TARSUS GİZEMİ |
36°55'9.18"K 34°54'15.74"D
Türkiye’nin konuştuğu Mersin’deki gizemli kazının 5 yıl öncesine dayanan hikâyesi şöyle:
1 - Sansürlenen cinayet
Mersin'in Tarsus ilçesinde trafik şubede görev yapan, aynı zamanda bölgedeki define kaçakçılığı şebekeleri konusunda emniyete bilgi veren bir polis memuru Mithat Erdal, 2012’de esrarengiz bir cinayete kurban gitti. İddiaya göre 2011 Kasım ayında defineciler bir kral mezarı buldu, içinde de 32 altın şamdan, altın sikke ve taslardan oluşan paha biçilmez hazine vardı. Erdal’ın verdiği bilgilerle 7 kişi tutuklandı.
Definecilerin avlusunu kazdığı evi kiralayan Mithat Erdal’ın polis eşi Sibel Erdal, bir gün kocasının kendisine
Mithat Erdal 22 yıllık polis memuruydu. Hürriyet'ten Ömer Erbil'in haberine göre bir gün eve geldiğinde eşi Sibel, Mithat Erdal’ın canının çok sıkkın olduğunu fark etti. “Ne oldu” diye sordu. Sibel son dönemde eşinin telefon konuşmalarından bir şeylerin ters gittiğini anlıyordu ama sormaya da pek cesaret edemiyordu. “Beni yakacaklar” dedi eşi Mithat.
Elinde bir CD’yi göstererek ‘’Bu benim teminatım, gerekirse Ankara’ya gidip olup biteni anlatacağım’’ dedi. Sibel Erdal telaşla “Neler oluyor çocuklara bir şey yapmasınlar’’ deyince polis eşi “Benim haricimde kimseye dokunmazlar” dedi ve anlatmaya başladı: Bir süredir definecilerin içine muhbir olarak sızdım. Önemli bir kral mezarını kazıyorlar. İlçe Emniyet Müdürü görevlendirdi. Kaçakçılık Şube adına sızdım. Olup biteni rapor ediyorum. Lahtin içinde altından 32 şamdan, kadeh, sikke gibi çok değerli hazine var. Dün akşam lahit kapağı açılmadan Kaçakçılık Şube benim ihbarımla baskın yaptı. 7 kişi tutuklandı. Ancak bugün baktım ki tutanakta hazineden söz edilmiyor, lahtin içi boş yazıyor. İtiraz ettim. Emniyet Müdürü’ne anlatmaya gittim, beni susturdu. Meğer hepsi şebekenin içindeymiş.’’dedi
Polis memuru, eşine olan biteni Ankara’ya şikâyet edeceğini söyledi. Bu süreçte Mithat Erdal’ın beylik silahına 15 günlüğüne el konuldu. Erdal, çocuklarını camlardan uzak tutuyor, sürekli takip edildiğinden söz ediyordu. Defineci şebekesinin de hedef tahtasına oturmuş, tehdit ediliyordu. Beylik silahının kendisine iade edilmesinden bir gün sonra 28 Ocak 2012’de izbe bir yerde kendi silahıyla ensesinden vuruldu. Arkadaşıyla şakalaşırken vurulduğu yönünde kayıt düşüldü. Ne definecilerden söz edildi ne de cinayetten. Silahı ateşleyen Hüseyin Yasak 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak bunun bir defineci cinayeti olduğu gizlendi.
İki çocukla ortada kalan Sibel Erdal hak mücadelesine başladı. “Eşimi defineciler öldürdü” diye haykırmaya başlayınca tüm kapılar birer birer yüzüne kapandı. Eşinin ölümünden 3 gün sonra kendisi baba evi Hatay’da eşinin yasını tutarken Tarsus’taki evlerini polisler hukuksuz şekilde basıp didik didik aradı. Öldürülmeden önce “Benim teminatım işte bu diye’’ eşi Sibel’e gösterdiği CD o baskında evden kayboldu. Bir daha da hiç ortaya çıkmadı.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Sibel Erdal yeniden soruşturma açılması için Cumhurbaşkanına mektup yazdı: Kendisinin 2012’de ilk FETÖ mağdurlarından olduğunu söyledi. Ardından soruşturma başlatıldı. Sibel Erdal’ın yeniden ifadesi alındı. Yeşilmahalle’deki define kazısından sonra Mithat Erdal öldürülmeseydi 82 Evler Mahallesi’nde definecilerle birlikte tuttukları evin bahçesinde kazıya devam edeceklerdi. İşte bu bilgi üzerine de Tarsus’taki gizemli kazı o evin bahçesinde başladı.3 defa savcı değişti. Habere göre bugün hâlâ korkuyla yaşıyor Sibel Erdal. Çocukları okul servisine binene kadar başlarında bekliyor. Hâlâ peşlerini bırakmadıklarına inanıyor. Yeniden açılan soruşturmada "şimdiye kadar üç savcı değişti, tek güvencem Cumhurbaşkanı" diyor: “2012’den 2016’ya kadar verdiğim mücadeleden sonuç alamadım. Deliller çıkmasına rağmen sürekli takipsizlik veriliyordu. Darbeden sonra FETÖ’cüler tutuklanınca ben yeniden adliyeye koştum. Dosya yeniden açıldı. Ama 3 oldu, savcı değişiyor."
2 – Hikâyenin kahramanları kimler?
Polis Mithat Erdal– Öldürüldü
Sibel Erdal– Mithat Erdal’ın eşi, dosyanın yeniden açılmasını sağlayan mektubu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a göndererek gündeme geldi.
