PİRİ REİS'İN HARİTASI |
41° 0'46.67"K 28°59'1.44"D
PİRİ REİS KİMDİR |
Asıl adı Muhiddin Piri olan Piri Reis, Karamanlı Hacı Ali Mehmed'in oğlu ve ünlü Osmanlı denizcisi Kemal Reis'in yeğenidir. Doğum ıarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1465-1470 yıllan arasında Gelibolu'da doğduğu öğrenilmiştir. Denizciliğe Akdeniz'de korsanlık yapmakta olan amcası Kemal Reis sayesinde başlayarak, daha sonralan Osmanlı devleti adına savaşmış ve sayısız seferde başanlar kazanarak "Kaptan-ı Derya" mertebesine kadar yükselmiştir. Amcası Kemal Reis sayesinde on bir yıl Gelibolu'daki bilginlerden eğitim almış olan Piri Reis, sadece kendi dönemi için değil, içerisinde yaşamakta olduğumuz bugün dahi değerini halen muhafaza etmektedir. Yaptığı seferlere bakıldığında; 1487'de amcasıyla birlikte lspanya'daki Müslümanlann yardımına gitmiş; 1491-1493 yıllan arasında Sicilya, Sardunya, Korsika Adalanna ve Güney Fransa kıyılanna yapılan akınlara katılmış ve amcasıyla birlikte Osmanlı devletinin hizmetine girerek 1499-1502 Osmanlı-Venedik Savaşı'nda bir savaş gemisinde kaptanlık yapmıştır. Amcasının 16 Ocak 1511 tarihinde Senjan Şovalyelerine karşı girdiği bir muharebede şehit olduğunu öğrenen Piri Reis'in adeta dünyası yıkılmış, bu gelişme üzerine kendisini bir anlamda Gelibolu'ya (Kilit Bahir Kalesi )hapsederek hem "Kitab-ı Bahriye" adlı eserini hazırlamış, hem de bir "Dünya Haritası" çizmiştir. (Altta)
![]() |
![]() |
1512 yılında hazırladığı bahriye kitabını Yavuz Sultan Selim'e arz etme hazırlığı içerisindeyken, padişahın ölümünden sonra, eseri üzerinde birtakım değişiklikler yaparak dönemin padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman'a (1525) sunmaya karar vermiştir. Bu durumu bahriye kitabının altıncı sayfasında şöyle anlatmaktadır.:. "Bütün şekil ve açıklamalarımı Gelibolu'da bir araya topladım. Böylece bu kitap meydana geldi. Tertip ettiğim sırada Sultanbahir ve Kilit bahir denen kalelerde idim ... Kademe kademe menzil menzil denizlerde gezip dolaştıktan sonra gelip bu kalelerde tamamladım." "Lüzumunda istenilen yerin bulunmasında zorluk çekilmemeli. Bu kitabın padişaha takdim edilmesi benim için çok zordu. Onun için temize çekemedim. Şimdi de bu fakire bu kitabın temize çekilmesi gibi büyük bir emir sadrazam, İbrahim Paşa tarafından verildi. Ben de bu emre uyup kuvet ve takatım oldukça Allah'ın yardımı ile bu kitabı temize çekip tamamladım." "Padişahın beğenmesini Allah'tan niyaz ederim. Amin.." Piri Reis, 1516 Mısır Seferi'nde Osmanlı donanmasında kaptan olarak savaşmış, "Kitab-ı Bahriye"yi tamamlamasının ardından 1522 yılında Rodos Seferi'ne katılmıştır. Büyük bir denizci olduğu gibi aynı zamanda büyük bir coğrafyacı da olan Piri Reis, yaptığı seferlerde gezip gördüğü yerleri tarihi ve coğrafi özellikleriyle birlikte kitabında anlatmış ve haritalarını çizmiştir.
"Kilab-ı Bahriye"nin denizcilikle ilgili bilgilerin verildiği başlangıç bölümünde, genel açıklamalardan sonra Ege ve Akdeniz Adaları tanıtılarak bir sonraki nesle yardımcı olmak amaçlanmıştır. Fırtına, rüzgar çeşitleri, pusula ve harita gibi coğrafi terimlerin açıklamalarının ardından deniz ve karaların dağılım oranları anlatılmıştır. Portekizlilerin denizcilikteki ilerlemeleri ve keşifleri, Çin Denizi, Hint Okyanusu, Akdeniz ve Ege Denizi'ndeki rüzgarlar, Basra Körfezi, Atlas Okyanusu ayrıntılı biçimde anlatılır. Bunların dışında, asıl metin ise Ege Denizi, Adriyatik Denizi, Fransa ve ispanya çevreSindeki adalar ile Kuzey Afrika, Kıbrıs, Suriye, Filistin'i de içeren coğrafi bilgilerden meydana gelir.
Piri Reis, 1513'te çizdiği "Dünya Haritası"nın hazırlanmasında; Kristof Kolomb'un 1498'de çizdiği Amerika haritasından, Portekiz ve Arap haritalarından yararlandığını belirtir. Haritadan günümüzde ulaşabilen tek parça Avrupa ve Afrika'nın batı kıyılarıyla Atlas Okyanusu'nu, Antil Adaları'nı, Orta ve Güney Amerika'yı gösterir. Piri Reis her ne kadar adı geçen haritalardan yararlandığını kendisi aktarmış olsa da, bu konudaki şüpheler ve olasılıklar, sebep-sonuçlarıyla birlikte ilerleyen bölümlerde yeniden ele alınmak suretiyle incelenecektir. Kanuni Sultan Süleyman devrinde adeta bir ışık gibi parlayan Piri Reis, 1547 yılında Hint kaptan-ı deryalığına getirilmiştir. Türk tarihindeki yeri tartışılmaz olup, dünya coğrafya ve denizcilik tarihini de cok iyi bilen Piri Reis, aynı zamanda Osmanlı devleti adına da son derece önemli bir savaşçıdır.
