apollon içindi, küre şeklindeydi, Ay Tanrısı her 18 yılda bir bu adayı ziyaret eder ve bu süre içinde yıldızlar yine eski yerlerine dönerler…” Diodorus bu bilgiyi kendisinden 400 sene önce yaşamış olan Abdera´lı Hecataeus´un kayıp iki eserinden aldığını yazar. 12. yüzyılda Galli rahip Monmouth’lu Geoffrey, Stonehenge’in Kral Arthur’un büyücüsü Merlin’in yaptığına inanıyordu.1740 yılında “İngiliz Drüidlere Verilen Tapınak; Stonehenge” adlı kitabı yazan William Stukeley, anıtın doğrudan güneş ışığını gösterdiğini yazmıştı. 1901´de Sir Norman Lockyer, 1963´de Boston Üniversitesi astronomlarından Gerald Hawkins, Stonehenge´in astronomik bulguları gösterdiğini eserlerinde açıkladılar.. Gerald Hawkins’in 1965’te yayınladığı ‘Stonehenge Decoded’ (Sırrı Çözülen Stonehenge) kitabında Stonehenge’i bir “Neolitik bilgisayar’a benzetmiştir. Astronominin en önemli isimlerinden Sir Fred Hoyle, Hawkins´le birlikte, hasat ve festival dönemlerini gösteren bir takvim olduğunu öne sürdü; ayrıca Stonehenge´in özel yapısıyla Ay´ın hareketleri de izlenebiliyordu. Ay, aylık klasik hareketlerinin dışında, 18-61 yıllık değişken bir periyodda ek bir hareket de yapar, Stonehenge´i inşa edenler bunun da farkındaydılar. Altı sıra halindeki 40 delik, Ay´ın tüm hareketlerini göstermektedir. Hawkins, Aubrey denen 56 deliğin aynı zamanda da Ay ve Güneş tutulumlarını da gösterdiğini söylüyor.Hawkins´in bu iddiasını 1954´de “MÖ 2000´de Tutulmalar” adlı kitabında Van Der Bergh kanıtladı; Diodorus´un sözünü ettiği Ay Tanrısı´nın geldiği 19 yıllık süre bunu gösteriyordu; Stonehenge üzerindeki kış ayının doğma süresi de 19 yıldı; daha doğrusu 18.6 yıldı. Stonehenge rahipleri, ayı izlemek ve Ay tutulumunu önceden bilmek için bu süreyi kullanmışlardı ama hata yapmamak için bu süreye kesin bağlı kalmadılar; üçlü aralık devresi denen sistemi kullandılar yani 19+19+19, toplam olarak 56´yı (Aubrey Çukurları´da 56 adettir.) ve Hawkins´in hesapları Stonehenge Ay olgusunun 56 yılda bir aynen tekrarlandığını kesin olarak gösteriyor. Stonehenge’yi inşa edenler bunları nereden biliyorlardı? Onlara kim rehberlik etti? 5000 sene öncesinde, hangi zeka böyle karmaşık ve simgesel bir yapıyı düşünebildi? Binlerce yıl öncesinin zor koşullarında yaşayan o insanlar neden zamanlarını ve güçlerini böyle bir anıta harcadılar? Bu sorular kesin olarak yanıt bulana kadar Stonehenge gizemini sürdürmeye devam edecek..
![]() |
Stonehenge'nin farkı ne olduğunun anlaşılamamasıdır yani Stonehenge, bir kent kalıntısı, bir heykel veya tehlikeli bir yer değildir, Stonehenge her şeydir. Bir saray olabilir, bir tapınak veya gözlem evi, yada dünya dışı zeka tarafından bilinmeyen bir amaçla yapılmış bir yapıdır. İlk bakışta belli bir plana göre yapıldığı düşünülemez ama prehistorik çağdan kalan yığma taş örneklerine de benzemez çünkü onlara göre düzenli ve sistemlidir. Dikkatle bakıldığında örneğin, dikey taşları kapatan yatay taşların belli bir eğimle birleştirilip bir dairenin özellikle oluşturulduğu fark edilir. Dikey taşların merkezleri Yunan Kilise mimarisinde olduğu gibi, şişkin yapılarak bir perspektif oluşturulmuştur. Aralarındaki boşlukların bir amacı vardır. Binlerce yıllık erozyonun etkileri göz önüne alınarak, orijinal yapı düşünülürse bu boşlukların kesinliği daha iyi anlaşılır. Kısacası Stonehenge'nin bir mantığı vardır
![]() |
![]() |
RÜZGARIN ÖTESİNDEKİ YER |
Stonehenge'den ilk söz eden en eski kayıt MÖ 1. yy da yaşayan Yunanlı coğrafyacı Diodorus Siculus'a aittir, Diodorus küresle bir tapınağın kuzeyde bir adada olan Hyperborea' da yani Britanya'da Güneş Tanrısı Apollon adına yapıldığından söz eder. Diodorus MÖ 50' de yazdığı " Evrensel Tarih " adlı kitabında, tapınağın yerini " Kuzey rüzgarlarının Ötesinde"diyerek tarif ederken şöyle diyor; " Onların şahane, kutsal bir yerleri vardı... bu dikkat çekici tapınak, Apollon içindi küre şeklindeydi, Ay tanrısı her 19 yılda bir bu adayı ziyaret eder ve bu süre içinde yıldızlar yine eski yerlerine geri dönerler... " Sonraki tanımlar Roma döneminden Jül Sezar ve Augustos tarfından yapılmış. Dodorus'un küresel tanımı astronomiyi simgeliyor ve Diodorus bu bilgiyi kendisinden 400 yıl önce yaşamış olan Abdera'lı Hecataeus'un kayıp iki eserinden aldığını yazar; bu kadarla da bitmiyor çünkü Hecataeus' a göre kuzeydeki bu tapınak 3000 yıllıktır. Öyleyse Stonehenge şu an için 5000 yıllık bir geçmişe sahiptir ama bu dev zaman diliminin başlangıcında orada kimlerin nasıl yaşadıkları hakında bir bilgi yoktur hatta olamaz. Çünkü Britanya'da 5000 yıl önce kimlerin yaşadığını henüz bulmuş değiliz.
![]() |
![]() |
![]() |