Eski Tarsus Emniyet Müdürü Yaşar Aksoy– Mithat Erdal, Yaşar Aksoy’un da define şebekesinden olduğunu öne sürüyordu. ‘FETÖ’den tutuklu.
Ahmet İpekoğlu– Gizemli kazının yapıldığı evin sahibi. Boş halde bulunan eve bir gün baskınla gelen polisin haber vermeden kazıya başladığını, kendisine resmi bölge gösterilmediğini söylüyor.
D. Ev sahibi Ahmet İpekoğlu’na kazının sorumlusu olduğunu söyleyen kişi.
O.K– Ahmet İpekoğlu’nun, D.’den önce kazının başında bulunduğunu söylediği kişi. ‘FETÖ’den tutuklu.
Hüseyin Yasak– Mithat Erdal’ı öldürmek suçundan 25 yıl hapse mahkûm edildi. Hâlâ cezaevinde.
3 - Kazı ne zaman ve nasıl başladı?
Sibel Erdal, 5 yıldır sürdürdüğü hukuk mücadelesinin ardından 2016’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazarak dosyanın yeniden açılmasını talep etti ve eşinin görev başında öldürüldüğünü söyleyerek şehitlik statüsü verilmesini istedi. Bunun üzerine soruşturma yeniden başlatıldı. 82 Evler Mahallesi’nde bulunan evdeki bitmeyen kazı da böyle başladı.
4 - Nasıl gündeme geldi?
Yetkililerin aylarca hakkında açıklama yapmadığı kazı ilk olarak Tarsus’ta yerel medyada gündeme geldi. Esrar perdesi, kazının sosyal medyaya yansımasıyla daha da büyüdü. Kazıyı TBMM gündemine de getiren CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, tam 5 kez bölgeye gitti, ancak içeri girmesine izin verilmedi. 355 gündür devam eden kazının ne zaman sona ereceği açıklanmadı.
5 - İncil’den yeraltı şehrine kazıyla ilgili iddialar
Sosyal medyada kazıda ne bulunduğuyla ilgili birçok iddia gündeme geldi. O iddialardan bazıları şöyle:
6- Aziz Paul’un kayıp İncil’i / Dakyanus Hazinesi
CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, olaydaki esrarın Hıristiyanlığın önemli isimlerinden Tarsuslu Aziz Paul’ün kayıp İncil’i ile ilgili olduğunu iddia etti.
Atıcı, şunları söyledi:
“Ben oraya arkeolog götüremiyorum. Arkeoloji Derneği’ni aradım, birçok arkeolog var. ‘Ben hekimim, oraya girsem de anlamam. Siz de gelin’ dedim. Ama arkeologlar korkudan giremiyorlar. İşin uzmanları bunun arkeolojik kazı olmadığını söylüyorlar. Orası bir define yeri, yani devlet define arıyor. İlk gittiğimde avluya aldılar. Ne göreyim ben, mağara ağzı gibi 4 delik var. ‘Vallahi de billahi de bir şey çıkmadı’ dediler. O zaman niye 24 saat Özel Harekât koruyor? O gün oranın en yetkilisi benimle çadırda görüştü. Polisler onu korumak için etrafımızı uzun namlulu silahlarla sardılar, adeta etten bir duvar ördüler. ‘Nereden geliyorsunuz?’ dedim, ‘Sormayın’ dedi. Sanıyorum MİT’ten bir yetkiliydi. O kişi, olayın pek çok uluslararası bağlantısı olduğunu söyledi. ‘Bu Vatikan’la ilişkilidir. Hocam bu milli bir meseledir. İnanın burada milli bir iş yapıyoruz. Sizden ricam 10 gün sabredin’ dedi. Ama 10 aydan fazla geçti üzerinden.
3-5 kilo altın için bu yapılacak iş değil. Ben şunu iddia ediyorum; burada hesap, Aziz Paul’ün İncil’iyle ilgili. Aranan bu. İddia şu ki bu gizli kazıdan önce gayrimeşru olarak birileri kazı yapıyor ve bu da Vatikan tarafından destekleniyor. Hatta bizatihi arama koordinatları, nokta olarak Vatikan’dan veriliyor. İki evi önceden kiralamışlar. Normalde aylık kira 300-500 lira iken 5 bin liraya kiralamışlar. Bir evi de çok uçuk bir fiyata satın almışlar. İçlerindeki polis güya intihar ediyor. Nasıl bir intihar; tabancasını temizlerken ensesinden vurulmuş. O dönemin savcısı sözde buna inanmış ve dosyayı kapatmış. Yani çok boyutlu bir olay. Aziz Paul’ün Hıristiyanlık’ta İsa’dan sonraki en önemli kişi olduğu düşünülüyor. Dakyanus Hazinesi bu İncil’in yanında devede kulak tüyü kalır, kulak bile değil. Eğer o İncil gittiyse bir daha gelmez. Vatikan dünyayı verir o İncil’i vermez. Buna hiçbir şekilde paha biçilemez. Biz de bu kadar süreden sonra şeffaflık olsun istiyoruz. Şeffaflık suiistimalleri önler. Sonuçta buradan çıkan her şey milletin malıdır.”
7- Kral mezarı
Öldürülen polis Mithat Erdal, karısı Sibel Erdal’a kazı bölgesinde definecilerin kral mezarı bulduğunu söylemişti. Mithat Erdal, “Önemli bir kral mezarını kazıyorlar. İlçe Emniyet Müdürü görevlendirdi. Kaçakçılık Şube adına sızdım. Olup biteni rapor ediyorum. Lahdin içinde altından 32 şamdan, kadeh, sikke gibi çok değerli hazine var. Dün akşam lahit kapağı açılmadan Kaçakçılık Şube benim ihbarımla baskın yaptı” demişti.