HARİTANIN ORTAYA ÇIKIŞI |
Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışının ardından genç Türkiye Cumhuriyeti`nin tüm kurumları yenilenmekte, her yer didik didik edilmektedir. Cumhuriyetin ilanının üstünden sadece altı yıl geçmiştir. İstanbul`un Sarayburnu denilen en güzel yerinde kurulan Osmanlı Padişahları`na ait Topkapı Sarayı binaları da düzenlenmektedir. Milli Müzeler Müdürü Halil Ethem Eldem, Topkapı Sarayı`nda (Harem Dairesi`nde, bir rivayete göre de depolarda) coğrafya ilminin o zamana kadar tanımadığı bir harita bulur. Bulunan harita yüzyıllar önce çizilen bir dünya haritasıdır (1929). Atatürk`ün manevi kızı Afet İnan, Piri Reis`in görenleri şaşırtan, çok hassas çizimlerinin yer aldığı dünya haritasının asırlar sonra gün yüzüne çıkışını şu sözlerle anlatır. "Ben haritaları ilk kez Çankaya da Atatürk'le birlikte gördüm.Ceylan derisi üzerine büyük bir dikkatle çizilmişlerdi.Üzerlerinde yazılar ve resimler vardı... 1935 yılında, Tarih kurmu, haritalardan birini tanıtıcı bir broşürle bastı. Genova Üniversitesi'ndeyken ilk Amerika Haritalarının incelemiştim. Genova Coğrafya kurumu'na haritaların bir kopyası verildi. Olay çok ilgi çekti. 1937 yılında Çeşitli ülkelerin gazetelerinde yayınlandı"
Amerika`yı gösteren en eski haritanın bulunduğu haberini alan Mustafa Kemal Atatürk, onu Ankara`ya getirterek bizzat kendisi inceler. Sonra haritanın çoğaltılarak üzerinde ilmi incelemeler yapılmasını emreder. Topkapı Sarayı`ndan çıkan bu harita daha sonra Afet İnan`ın da kurucuları arasında yer alacağı Türk Tarih Kurumu bilim heyetlerince tetkik edilir. İnan, Cenevre Üniversitesi`nde okurken haritayı ilk kez Batılı bilim adamlarının dikkatini çekecek şekilde tartışmaya açar.
Haritanın bir kopyası 1953`te incelenmek üzere ABD`ye gönderilir. Antik haritalar uzmanı M.I Walter ile Arlington H. Mallery`nin incelemelerinde sonuç şaşırtıcıdır. Asırlar önce ceylan derisine çizilmiş haritada `izdüşüm yöntemi` kullanılmıştır. Bir küre üzerine konulduğunda haritanın günümüzdekilerle birebir aynı olduğu tespit edilir. Mallery`e göre çizim için havadan ölçüm yapılması gerekmektedir. Peki, 500 yıl önce kim yeryüzünü haritalamak için bir uçak kullanmış olabilir ki? Sorunun cevabı Piri Reis`in Kitab-ı Bahriye`sinde saklıdır: `Çünki bildün pusulanun halini / Dinle hartının (haritanın) dahi ahvalini / Hartıyı hem pusulayı bil sahih / Ta Süleymanu`n-nebi itdi tashih...`Piri Reis, Der Beyan-ı Hartı başlığıyla eserinin birinci cildindeki yazılarında haritanın çizilişini anlatmaktadır. Pusuladan, Hz. Süleyman`ın haritayı düzeltip doğruladığından, hayvanların ilmiyle tasdik ettiğinden ve deniz ilminin onun emrinde olduğundan bahseder. Harita 500 yıl öncesinin bilim ve teknoloji imkanlarına sığmayacak kadar hatasızdır. Üstelik Piri Reis Amerika kıtasını görmeden çizmiş, bitki ve hayvan figürleri, rüzgar yönlerini de içine alan detayları aktarmıştır.
Haritanın kaynağı 1513´dür; İmparatorluğun büyük bir arşivi ve kitaplığı vardı. Ve tabii ki Piri Reis gibi önemli bir denizci bu kaynaklardan yararlanma imtiyazına sahipti. Yararlandığı kaynakları bilmiyoruz veya henüz ortaya çıkarılamadı hatta Piri Reis´in gazal derisi üzerine çizilmiş haritası bile 1929´da tozlu bir rafta bir raslantı sonucunda bulundu.
İLK HARİTASI |
Piri Reis’in haritaları aslında birden fazla. Biz, daha çok onun 1513 yılında yaptığı ilk harita üzerinde duruyoruz. Bu haritada Orta Amerika’yı, Güney Amerika’yı, Afrika kıyılarını ve Avrupa kıyılarının bazı yerlerini görüyoruz. Ortada Atlas Okyanusu var.
Mavi çizgi,Piri Reis'in haritasında , kıtalann kıyılarını,kesik siyah çizgiler de, günümüzün modem haritalarındaki kıyları göstermektedir. Afrika ve Güney Amerika arasındaki benzerlik,son derece.şaşırtıcı bulunmaktadır (üstte).
HARİTADAKİ YAZILAR |
Haritanın Piri tarafından notlar yazılmış kısımları Aşağıdaki şekilde rakamlar ile numaralandırılmıştır. Yukarıdaki her bir parçada yazılanlar, günümüz Türkçesi ile ama dönemin konuşma-yazma tarzına sadık kalmaya çalışarak, aşağıdaki gibidir. (Numaraların Üzerlerine Dokunun)
HARİTANIN BAZI ÖZELLİKLERİ |
İKİNCİ HARİTA |
Piri Reis 15 yıl sonra yine bir Dünya haritası çizmiştir. Bugün elimizde bulunan parçası Ceylan derisi üzerine sekiz renkli hazırlanmış harita 68x69 boyutlarında olup, birinci haritaya göre daha özenli çizilmiştir. İncelemelerden tamamı 8 pafta olan bir haritanın bir paftası olduğu sonucuna varılmıştır.Haritada Atlas Okyanusu'nun Kuzeyi ve Orta Amerika'nın kıyıları görülmektedir.Ayrıca, dört rüzgargülü vardır. Mil ölçüleri verilmiştir ve bu ölçüler elli mili ile on mil arasında değişmektedir. Kuzeyde Grönland görülmekte, ayrıca , Newland, kıyıları tıpkı günümüzdeki biçimiyle çizilmiş, ve Florida yarımadası yer almaktadır. Honduras ve Yucatan yarımadaları, Bahama ve Antil adaları, Küba ve Haiti adaları yerlerine doğru olarak çizilmişlerdir. Ölçüler doğru yerler doğru, şekiller doğrudur: 11 derecelik bir pusula kaymasından başka her şey doğrudur.Doğruların bu kadar çok olması, insanın merakını biraz daha arttırmaktadır (Altta)
UYDUDAN ÇEKİLMİŞ FOTOGRAFLAR GİBİ |
Piri Reis'in haritaları uydudan çekilmiş fotograflarla karşılaştırıldı. Bir çok noktada birebir uyum vardı Hapgood'a göre, eski haritalar, çok daha eski haritalardan, onlarda daha eski haritalardan alınmıştı. Peki, ilk ve tam olanları ne zaman yapılmıştı. Bazı uzmanlar, en eski haritaların 200-300 bin yıl önce yaşamış dev bir uygarlık tarafından yapıldığını ileri sürmektedirler. Haritaları uzaylıların yaptığına inanan kişiler de var. konuya gizemli yönden yaklaşarak Piri Reis'in ruhsal bedeninin uzaya yükselip dünyayı gördüğünü ve çizdiğini ileri sürenlere bile rastlanıyor...