8 - Tonlarca altın
Sosyal medyada en çok gündeme gelen iddialardan biri de, kazı alanında tonlarca altın bulunduğuydu. Mahalle sakinlerinden birinin “Yaptılar, ettiler, gittiler böyle. Bütün olduğu gibi böyle hep çatlak. Evlerin altı boş. İki yaşlı nereye gideceğiz, kiralar pahalı. Gizli yaptılar, gizli ettiler, götürdüler gittiler, ne oldu biz anlamadık. Bize, ‘Bir tehlike olursa size ev vereceğiz, ev olmazsa ev parası vereceğiz’ dediler. Kafile kafile geldiler, 20 kişi bir geldi, 20 kişi bir geldi” sözleri, bu söylentileri daha da güçlendirdi.
9 - Roma dönemine ait yeraltı şehri
A Haber İstihbarat Şefi Kubilay Gürbek, bölgede Roma dönemine ait bir yeraltı şehri olduğunu iddia etti. Gürbek, “Tarihi yeraltı şehrinin dışına açılan kapı bu evin içinde. Bu evin bir avlusu var. Avlu 4 yerden kazılmış. Bu evde bir arkeolojik kazı var. Devlet define arıyor. Bu konu mahsus böyle açıklanıyor. Burada bir algı var. Bu kazıyı Mersin Müzeler Müdürlüğü yapıyor. Bu işin en başına gelirsek, defineciler bir harita buluyor. Bu evi tespit ediyorlar ve yeraltı şehrine açılan kapının bu evin altında olduğunu tespit ediyorlar” dedi.
10- Tarihi tabletler
Twitter’da arkeolog olduğunu iddia eden bir kişi, kazıda yazılı tarihi binlerce yıl geriye götürecek tabletler bulunduğunu öne sürdü. Bu iddia Twitter ve Ekşi Sözlük’te heyecan uyandırdı, ancak söylentilerin artması üzerine söz konusu iddiayı öne süren kişinin ‘troll’ olduğu ve iddiaların gerçeklikle alakası olmadığı ortaya çıktı.
11 - Dünya dışı yaşam bulgusu
Kazının böylesine bir gizlilikle sürdürülmesi, olası dünya dışı yaşam formlarına ilişkin bir bulgunun olabileceği iddiasını da sosyal medyanın gündemine getirdi. Kazı alanı, ABD’de 1947’de UFO düştüğü iddia edilen Roswell’e kurulan 51. Bölge Üssü’ne benzetildi.
12 - Yetkililer ne dedi?
Kazıyla ilgili ilk resmi açıklama, Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencisi Salim Sağ’ın, Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) üzerinden Mersin Valiliği’ne 3 Ekim 2017’de yaptığı başvurunun ardından bugün geldi.
Tarsus Kaymakamlığı ve Mersin İl Kültür Müdürlüğü’nce, BİMER üzerinden yapılan 2 açıklamada, daha önce kaçak kazı yapılan bu alanda mimari olarak herhangi bir kültür varlığı bulunmadığı belirtildi.
Açıklamada, kazıda amorf durumda pişmiş toprak parçalarının bulunduğu ve incelemeye gönderildiği, ayrıca izin belgesi doğrultusunda kurtarma kazısının mevsimsel etkenler nedeniyle aralıklarla sürdürüldüğü, kültür dokusunun tespitine ilişkin çalışmaların devam ettiği bildirildi.
13 - Vatikan'dan yanıt: Kazı ile ilgimiz yok
Mersin'de yapılan gizemli kazı ile ilgili iddialara Vatikan’ın Ankara Büyükelçiliği’nden yanıt geldi. Vatikan’ın Ankara Büyükelçisi Başpiskopos Paul Russell, Hürriyet’e, “Vatikan’ın Tarsus’taki herhangi bir arkeolojik kazı veya başka faaliyete dahli yoktur” dedi. Büyükelçi, Vatikan’ın Tarsus’taki olayla ilişkilendirildiği haberlerin “uydurma” ve “yanlış” olduğunu söyledi.
14 - Bölgedekiler ne diyor?
Tarsus’ta yaşayan gazeteci Cihan Kezer, CHP’li Aytuğ Atıcı’nın aksine ilçede kazıda İncil bulunduğu yönünde bir algının olmadığını söyledi.T24’e konuşan Kezer, “Konuştuğumuz emekli arkeologlar bunun arkeolojik bir kazı olamayacağını, ancak cinayet kazısı da olamayacağını söyledi. Kazı yapılan bölgenin 250 metre yakınında Donuktaş Tapınağı var. Emekli bir profesör kazının büyük ihtimalle Roma İmparatoru Dakyanus dönemine ait üç katlı bir yeraltı şehri olduğunu söyledi” dedi
15 - Kazıyı takip eden milletvekili Atıcı ne diyor?
T24’e konuşan CHP’li Aytuğ Atıcı, bugün BİMER’den yapılan açıklamanın tatmin edici olmadığını söyleyerek şunları söyledi:
“Ben bu kazıyı çok daha önce sorduğumda da aynı cevabı vermişlerdi. İncil ya da Dakyanus hazinesi, aranan her ne ise gizli yapılabilir şey değil. Aylardır gizli bir kazı yapılıyor, ne götürdüklerini bilmiyoruz. Bu saatten sonra çıkıp ‘Bir şey bulamadık’ derlerse buna kargalar bile güler. Zaten siyaset kurumuna, AKP’ye güven iyice azalmıştır. Böyle bir açıklama ancak komik olarak nitelendirilebilir.”
16 - Ev sahibi ne diyor?
Evi polis memuru Mithat Erdal’a kiraya verdiğini belirten Ahmet İpekoğlu, “Polis memuru öldürüldükten sonra savcılık ifademi aldı. ‘Sen de mi ortaksın?’ dediler. Sonra takipsizlik verildi. Ondan sonra evde 2 yıl kadar ben oturdum. Zaten bizim çocukluğumuz o evde geçti. Sonra ben taşındım. Eve kiracı oturtmadık, boştu. Bir gün eve baskın gibi geldiler. Bir baktık ki kendi evimizin kapısında polisler. İçeride kazı yapıyorlar. Kapıya dayandım. ‘Kardeşim siz kimsiniz, ne yapıyorsunuz?’ dedim. ‘Yetkililerin talimatı ile kazıyoruz’ dediler. Zaten son 6 aydır da bize umut tacirliği yapıyorlar. Kazı bitene kadar beklememizi söylüyorlar. Kazının başındaki D. isimli kişi, sürekli bizi oyalıyor...Elimizde kazıyla ilgili yazılı bir belge falan yok. Gazetelerde, televizyonlarda son günlerde çıkanlar da yalan” diye konuştu.
Habertürk’ten Beycan Üçkardeş ve Hakan Bulut’a konuşan İpekoğlu, geçtiğimiz günlerde eve girmek istediğini söyleyerek, “Kapıda bana silah doğrulttular. ‘Vurursanız vurun lan. Benim evimde ne arıyorsunuz?’ diye bağırdım. Kazı sorumlusu D. beni aradı. ‘İstanbul’dayım. Gelince seninle konuşuruz, içini rahat tut’ dedi. Önceki gün yine onunla konuştuk. Elimizde yazılı bir belge olmadığını, artık bu işin sonlanmasını söyledim.Ama bir gelişme olmadı. Yan taraftaki evin sahibine devletten izin alındığına dair belgeyi göstermişler ama bizim ev için bir belge göstermediler. Bu kazının başında önceden O.K. diye biri vardı. Bu adamın FETÖ’den alındığını duyduk” dedi.
17 - Uzmanlar ne diyor?
1963 yılında İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalında başladığı arkeoloji kariyeri boyunca, Türkiye’nin hemen hemen her yerinde arkeolojik çalışmalar yürüten Prof. Dr. Mehmet Özdoğankendisinin de gazete havadisleri dışında hiçbir bilgisinin olmadığını, olayın nitelik ve sürecini anlamakta zorlandığını söyledi. Olayı ‘oldukça garip’ olarak yorumlayan Özdoğan, arkeoloji ile bağlantılı bir süreç olma olasılığının hemen hemen yok görünümünde olduğunu ve arkasında başka bir olay olması gerektiğini belirtti. Arkeofili’ye konuşan
Özdoğan, “Her ne arıyorlarsa arkeolojik alanda olduğu için müzeyi, en azından isim olarak devrede tutuyorlar gibi. Ancak bu kadar uzun süre ne aranır, neyin analizi yapılır, hiç aklım yatmadı” diyor.
Mersin Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Durukan da konu hakkında hiçbir fikri olmadığını, kendisinin ve çevresinin de merak içinde olduğunu belirtiyor:
“Biz de sizin gibi merak içindeyiz. Hatta ben yarı Tarsusluyum, bölümümde Tarsuslu bir öğretim üyesi daha var ancak tek kelime bir haber ya da bilgi alamıyoruz. Sizin de takdir edeceğiniz üzere, konu arkeolojik olsaydı bu kadar gizliliğe gerek olmazdı. Güvenlik veya suç odaklı bir araştırma yapılıyor olma ihtimali daha kuvvetli sanki. Ama bu da bir spekülasyon sonuçta.”
GİZEMLİ KAZININ SIRRI |
Takvimler 13 Kasım 2016’yı gösterdiğinde Mersin- Tarsus 82 Evler Mahallesi’nde bulunan 3103 Sokak’ta başlayan ve halen devam eden kazı, uzun süredir kamuoyunu meşgul etti. Büyük gizlilik içinde başlatılan kazıda polisin, hatta mitin nöbet tutması, hiçbir yetkilinin kazıyla ilgili açıklama yapmaması, olayın gizemini daha da artırdı.
Kazının 2012 yılında Tarsus’ta, tarihi eser kaçakçılığı şebekelerini araştırırken öldürüldüğü iddia edilen polis memurunun cinayeti ile ilgili olabileceği konuşuluyor. Çevre sakinleri Polisin Kazı alanı ile ilgili gizlilik kararı bulunduğundan bu alana girmemin mümkün olmadığını ifade ettiklerini söylediler. Burada geçmişte yapılmış olan kazılar ve bu kazılar neticesinde işlenen başka cinayetler olduğunu da belirttiler . Bu arada defineci olduğu düşünülen diğer 3 kişiden halen haber alınamamakta.Buradaki kazı çalışmasının tarihi bilgiler elde etmek için yapıldığını söyleyen yetkililer, bunun dışında tek söz etmiyor, ancak, bu tarihi bilgiler anlaşılıyor ki birçok insanın ilgisini ve dikkatini çekmiş olacak ki. Çevre insanlarının dediklerine göre yabancı bilim adamı oldukları düşünülen kişiler kazı çevresinde ve kazı alanına girerken görülmüş. Bu basit bir arkeolojik kazıysa yabancı bilim adamlarının burada işi ne. Öyle ki bölgede bulunan kişilerden bazılarının anlatımlarına göre kazı alanına giriş noktalarından özel kıyafetler ile geçtikleri görülmüş. ki tarifleri derinleşince bunların radyasyon önler koruyucu kıyafet olduğu anlaşılıyor .