YİNE ATLANTİS |
Avustralyalı araştırmacı Robyn Collins , Piri Reis'in haritasında Piri Reis'in haritasında günümüzde bulunmayan bir adanın bulmayan bir adanın çizilmiş olduğun belirtir. Ona göre, Brezilya ile Afrika arasında yer alan bu ada, kayıp kıta Atlantis'ten kalan Daita adasıdır.Ama haritada Atlantis'in kendisi yoktur; demek ki, Piri Reis'in ana kaynağında da yoktu. Yani batmıştı. Böylece Atlantis'in azar azar bölüm bölüm battığı tezi doğrulanıyor. Zaten eski Yunan filozofu Eflatun (Plato)da, "Critias" adlı yapıtında Atlantis'ten " Posedions " adlı kara parçasının kaldığın anlatmıştır.
PİRİ REİS GÖKBİLMCİ Mİ FALCI MI |
Ünlü Fransız yazar Jacques Bergier , " Dünya’nın gizleri " adlı kitabında Piri Reis haritalarının apayrı bir yönünü işaret etmiştir. Haritada Antarktika’nın olduğu yerde günümüzde Queen Maud Land (Kraliçe Maud toprakları ) denen bölgeye, Piri Reis bir yılan resmi çizmiştir.Yılanın orada işi ne Kutupta yılan yaşar mı ? Hayır. Bergier'e göre yılanın anlamı başkadır. Çünkü dünyada yalnızca bu bölgeden 70. ve 72. enlemlerden Yılan takımyıldızları görülmektedir. Aynı tür bir resim, haritada, tam Brezilya'nın ortasında vardır ve bir boğaya benzemektedir. Oradan da Argo takımyıldızları görülmektedir. Haritanın Güney Amerika bölümünde ayrıca geyik, maymun insan benzeri bir yaratık var. birde Kuzey kutbuna yakınında, üstünde insanımsı birilerinin oturduğu bir dev balık resmi var ki, bu daha da garip.
BİRAZDA MİTOLOJİ |
Karşımıza bir de Mitoloji çıkıyor. Çünkü Mitolojide " Nereidler " ya da " Nereus'un Kızları " diye adlandırılan deniz perileri çıkıyor bunlar yunus balıkları üzerinde otururlar ve deniz dalgalarını simgelerler Çağrışımlar bitmedi. Eflatun, Atlantis'i anlatan kitabında, Atlantis Krallarının saraylarının içindeki dev tapınakta, üstünde Nereidler'in bulunduğu 100 yunus balığından söz eder. Gök bilim dedik, Falcılık dedik, Mitoloji derken, Eflatuna geçtik. Ama acaba Piri Reis ne diyor.? Kitab-ı Bahriye ( Piri Reis'in ünlü kitabı ) nin " Bahri Azam" (Okyanus) ve Kozmografya bölümünden bir kaç satır: " Bu kadar ilimler vardır bilinir. Güç de olsalar, çeşit çeşit sözler söylenir, kimi hikmetten açar kimi yıldızlar ilminden ..." Halin anlatımı bölümünden " Bir sır vardır o ilimde bilmek kar. Çünkü güneş tam on iki burç eder. Girer su burcuna yağmur olur. Eğer ay toprak burcuna girerse o gün iyi geçer, istersen yap düğün. Ay girerse bir ateş burcuna. Hava güzeldir sakın korkma."
Piri Reis'in dünya haritasının tamamı. Taramalı bölgeter elde bulunan harita parçalarını göstennektedir. Öbür bölümler henüz bulunamamıştır
PİRİ REİS HARİTAYI NASIL ÇİZDİ |
Piri Reis'in Osmanlıların denizcilik ve Coğrafya alanındaki üstünlüklerinin anlatıldığı Kitab-ı Bahriye'sinden denizciliği çok iyi bildiği anlaşılmaktadır.Ama bilgisi ne kadar çok olursa olsun sırf kendi bilgisine dayanarak, bu tür haritaları çizmesine olanak yoktur. İşin içinde mutlaka başka bir iş olması gerekiyor.
Piri Reis'in "Dünya Haritası", o dönemde kağıt mevcut olmadığından ceylan derisi ceylan derisi üzerine çizilmiş olup, 90/65 cm ebatlarındadır. Derinin, haritanın güneybatı bölümüne tekabül eden. tarafı gelişi güzel kesildiği için görünüşü dikdörtgen şeklindedir. Aynı zamandabu haritanın üzerinde dokuz gemi ve sandal resmi mevcuttur. Haritanın Kuzeyinde ve Güneyinde 32'şer uçlu rüzgargülü vardır
Haritanın koyalarından bir tanesi ABD NASA (Ulusal Uzay Araştıımaları Merkezi Dairesi)'ya gönderilmiştir. Yıllar sonra Türk Tarih Kurumu bilimadamları tarafından bu haritanın üzerindeki Osmanlıca Yaılar günümüz Türkçe'sine çevrilmiş, haritanın Piri Reis'e ait olduğu gerçeğine ulaşılmıştır. Ancak o dönemde Türkiye'nin içinde bulunduğu zor koşullardan ötürü haritanın uzay çalışmalarından yararlanarak doğruluğu ya da yanlışlığı konusunda bir kıyaslama yapılamamıştır.