Modern cihazların kullanıldığı kazıda, anlatılanlara göre 24 saat esasına göre 20 kişi çalışmakta. Kazıyla ilgili özel ekip ve kazıda görev alanların yiyecek ve barınmaları da aynı yerde giderilerek dışarıyla bağlantılarının kesildiği bölgede, güvenlik önemlerinin üst düzeyde olması dikkat çekiyor. Kazının ilk başladığı günlerde çevredeki binalara keskin nişancıların yerleştirildiği, evin bulunduğu sokağın giriş ve çıkışında ise tam donanımlı özel hareket polisinin aldığı önlemler, bölgede oturan vatandaşların aşırı tepkisini çekince hafifletilmiş olsada Kazı yapılan ve bazı evlerin damında kurulan kulübelerde tam donanımlı Özel Hareket polisleri 24 saat esasına göre nöbet tutmayı sürdürüyor. Nöbetçi polisler ellerindeki dürbünle çevreyi sürekli kontrol ederken, kazının yapıldığı evin bulunduğu sokağın giriş ve çıkışı ise hala kapalı. Sokağın girişinde kurulan derme çatma sobayla ısıtılan kulübede ise uzun namlulu silah taşıyan polisler görev yapmakta
DHA’nın haberine göre Ankara’dan oluşturulan özel bir ekip, Özel Harekat polislerinin aldığı önlemler altında yaklaşık 1.5 ay önce mahalleye girdi. MİT görevlilerinin de yer aldığı ekip çalışmalara başlarken, sokağın giriş ve çıkışı zıhlı polis araçlarıyla kapatıldı. Mahalle halkı yaşanan korku ve panikle polise silahlı kişilerin mahalleyi bastığı yönünde ihbarda bulununca, kendilerine kazının Başbakanlık bilgisinde yapıldığını belirten resmi yazı gösterildi. Giriş ve çıkışlara kapatılan sokağın çevresinde oturan diğer evlerdeki vatandaşlara sınırlı izin verilmesi polis ile vatandaşları zaman zaman karşı karşıya getirdi. Bölge de fotoğraf ve video çekmek yasak olduğu gibi. Google Earth den de bölge blurlanmış durumda.
,
Kazı esnasında çevrenin durumu
Kazı alanının yer aldığı evin bulunduğu dar sokağın girişinde ise kurumuş hazır beton izleri var. Bunu bazı mahalle sakinleri kazı alanında betonla güçlendirme çalışması yapıldığı şeklinde yorumluyor. Evin doğu kısmına düşen diğer bölgede ise genelde tamir atölyeleri yer alıyor. Buradan da görüntü alınmaması için mavi branda ile evin çevresi kapatılmış durumda. Brandalar ve duvar kısmının altından ise tarlalara kadar su tahliye boruları uzatılmış.
Çevre sakinleri yolda kısmi çökmeler ile bazı bahçe duvarının da yıkıldığını çökmelerin kazılardan kaynaklandığını söylüyor. Kazının yapıldığı ve doğu tarafına düşen avlunun ters istikametinde bulunan ve evin ana giriş kapısının da baktığı sokaktaki çökmeler son günlerde artış gösterince, burası her iki taraftan da polis bariyerleriyle kapatılmış.
Kazı yapılan evin girişinde ise sürekli bir araç hazır bekliyor. Gün içinde evin önünde hiçbir hareket yok. Akşam olup saat 19.00’u gösterdiğinde başka bir araç geliyor evin önüne ve 4 kişinin indiğini görülüyor. 4 kişi eve girerken içeriden çıkan 2 kişi ise gün boyu bekletilen diğer araca binerek uzaklaşıyor. Özellikle güneşin batıp havanın iyice karardığı saat 21.00’den sonra kazı alanında yakılan ışık gün aydınlanana kadar söndürülmüyor. Gece boyu dikkat çeken tek şey ise kazı alanının üzerinin de kapatıldığı mavi brandanın altından görülen bu ışık oluyor
Teoriler ve olasılıklar
Çevredeki mahalleli ve esnaf ise artık durumu kanıksamış. Bir mahalle sakini “Oraya varamıyoruz ki, yasak. Kuş uçmuyor. Bir şeyler çıktığını söylüyorlar. Boşuna beklemezler ki!” derken, bir başkası ” Polis cinayeti olmuş. define varmış, doğruymuş. Ben geçerken gördüm, polisler bekliyorlar. Diyor.
Kimisi ‘Altın var’ diyor, kimisi ‘Tarihi eserler’. Merak ediyoruz, soruyoruz. Her gün 20-25 kişi çalışıyor” ifadesini kullanıyor. Kazı alanının yanındaki arsa ve evin kendisine ait olmasına rağmen bilgi alamadığından yakınan bir mahalleli ise “Sadece eski bir şehir çıktığını söylüyorlar diyor. Bununla ilgili hemen herkesin bir hatta birkaç teorisi bulunmakta. Fakat bu olayı cidden araştıran ve verilerini bizimle paylaşan bölge sakinlerinin söyledikleri, küçük parçalar halindeki bulmacalar birleşince ortaya ciddi bir sonuç çıkmakta. Bu sonuçlara geçmeden önce onları sıralarsak.
Kazıdan büyük miktarda define çıktı söylentisi, halkın ilgisini başka yöne çekmek için kullanılmış bir yöntem olabilir. Kazılan yerden pek çok şey çıktığı iddaa edilmekte. Küpler dolusu altınlar, altın heykeller, hazine sandıkları vs . mutlak kazılan yerden bir şeyler çıkmış olma olasılığı yüksek, fakat bunun hazine yada altın olma ihtimali düşük . Çünkü bölgede kazı başladıktan sonra yüksek miktarda elektro manyetik alan bozukluğu gözlemlenmiştir. Gerek Sık sık giden elektriklerde, bozulan tv kanalları gerekse telefonlardaki cızırtılar ve kesilmeler. Bunların sinyal kesici Jammer tabir edilen cihazlar ile yapılamayacağı da bir gerçektir çünkü bu cihaz 50 metrekarelik bir alanda etkili iken, bahsi geçen olay çok daha büyük bir alanı kapsamaktadır. Ayrıca herkes bilir ki ,hiçbir altın yada değerli maden yüksek miktarda elektromanyetik alan ve radyasyon içermez. Bu sebep ile teori geçerli değildir.
Kazıya başlandıktan sonra bölgede yoğun miktarda elektro manyetik alan ölçümü yapılmış, bununla birlikte yakın çevredeki insanlarda yoğun elektro manyetik alana maruz kalmaları sebebi ile bazı rahatsızlıklar görülmüştür, bunlar .
Stres,
Görüş alanının daralması,
Kulak çınlaması,
Yorgunluk hissi, ve uyku bozukluğu
Baş ağrıları,
İşitmede geçici aksaklıklar,
Sersemleme,
Bununla beraber kazı yapılan yerin içine özel radyasyon koruyucu kıyafetler ile giren yabancı bilim adamları gerçeğini de eklediğimizde. Bahsi geçen kazıda yüksek derecede elektromanyetik alan ve radyasyon yayan bir cisim olabileceği gerçeği ortaya çıkmakta, bunun ne olacağını söylemeden önce. Kazı bölgesinde yapılan bazı hazırlıklara da bakmak gerekir .
Kazı bölgesine günün belli saatlerinde büyük yük kamyonları ve çimento kamyonları girmekte . Gün içinde birkaç seferi bulan bu yük trafiğinden sonra kamyonların çıkan kumu nereye döktüğü ise bir muamma, çünkü kamyonların izlenmesi de yasak. Bazı kişilerin söylemlerine göre, kamyonlar kazı alanından çıkan kumları askeri bölgeye boşaltmaktalar. Peki basit bir moloz ve toprak parçası için bunca güvenlik neden, toprağın içinde başka ne olabileceği düşünülmekte ?
Kamyonların içinden metro ve yeraltını kazmak için kullanılan solucan tabir edilen makinalar çıkmakta ve kapalı alanda monte edilip yerin altı tünel gibi kazılmakta, Resmen bir yeraltı metrosu inşaası gibi. Yer altında büyük bir tünel inşaası yapılmakta .Bunun sonucunda bazı evlerde ve sokaklarda çökükler oluşmakta. Sadece basit bir kazı olmadığı için toprak çıkartılıp dökülmüyor, çimento ile de sağlamlaştırma ve dolgu çalışmaları da yapılıyor . Bu yeraltı tünelinin basit bir define ve altın için yapılmadığı muhakkak. Çünkü toprağı tekrar kazılan yere dökmek varken bu tünel zahmeti ne için. Neyi düzgün bir şekilde, kimsenin de görmemesi için yeraltından çıkarmak istiyorlar ?
Kazı alanına bırandalardan sonra iki güvenlik noktasından girildiği söyleniyor. Birinde bütün elektronik cihazlara, telefonlara ve benzer kayıt cihazlarına el konuluyor, ikinci kısımdan sonra Bir plaza yüksekliğinde kazılan yeraltına inen basit bir asansör olduğu söylenmekte.
Çalışan onca büyük cihaz ve kazı makineleri, ışıklandırma olsun, normal bir elektrik hattı kaldırmayacağından büyük bir jenaratör getiriliyor. Fakat bunu getirenin yine ABD li bilim adamları olduğu söylenmekte. Çünkü normal bir jenaratör hiç durmaksızın çalışması için sürekli benzin ve motorin gerekirken, bölgeye bunların ikmalini yapan bir kamyonun bölgeye girildiği görülmüyor. Bununla beraber çalışırken aşırı miktarda ses çıkartan jenaratörlerin aksine bu cihaz neredeyse sessiz şekilde çalışmakta. Yani Bunun nükleer yakıtlı bir cihaz olması muhtemel.Sonuç kısmına yaklaşırken Olası en iyi 3 teoriden sadece birinin gerçek olabileceğini ve Türkiye’de ilk defa bunu kanıtlayacak resim ve video ile sizlere sunacağız. Peki nedir bu teoriler
Söylenti : Agharta Yada Bir Yeraltı Şehri Mi Bulundu ?: İhtimal : Bu olasılığının yüksek olması ile beraber, bu teoriyi çürütecek veriler de mevcut, bunlar ortaya çıkan yoğun şekildeki elektromanyetik alan ve radyasyon koruyucu kıyafetler ile içeri giren bilimadamları. Eğer burasının radyoaktivite içeren bir kapısı ya da girişi yoksa, bu olasılık çürümüş oluyor, bunla beraber, yeraltında yapılan tünel, kazı ve dolgu çalışmaları onlara bir metro geçidi yapmak için değilse neden yapılmakta ?