Amerikan Hava Kuvvetleri'nin Haritası (Merkez Kahire)
Yıllar sonra NASA'dan gelen çarpıcı bir açıklamayla başta Türk Tarih Kurumu yetkilileri olmak üzere tüm dünyanın dikkatini çeken bir tespit ortaya çıkmıştır. NASA'nın açıklamasına göre; Piri Reis'in 1513 yılında çizmiş olduğu haritanın, bugün uzaydan çekilen dünya fotoğraflarıyla birebir aynı olduğu tespit edilmiştir. Piri Reis'in o dönemin teknolojisiyle bu haritayı nasıl çizmiş olabileceği sorusuna bir cevap bulunamamış olmakla birlikte, bu konuda ancak birkaç ihtimal ortaya atılmıştır. Piri Reis'in meşhur "Dünya Haritası", günümüze kadar gelen iki yaygın görüşü de beraberinde getirmiştir:
Piri R.eisin haritası Amerikan Hava Kuvvetleri1nin uzaydan çektiği Dünya fotoğraflanyla kıyaslandığında bugün havadan alınan haritanın eşit uzaklıkta olduğu tespit edilmiştir.
Piri Reisin haritayı nasıl çizdiği hakında iki görüş bulunmaktadır .Bu iki görüşün ne derece doğru ve akla yatkın olabileceğini gelin hep birlikte inceleyelim.
İDDA 1: Piri Reis'in "Dünya Haritası"nı gezerek çizmiş olabileceği ihtimali: Piri Reis'in 1513 yılında yaptığı "Dünya Haritası"nın gezerek yapmış olabileceği ihtimali, ilk bakışta olası bir yaklaşım gibi görünmektedir. Çünkü harita incelendiğinde, üzerinde birtakım gemi ve hayvan resimlerinin olduğu ve yerleşim yerleri hakkında, Piri Reis'in teferruatlı bilgiler sunduğu görülmektedir. Ancak Piri Reis'in "Dünya Haritası"nda bu resimler mevcut olmakla birlikte, tarihte Piri Reis'in Amerika Kıtası'na gittiğine dair herhangi bir belge bulunamamıştır. Yani Piri Reis, yaşamı boyunca Amerika Kıtası ve dolaylarına hiç ayak basmamıştır. işin ilginç tarafı da zaten Piri Reis'in hiç gitmediği bir kıtayı çizebilmeyi başarmış olmasıdır. Harita nın üzerinde aynen şöyle bir ibare yer almaktadır: "Bu haritayı Kemal Reis'in erkek kardeşinin oğlu ünvanıyla şöhret bulan Hacı Mehmet Oğlu Piri, 1513 yılı Muharrem ayında 9 Mart-7 Nisan arası Gelibolu'da yapmıştır."
Yukarıdaki ifadeden anlaşılmaktadır ki; Piri Reis bu haritayı 9 Mart-7 Nisan tarihleri arasında, yani sadece 29 gün içerisinde çizmiştir. Piri Reis'in bu haritayı seyahat etmek yoluyla çizmiş olması ihtimali kesinlikle imkansız bir olaydır. XVI. yüzyılda yirmi dokuz günde tüm dünyayı gezmek olası değildir Bütün bunlar bir yana, o dönemin şartlarıyla Piri Reis, kalyon (tahta
gemi) ile Dünya'yı dolaşmaya kalksaydı; okyanus şartlarının (gelgit, fırtına vs.) buna müsaade etmeyecek olması, henüz o dönemde yeni yeni kıtaların keşfi aşamasında kaybolma ihtimalinin varlığı, hayatını idame ettirecek miktarda erzağın bir kalyona ancak sığacak olması ve herşeyin ötesinde zamanın şartlarına göre dünyayı dolaşabilmek için ortalama en az 300 yıla ihtiyaç olması göz önüne alındığında bu ihtimalin söz konusu olmadığı açıkca ortadadır. Zaten Türk Tarih Kurumu'nun yapmış olduğu inceleme sonucunda Piri Reis'in hayatı ve neler yaptığı ortaya çıkarılmış ve dünyayı dolaşma dığı kesin olarak bilinmektedir.
.Ayrıca ahşaptan yapılmış gemiler "Dünya haritası" hazırlamaya elverişli yapıda ve teknik de değillerdi. Günümüz en modem gemileriyle dahi, uydulardan çekilmiş olan dünya haritası ölçümlerinin tutturulması mümkün değildir. Dünya'nın neresinde olunursa olsun, uzaya çıkılmadığı müddetçe (uydular hariç) bu ölçümleri doğru hesap etmek suretiyle bir Dünya haritası çizilemez. Seyahat etmek yöntemiyle çizilen bir haritanın hatasız ve eksiksiz olması ise olanak dışıdır.
Piri Reis, Amerika Kıtası'na gitmediğine göre, bu harita çiziminde, ortaya atılan ikinci görüş olarak diğer haritalardan faydalandığı düşünülebilir. Piri Reis'in kendisi de, "Dünya Haritası" üzerinde bir takım haritalardan faydalandığını belirtmiştir, ancak bunlart nereden bulduğuna dair bir açıklama yapmadığı gibi, bunu kanıtlayan herhangi bir delil de gösterememişlir
İDDA 2: Piri Reis'in, haritasını o dönemin diğer haritalarından faydalanarak çizmiş olabileceği ihtimali: Piri Reis'in "Dünya Haritası"nın özelliklerini incelediğimiz taklirde, Reis'in bu haritada modem bir teknik kullanmış olduğu ortadadır. O halde Piri Reis, kendi haritasının üzerindeki yazılarında da belirtildiği gibi, diğer haritalardan faydalannuş olsaydı, bu haritaların da kendi haritası gibi hatasız olması gerekirdi. Oysa ki yapılan araştırmalar sonucunda, Piri Reis'in yaşadığı ve ondan önceki dönemlerde çizilmiş haritaların son derece yanlış olduğu, ölçümler aracılığıyla ispat edilmiştir. Piri Reis ve onun döneminde çizilmiş haritaların kıyaslanabilmesi için öncelikle haritanın ne anlama geldiğine bakacak olursak: Bilindiği üzere harita: yeryüzünü kuşbakışı görünüşüne göre belli bir oranda küçülterek iki boyutlu düzlem üzerinde detaylı bir biçimde çizgilerle gösterme yöntemidir. Coğrafi açıdan bir çizimin harita özelliği taşıyabilmesi için muhakkak taşıması gereken bazı unsurlar vardır:
1-Küçültmenin bir ölçek dahilinde olması,
l2-Kuşbakışı görünüşünün (tam tepeden görünüş) sağlanmış olması
3-Bir düzleme aktarılmış olması,
i4-Coğrafi unsurları göstermiş olması gerekir.