Söylenti: Kutsal Ahit Sandığı mı Bulundu ?: İhtimal : Evet bu olasılıkta yüksek bir ihtimal, İkinci dünya savaşında Hitlerin, ondan önce ve sonraki neredeyse tüm gizli cemiyetlerin ve devletlerin ele geçirmek istediği mutlak gücü simgeleyen, aynı zamanda kutsal bir emanet olan ahit sandığı, eski kaynaklarda resmedilirken hep sandık içinden çıkan güneş ve güneş ışınları gözlemlenir. Buda güneş gibi yıkıcı ve sıcak, aynı zamanda büyük bir güç barındırdığını simgeler. Ortaya çıkan büyük elektromanyetik alan ve radyasyon kıyafetli bilim adamları bu ihtimali desteklese de, Yeraltındaki tünel bunu çürütmekte. Resimler de de bir sandık olarak gösterilen bu nesne için, kamyon boyutundan büyük bir tünel açmaya çalışmak ve bunu sağlamlaştırmak neden ? Sonuçta bahsi geçen asansörü büyütebilecekleri gibi. Radyasyon koruyuculu özel bir kamyonla da bunu çıkartabilirler .
Söylenti: Uzaylılara ait Antik Bazı Cisimler ve Uzay Gemisi mi bulundu .İhtimal: Her ne kadar çok çılgın bir teori ve ihtimal gibi görülse de, bunun imkansız olmadığını açıklayacağımız ve Türkiye’de ilk defa yayınlanacak olan resim ve videodan sonra bu konu hakkındaki düşüneceniz değişecektir. Elektromanyetik alanların gösterdiği etkiler zaten her ufo olayında rastlanan klasik belirtilerdir. Elektrikli eşyaların ve motorların çalışmaması , tv lerin ve cep telefonlarının kısa süreli bozulması. Bu nokta belirtilen olasılığı doğrulamakta.
Radyoaktif Koruma Giysili Bilim adamları, çoğu ufo olayında araştırmaya gelen kişilerde ve askerlerde, bu tarz koruma kıyafeti yüzlerce olayda rapor edilmiştir. Bunların en bilineni ve populeri ise Roswell UFO kazasıdır. Bu kıyafetlerin giyilme nedeni ise, tahmini nükleer yakıt kullanan ufolarda bulunan bir sızıntı yada bölgesel radyasyon seviyesidir. Yer altında yapılan büyük tünel ve metro benzeri kazı ise yukarıdan çıkartmaya cesaret edemedikleri büyük bir ufo için olabilir mi? Eğer öyleyse bunun iki nedeni olmalı. İlki Bölgede her ne kadar yasaklar ve kurallar uygulansa da, pek çok meraklı göz hala bu kazıyı dikkatle izleyecektir. Ve yukarı çıkartmak için yıkılan ev ve çevreye muhtemel kurulacak vinç çok ilgi çekip gizliliği ihlal edecektir. Bu yüzden yer altından açılan tünelden kimseler görmeden kamyonlar yada tırla çıkartılıp rıhtıma götürülecek büyük bir nesneyi taşımak için uygun bir yol olacaktır. Bununla beraber herhangi bir yanlış işlem sonrası radyoaktivite içeren cisim tonlarca toprağın altında kalması, sızıntıyı bir nebze de olsa önleyecektir. Yeraltında bu kadar büyük tünel açılmasının sebebi ise muhtemel cismin yekpare bir parça olup, sökülüp taşınamadığı olasılığıdır. Bu nokta da belirtilen olasılığı doğrulamaktadır
Bütün ufo olaylarında olduğu gibi ABD li bilim adamları da işin içinde olup. Büyük ihtimalle çıkartılacak ufo, yine rıhtıma yanaşacak ABD askeri kargo gemisi ile incelenmek üzere Amerikaya gidecektir. Belki de efsanevi 51. Bölgeye. Ortadoğuda ki karışıklık sebebi ile rıhtıma yanaşan pek çok askeri gemi olduğundan buda göze batmayacaktır. Her ne olursa olsun, Tarihsel bir bulguya ev sahipliği yapan ülkemizden gidecek önemli bir buluş olan bu araçtan çıkması olası tiz ses ile gece üzerinde uçan ufo belki de insanlığa yalnız olmadığının en güzel kanıtıdır. Belki de onlar sandığımız kadar dost canlısı değil ve farklı arayışlar içindedirler. Belki de yüzlerce yada binlerce yıldan beri saklı kalan sır. Hiç bulunup çıkartılmamalıdır. Peki hepimiz bunun sonuçları için hazırmıyız
KAZILAR |
Mersin Tarsus’ta, 82 Evler Mahallesi’ndeki 4 evin avlusunda, 150 metrekarelik bir alanda gerçekleştirilen gizemli kazı, başladığı gibi aniden sona erdi. Ancak kazının amacı ve sonucuna ilişkin sorular hâlâ cevapsız. Gündemden düşmeyen kazının hikâyesi, 2012’de polis memuru Mithat Erdal’ın öldürülmesiyle başladı. Eşi Sibel Erdal, 2016’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazarak dosyanın yeniden açılmasını talep etti. Erdal’ın iddiaları şöyleydi: “Eşim, müdürleri tarafından define avcılarının arasına ajan olarak sokulmuştu Bu evi kazı yapmak için kiraladılar. Başka bir noktada kral mezarı bulundu. Fakat içindeki hazine talan edildi. Eşimin amirleri de işin içindeydi. Ankara’ya durumu bildirmek isteyen eşim öldürüldü.” Suçlanan polisler, daha sonra FETÖ bağlantısı iddiasıyla görevden alındı. Mithat Erdal’ın ölümüyle igili soruşturma da yeniden açıldı.
Bir iddia, kazının cinayeti aydınlatmak amacıyla sürdürüldüğü yönündeydi. Bu sırada, Adana’da bulunan bir otel sahibi evleri satın almak istedi. Polis memuru Mithat Erdal’ın kiraladığı evi alamayan işadamı, 3 yıl önce 4 evden 1’ini satın aldı. Otel sahibi, avlusu ortak olan, 30 bin TL değerindeki eski yapı için de 230 bin TL ödedi.
Diğer evleri de almak isteyen işadamı, ev sahibi Ahmet İpekoğlu ve yakınlarına servet teklif etti. Ahmet İpekoğlu’nun annesi Emel İpekoğlu, o günleri şöyle anlattı: “Bu 4 evin 3’ü bizimdi, 1’i başkasınındı. Ev o zaman 30-40 bin lira etmezdi. Ama Adana’dan 4 yıldızlı bir otelin sahibi, evi 230 bin liraya satın aldı. O da kendi üstüne almamış. ‘Ali’ isimli, sondaj işi yapan birinin adına almış. Sonra benim evi de satın almak için gelenler oldu. Bana ‘500 bin lira verelim, evi bize sat’ dediler. ‘Ev babamdan kalma’ diyerek satmayacağımı söyledim. Başka kişiler de gelip çok büyük paralar teklif etti ama ben yine de evisatmadım. Ben satmayınca da yeğenim ve halam da satmadı. Zaten evlerden 3’ü boştu, birisinde hâlâ yeğenim oturuyor.”
Antalya’da oğlunun yanında kaldığı sırada otelcinin satın aldığı evde kazı başlatıldığını öğrendiğini söyleyen Emel İpekoğlu, “Kazı başlatılan ev, Mithat Erdal’ın kiraladığı bizim evin yanındaki ev. Ancak aynı avluda zaten 4 ev yan yana. Sonra bize gelip taahhütte bulundular. ‘Buradan bir şey çıkarsa çocuklarına iş bulacağız, sana ve tüm çocuklarına ev alacağız’ dediler. Cumhurbaşkanı’nın adını verdiler. Biz de inandık. Ardından arkeolog bir kadın gözetiminde 20-30 kişi çalışmaya başladı. Hatta bir gün o kadar derine inmişler ki ben oradan avluya sular çıktığını gördüm. Vaat ettiklerini verecekleri günü beklemeye başladık. Zaten bu kazıyı devlet adına yaptıklarını söyledikleri için içimiz rahattı” ifadesini kullandı.
İpekoğlu, şöyle devam etti: “Bugüne kadar hep adamlara inandığımız için sustuk. Artık avukatımız aracılığıyla bir teminat istiyoruz. Evim yıkılmak üzere, yıkılmasın diye her yerine kolon dikmişler. Aynı durum yeğenim ve halamın oğlu Ali’nin evi için de geçerli. Ali normalde orada oturuyor. Ama artık yaylaya göç etti. Yarın bir gün ‘Senin evinden bir şey çıkmadı’ derseler, ben ne yaparım? Zaten altını kazdılar. Arada bir gidip evimin avlusunda oturuyorum. Adam bir çukurdan giriyor, başka çukurdan çıkıyor.”
Öte yandan, kazıyla ilgili iddialara bir yenisi daha eklendi. Kazıda çalışanlara yemek veren firma, 37 bin TL alacağı olduğunu iddia etti. Kazı alanında çalışanların kaldıkları otele de borçlu olduğu iddialar arasında. Yemek firması sahibinin parasını istemeye gittiğinde kazı başkanının eline bir taş alıp “Sen yemekten bahsediyorsun, şu gördüğün küçücük taş bile memleketi satın alır. Ödenek gelsin, hemen vereceğiz” dediği iddia edildi. Kazıda çalışanların da “Size de pay vereceğiz” diye çalıştırıldığı söyleniyor.
CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, dün akşam saatlerinde kazı alanına giderek brandalarla kapatılan alana girdi. Burada görevlilerle konuşan Atıcı, çıkışta açıklama yaptı. Atıcı, şöyle konuştu: “Yetkililer açıklama yapmadan kazı alanını hafriyatla doldurmaya başladı. Müze müdürü buradaydı. ‘Ne buldunuz?’ diye sorduğumda ‘Hiçbir şey bulamadık’ cevabını aldım. Katmanları incelediklerini ve bir şey bulamadıklarını ifade etti. Ne araştırıldı veya ne çıktı, belli değil. Akla yatkın senaryolardan birisi Aziz Paul’un İncil’inin arandığı, ikincisi Roma İmparatoru Dakyanus’un hazinesinin bulunduğu yönünde.”
BİR BAĞLANTI OLABİLİR Mİ |
Tarsustaki kazı yapılan evin çok değil 250 metre ilerisinde Dönüktaş yada Donuk kaya adında çok ilginç bir yapı bulunmakta. Kökeni şimdilik bilinmiyor. Bir dikdörtgen şeklinde, uzun kenarları dıştan 115 metre, içten 87 metre, genişliği 42 metre, yüksekliği ise 8 metre. Stonohenge gibi, neden yapıldığı bilinmiyor.
Birkaç kazı yapılmış ama bulunanlar çok daha sonraki çağlara ait. Bir söylenceye göre, Donukkaya Asur Kralı Asurbanipal´in mezarı, Kral burada Persler tarafından öldürüldü ve gömüldü. Ama pek geçerli bir iddia değil çünkü böylesine görkemli ve ünlü bir kralla ilgili birşey bulunmuş değil ve bazı uzmanlara göre Donukkaya, Asur döneminin çok öncesinden kalma. Kazılarda sadece Roma döneminden kalma birkaç silah ve kemikler bulunmuş.