Piri Reis, "Dünya Haritası"nda Kristof Kolomb'un 1492 tarihinde çizdiği haritadan faydalandığını ifade etmiştir, ancak araştırmaları ma göre; Toscanelli'nin yanlış olan haritasına dayanan Kristof Ko lomb'un haritası da doğal olarak yanlıştır. Piri Reis'in "Dünya Haritası"nın (özellikleri dikkate alındığında) ise hatasız olduğu görülmektedir. Yani Piri Reis eğer gerçekten de Kristof Kolomb'un haritasından faydalanmış olsaydı, bu haıitadaki yanlışlıkların Piri Reis'in "Dünya Haritası"nda da aynen görülmesi gerekirdi. Ancak bu hataların hiçbiri Piri Reis'in Haritası'rıda mevcut olmadığından, Kristof Kolomb'un haritasından faydalanılmış olduğu göıiişü de açıkça geçer liğini yitirmektedir. Şu noktada sözü edilebilecek bir konu daha vardır ki; o da, "Piri Reis'in Dünya Haritası "nda Kristof Kolomb'un haritasında olmayan detaylar mevcuttur."
Kristof Kolomb'un çizdiği harita ile Piri Reis'in haritası kıyaslandığında şu sonuçlar çıkmaktadır: Kristof Kolomb'un haritası'ndaki adaların belirsizliği ve düzensiz oluşu ortadadır. Ayrıca Lizbon'la
.Madera arasındaki uzaklık olan 700 millik mesafe, Kristof Kolomb'.un haritası'nda yoktur. Bununla birlikte Kristof Kolomb'un 'haritasında Amerika kıyılarının çizilişinde büyük hatalar mevcut iken, Piri Reis'in haritasında Amerika kıyılan gerçeğe uygun olarak yansıtılmıştır ki; Kristof Kolomb'un haritasındaki ölçümlerin bugün uydulardan alman Dünya haritalanyla uzaktan ya da yakından hiçbir ilgisi yoktur.
Toscanelli'nin yanlış olan haritasına dayanan ve Krtstof Kolomb'un çizmiş olduğu iddia edilen 1507 tarihli. haritası.
Kristof Kolomb birinci seyahatinde bulduğu ilk adaları Vatling ve Ket Adası olarak belirlemiştir. Bu adaya Kolomb tarafından San Salvador adı konduğu ifade edilirken, Piri Reis'in haritasında San Salvador isminde bir ada yoktur. Kristof Kolomb'un ikinci seyahatinde, Jamaika Adası'nı dolaştığı ha lde Piri Reis çizdiği "Dünya Haritası"nda bu adanın ne isminden ne de şeklinden bahsetmiştir. Gü nümüzde halen ısrarla "Piri Reis, haritasını Kristof Kolomb'un haritasından kopya etmiştir." iddiasını savunanlar, bu bulgu ların da açıklığıyla, Piri Reis'in bu yanlış haritadan ne şekilde faydalanmış olabileceği sorusuna ancak kaçamak yanıtlar verebilmektedirler. Diğer yanlış çizilen veya kopya edilen bazı haritalar ise liste halinde aşağıdadır.
Heredotos tarafından M.Ö.V. yüzyılda çizilmjş olan Dünya haritası.
El-İdris yüzyılda çizilmjş olan Dünya haritası.
Miletoslu'nun M.Ô. V.yüzyılda çizmiş olduğu Dünya Haritası.
Ftolemaios'un M.Ô. V.yüzyılda çizmiş olduğu Dünya Haritası.
Erotosthenes 'in M.Ö. III. yüzyılda çiznriş olduğu Dünya haritası.
Toscanelli 1474 tarihinde tarafından çizilen diğer bir harita
İbn-Benzara'nın 1487 Tarihinde çizdiği haritası
La Cose'nin 1500 tarihinde çizdiği iki dünya haritası
Ptolemaios tarafından M.Ô. ll. Yüzyılda çizilen Dünya haritası
Waldsemüller'in (1513-1521) Tarihinde çizmiş olduğu Dünya haritası
Piri Reis'in 1513 yılında çizmiş olduğu "Dünya Haritası" aslında bir fotoğraftan ibaret olabilir mi? Şimdi dilerseniz haritayı(?) her yönü ile bir incelemeye alalım.
Son yapılan araştırmalar neticesinde, Piri Reis'in "Dünya Haritası"nın hatasız olduğu ortaya çıkmıştır. Bu kesin sonuç, ancak harita uydular ve uzay gemilerinden çekilen Dünya fotoğraflanyla karşı laştırılınca anlaşılmış, elbette ki büyük bir ilgi ve şaşkınlık uyandırmıştır.
Lizbon'la Madere arası 700, Madera ile Yeşilburun arası 1200, Yeşilburun ile Yeşilburun Adalan arası 400 ve bu adalarla Brezilya arası 2000 mildir. Bu uzaklıklar günümüz uydularından alınan fotoğraflara birebir uymaktadır
Cebelitank Boğazı uzaydan çekilen dünya haritalarında görüldüğü gibidir. Ancak Cebelitank Boğazı'nın görünüşüne ayrıntılı olarak bakıldığı takdirde, bu görüntünün hatasız olması ancak uzay çalış malanyla fark edilebilecek bir detaydır. Gerek bu boğazın derinliğinin ve gerekse iki yaka arasındaki dar geçişin çizilebilmesi için havadan bakılması gerekmektedir. "Piri Reis Haritası" incelendiği tak dirde bu konuda şaşırtıcı bir sonuca ulaşmaktayız. Cebelitank Boğazı'nın uydulardan çekilmiş fotoğrafı ile "Piri Reis Haritası"ndaki Cebelitank Boğazı'nın görünüşü aynıdır. Piri Reis'in bu detaylan bilmesi sizce bir rastlantı mıdır?
Piri Reis, haritasında kıyılan bugünkü gibi girintili-çıkıntılı göstermiştir. Oysa ki kıyılar o dönemde yanın daire şeklinde gösteril" mekteydi. Haritadaki kayalıklar bugünkünün aynıdır.
Piri Reis'in 1513 tarihinde yapmış olduğu "Dünya Haritası"nda enlem ve boylam dökümlerinin belli olmamasının yarnsıra, aynı zamanda küresel trigonometrik bir sistemle bu haritayı çizebilmesi de bilim dünyasını şaşkına düşürmüş olup, küresel trigonometrik sistemin ancak 11.George'nin hükümdarlığı döneminde Avru pa'da icat edildiği ortaya çıkmıştır
TRİGONOMETRİ BİLMECESİ |
Rus tarihçi Sergey Manukov ise Piri Reis'in 1513'te çizdiği haritasının benzerini hazırlamanın ancak dünyanın uydudan çekilmiş fotoğraflarıyla mümkün olduğunu söyledi. Rus uzman, "Aslında harita da fotoğrafa çok benziyor. Sanki, bir uydu aracı çizimi yapılan bölgenin üzerinde dolaşarak fotoğrafını çekmiş. Özellikle güney yarımküre inanılmaz ayrıntılı" dedi.
Manukov, Piri Reis'in trigonometri bilmeden böyle bir harita hazırlamasının mümkün olmadığını, ancak trigonometrinin 18'inci yüzyılda kullanılmaya başlanmasının şaşırtıcı bir durum olduğunu söyledi. Komsomolskaya Pravda, "Günümüzde bazı haritalardaki yanlışların Piri Reis'in haritasına bakılarak düzeltildiği biliniyor. Türk amiral, ölümünden yüzyıllar sonra hâlâ konuşuluyor" diye yazdı.
Piri Reis'in haritaları, Rusları da şaşkına uğrattı. 'Bunlar uydu fotoğrafları kadar kusursuz' diyen Rus uzmanlar, Antarktika ve takımada çizimlerine ise akıl sır erdiremedi. Rus uzmanlar, ünlü Osmanlı denizcisi ve alimi Piri Reis'in, yaklaşık 500 yıl önce hazırladığı haritasının, dünyanın uydudan çekilen fotoğrafları kadar eksiksiz ve mükemmel olduğunu söyledi. Önceki gün yayımlanan haberinde Piri Reis'e geniş yer ayıran Komsomolskaya Pravda gazetesi, onun haritasından yola çıkarak 10 bin yıl önce Antarktika'da insanların yaşadığını yazdı. Gazete, haritada Şili kıyıları, And Dağları ve Afrika'nın o döneme kadar eşi görülmemiş şekilde ayrıntılı haritasının yer aldığını belirterek, "Türk amiralin haritasında, keşfinden 300 yıl önce Antarktika ile ancak 1958'de bulunan takımadalar da var" ifadesini kullandı.
Piri Reis'in "Dünya Haritası" ölçümlerinin, bugün 21. yüzyılda uydulardan çekilen dünya fotoğraflanyla aynı olması, acaba sadece bir rastlantıdan mı ibaretti?
Piri Reis, bir Osmanlı amiraliydi. Görevi, Akdeniz ve civannda geçen savaşlara katılıp, Osmanlı devletinin sınırlannı bir nebze de olsa genişletebilmekti. Kendisi, 1513 yılında öyle bir harita çizmişti ki; nasıl çizildiği bilimadamlan tarafından bugün bile tartışılmaktadır. Piri Reis'in ceylan derisi üzerine çizdiği bu haritanın hangi teknikle çizilmiş olduğu sorusuna, bilim adanılan tarafından şu ana kadar hiçbir kesin ve net açıklama getirilememiştir.
Bir denizci olan Piri Reis'in, kağıdın bile doğru dürüst bilinmediği XVI. yüzyılda ceylan derisi üzerine çizdiği bu haritanın günümüze, bir tesadüf eseri Topkapı Sarayı'nda bulunarak ulaştığını herkes bilmektedir.
Piri Reis bu haritanın aslında nasıl çizildiği hususunda bizlere aynntılı bir bilgi verememiştir. Yalnızca formalite icabı yazmış olduğu üzere, diğer eski haritalardan faydalandığını ifade etmiştir. Dolayısıyla, Piri Reis'in neyi nasıl kullanarak bu haritayı çizmiş olabileceği bir sır olarak kalmıştır. Harita çiziminde en önemli iş: Geoid şeklindeki dünya üzerindeki paralel ve meridyen dairelerini düz kağıt üzerine geçirmektir. Bu metoda projeksiyon metodu denir.
Dağlık yerlerin harita çizimlerinde paralel ve meridyen dairelerinin kağıt üzerine geçirilmesindeki hata oranı, düz yerlerin harita çizimlerine göre daha fazladır. Piri Reis Haritası çizilirken, silindir ve konik projeksiyon sistemi bir arada kullanılmıştır. Çünkü silindir projeksiyon sisteminde paralel dairelerinin boylan eşit olduğundan kutuplara doğru şekillerinin alanlan bozulur ve hata oranı kutuplara doğru artar. Haritada Güney Amerika'ya bakıldığı takdirde karalann aşağılara doğru büzülerek çizildiği gerçeği ortaya çıkar. Konik projeksiyon sisteminde ise; paralel ve meridyen dairelerinin aralıkları gerçeğe uygundur. Konik projeksiyon sisteminde kutup ve çevrelerinin haritaları çizilmektedir.
NlRENGl TEKNİĞİ |
Günümüz teknolojisinde nirengi kavramı ikiye aynlmışur:
1-Modem Nirengi
2-Klasik Nirengi
MODERN NİRENGİ:(CPS) Uzayda şu anda ABD NASA tarafından gönderilmiş 24 adet yapay uydu bulunmaktadır. Bu uydular 24 saatlik bir zaman dilimin de uzaydaki uydu görüntülerini dünyadaki alıcı CPS'lere göndererek dünya haritaları hazırlamaktadırlar. Dolayısıyla günümüzde modem nirengi yöntemi kullanılmaktadır.
KLASİK NİRENGİ:(Astronomik Gözleme Dayalı Yöntem) Belli sayıda noktaların konumunu büyük bir kesinlikle tespit edebilmek için bu noktalan tepe olarak kabul eden ve üçgenler çizmeye dayanan geodezi işlemlerinin tümüdür. Piri Reis'in "Dünya Haritası"nınortasında yer alan yuvarlak şekiller nirengi noktalarıdır. Piri Reis tarafından merkez kabul edilen bu noktaların özünde üçgen kavramı yatmaktadır. Yani haritanın oluşumundaki temel yapıtaşı üçgen kavramına bağlıdır. XVl. yüzyılın sonunda Ttycho Brahe tarafından icat edilen ve· XVll. yüzyılın başında Snellius tarafından uygulanan nirengi kavramı, aslında 1513 yılında Piri Reis tarafından biliniyordu.
Çünkü klasik nirengideki kural, coğrafi koordinatlarda başlangıç vazifesi görecek olan ve konumu astronomi gözlemleriyle belirlenen temel bir astronomi noktası seçerek haritayı çizmektir. İşte bu as tronomi noktası "Piri Reis Haritası"ndaki yuvarlak şekillerdir. Kanımca Piri Reis'in bu hesaplan yapabilmesi, kendisinin ne kadar üstün bir matematik ve astronomi bilgisine sahip olduğunu da ortaya çıkarmıştır. Klasik nirengide uygulanan yöntemler kısaca şöyledi
1-Araziyi Tanıma
2-Tespit
3-Gözlemler
4-Hesaplardır.
Araziyi tanıma safhasında gözlemci Piri Reis trigonometrik nokta olarak seçilen yerleri tespit etmiş ve bu noktalardan görülebilen tepe noktalarını ve bunlar arasındaki bağlantının genel şemasını belir lemiştir.Görüşe mani olan yakın veya uzak engellerden kurtulmak için inceleme ve keşif iskeleleri kurmuştur. Piri Reis şema üçgenlerinin açılarını ölçerek haritasına işlem olarak yansıtmıştır. Bunun yanı sıra geodezik koordinatları ve dik koordinatları tespit etmiştir. Gözlemlerin dengelenmesi için de üçgen ağların kesin geometrik konumlarını elde etmiştir. Piri Reis, nirengiye bağlı olarak geodezik koordinatlarla, bunlara tekabül eden astronomik koordinatların karşılaşnnlması sayesinde yer elipsoidinin boyutları (büyük eksen-basıklık) ve jeoidin sapmalarını tespit etmiştir. Piri Reis'in çizmiş olduğu Dünya Haritası"ndaki merkez kartuşlar haritanın çözülmesinde de aynı zamanda bir anahtar görevi görüyor.
VE ÇARPICI GERÇEKLER |
Bilindiği gibi, harita yapımcıları bir bütün halinde hareket ederler ve aralarında ayrıntılar dışında dikkate değer farklılıklar görülmez; ama Piri Reis´in haritası böyle değildir ve kurallara uymaz, bu durumda karşımızdaki çözülmesi gereken sorun daha da güçleşir, üstelik bu sorun 6.000 yıllıktır ve klasik tarihçilere göre 6.000 yıl öncesi ilk uygarlıkların henüz oluşmadığı bir çağdır. Temel olarak tarihsel ve jeolojik kaynaklara yönelerek işe başlayalım. Bir kere Piri Reis´in haritası bir dahinin ürünüdür, sahte değildir, 1513´de İstanbul´da yapılmıştır. Haritanın odak noktası Afrika´nın batı kıyıları, Güney Amerika´nın doğusu ve Antartika´nın kuzey kıyısıdır. Piri Reis´in nasıl olup da, İnsanlığın 1818 yılına kadar bilmediği bir kıtayı yani Antartika´yı 300 yıl öncesinde bildiği ve çizdiği bilinmiyor, kendisi de bu konuda bilgi vermemektedir. Haritada açıkça görülen buzsuz Queen Maud Bölgesi tam bir bulmacadır, jeolojik olarak en iyimser tahminle bu bölgenin buzsuz olması 4.000 yıl öncesindedir. Kaldı ki Piri Reis´in haritasındaki Queen Maud Bölgesi´nde yaşam vardır, bunun olabilmesi için de 9.000 yıl öncesinin koşulları gereklidir. Ve bizler MÖ 4.000 ile 13.000 yıl öncesinde kıyıları ölçebilecek kapasitede olan ve bu gereği duyan bir uygarlığın varlığından haberdar değiliz. 1513 yılındaki haritada görülen kıta 1818´da keşfedildiğinde ve daha da sonrasında kıyılar haritadaki gibi ölçülemedi çünkü Antartika 6.000 yıldır buzlarla örtülüydü, toprak buzların altında bir yerdeydi.
BU NASIL AÇIKLANABİLİR ? |
Piri Reis´in haritasında yer alan notlara bakılırsa, haritayı kendisi yapmıştır ama yanısıra da orjinal ölçümden ve kartografiden sorumlu olmadığını söyler ve daha da öteye giderek dürüst bir itirafta bulunur ve haritasını, başka haritalardan kopya ettiğini belirtir. Reis´in çağdaşları olan ve yakın dönemlerinde yaşayan içlerinde Kristof Kolomb´un da bulunduğu kaşifler ancak Güney Amerika´ya ve Karayip Adaları´na ulaşmışlardı ama öyle haritalar vardı ki yapım tarihleri MÖ 4. Yüzyıl´a ulaşıyordu. Ama bunları kimler yapmıştı? Piri Reis bu haritacıların kimlikleri hakkında hiçbir ipucu vermiyor; 1963 yılında Prof. Charles. H. Hapgood bir kitap yazarak sorunu araştırdı, Reis bazı kaynak haritalardan söz ediyor ve hatta MÖ 4. Yüzyıl´dan kalan haritalara atıf yapıyordu ama asıl kaynak çok daha fazla eski olmalıydı. Bilgi insandan insana, kuşaklardan kuşaklara geçen bir şeydir, belki de bildiğimiz ilk ve hala da en iyi denizciler olan Minoanlar ve Finikeliler haritalarını bilinmeyen veya bizim şu anda bilmediğimiz bir halktan veya kaynaktan almışlardı. Hapgood, bu haritaların İskenderiye´deki Büyük Kitaplık´da bulunduğundan emindi ama ne yazık ki bir sürü zorbalık ve savaş sonucunda yok olmuşlardı.
KAYIP TEKNOLOJİ VARMI |
Ama yine de bazı haritalar veya orjinal kopyalar 2.000 öncesindeki başka kültür merkezlerine getirilmiş olabilirler ve bunlardan birisi de Bizans yani İstanbul olabilir. Bir diğer olasılık ise, 1204´de Bizans´a giren ve talan eden 4. Haçlı Ordusu´nun eline geçen haritaların Venedik´e getirilerek , Avrupalı denizcilerin ve maceraperestlerin eline geçmiş olmasıdır. Haritaların çoğunlukla Akdeniz ve Karadeniz ile ilgili olmaları gerekiyordu ama Amerikalar´la ve kutuplarla ilgili olanları da vardı. Piri Reis´in haritasına bakılırsa, kutuplara yolculuk edilmiş ve çok eskilerde birileri Antartika kıyılarını buzların olmadığı dönemde çizmişlerdi. Bu başarı veya yapım Piri Reis ya da Kolomb için mümkün değildi, ne harita çizmek için uygun navigasyon cihazları vardı, ne de enlem ve boylamlar hakkında bilgileri, bu teknikler ancak 18. Yüzyıl´ın ikinci yarısında geliştirildi. Heredot ve Strabo 2.000 yıl öncelerinde Akdeniz ve yakın çevresini gösteren bazı haritalar çizdiler ama hepsi hatalıydı ve Piri Reis´in haritasında göre çok ilkeldiler. Öyleyse ortada kayıp bir teknoloji olmalı ama bu fikri desteklersek bu defa da bu teknolojinin sahibi olan kayıp bir uygarlık fikrini de desteklemiş oluruz. Bilime göre ise bu bir mittir ve peşinden gidilemez fakat aslında işin peşinde gitmesi gereken kurum bilimin ta kendisidir ama her nedense bilim görevini yerine getirmez ve önünde duran problemi çözmek için çaba göstermez. Einstein´dan bu yana çalan zillere rağmen, bilim bu alanda dilsiz gibidir. Amerikan Coğrafya Derneği Başkanı olan John Wright, Hapgood gibi cesur görüşlerin ortaya atılması hakkında; "Hipotez geliştiriyormuş gibi poz alıyorlar ve çığlıklar atarak gelecekte araştırma yapılmasını istiyorlar." demiştir.
ZAMANIN ÖTESİNDE BİR ADAM |
İyi de, bu garip haritaları açıklayacak bir tek bilimsel yaklaşım ortada yoktur, artık birilerinin bu haritalarla antik uygarlığın yorumunu yapması veya araştırması gerekmektedir. Hapgood bilimsel sorumluluğunu sırtında taşıyarak, ölünceye kadar çabaladı; ölüm yatağında bile tartışıyor ve çalışmaları için; "Çok ince ama haksızca, dokunaklı bir alaycılık göstererek, saçmalıklar oluşturarak ve faktörleri temel koşullarda dahi test etmeden karşı çıktılar ve hiç utanmadılar." diyordu. Hapgood bir jeolog değildi, ABD, New Hampshire, Keene Koleji´nde antik tarihçiydi. Gelecek nesiller onu hatırlayacaklar ve dünya tarihi ile ilgili gerçekçi yaklaşımları unutulmayacak, Albert Einstein, Hapgood´un 1953´de yazdığı kitabının önsözünü yazmıştı ve o yıllar Piri Reis´in haritasıyla henüz uğraşmadığı dönemdi. Einstein şöyle diyordu; "Ben benimle ilişki kurmak ve danışmak isteyenlerle sık sık ilişki kurarım, bunların içinde yayınlanmamış birçok fikir vardır. Ama böylesine fikirlerin arasında bilimsel değer taşıyanlar çok nadirdir. Bay Hapgood ile ilk ilişki kurduğumda, sanki beni elektrik çarptı. Fikirleri çok orjinaldi, basit ama çok vurucuydu, eğer kendisini ortaya koymaya devam ederse, dünya yüzeyinin tarihindeki herşey büyük önem taşıyacaktır. (C. H. Hapgood´un "Earth´s Shifting Crust: A key to some basic problems of Earth Science" adlı kitabında yer alan ve Einstein tarafından yazılmış olan önsözden; Pantheon Books, New York, 1958) Hapgood bu kitabında, küresel jeoloji kuramını tanımlıyor ve dünya biliminin garipliklerinden söz ediyor ve sağlam açıklamalarla Antartika´nın MÖ 4.000 yıl öncesinde buzsuz olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyordu;
SÖZ EİNSTEİN'DA |
"Antartika bir zamanlar buzla kaplı değildi ve bugünkünden çok sıcaktı çünkü o zamanlarda Güney Kutbu´nun fizik yeri başka yerdeydi, 2.000 mil daha kuzeyde bulunuyordu. Antartika kıtası şimdiki pozisyonuna doğru ilerliyordu, bu mekaniğe ´dünya kabuğunun yer değiştirmesi´ diyoruz. Tektonik yer kabuğu plakalarının yer değiştirmesi yani bilimsel tanımla ´kıtasal sürüklenme´ litosferi de etkiliyordu. Bunu çürüyüp büzülmekte olan bir portakal kabuğuna benzetebilirsiniz, kıtanın hareketi tedriciydi ve güneye kaydıkça soğuyordu. Binlerce yıl süren acımasız buzlanma sonunda günümüzdeki haline ulaştı." Tutucu jeologlar Hapgood´un kuramını kabul etmekte isteksizdirler ama hiçbirisi de başarılı bir karşıt görüş getirmemişlerdir ve o zaman da sorular artmaktadır. Hangi düşünülebilir mekanizma, yer kabuğunun çapını etkileyip, litosferi bozacak kadar etkilemektedir? Bilinen jeolojik açıklamalar yeterli midir? En iyi cevabı yine Einstein´ın önsözünde buluyoruz; "Kutup bölgesinde, sürekli buz birikmektedir ama bu birikim simetrik değildir, dünyanın dönüş rotası nedeniyle kütlesel birikimler simetrik değildir ve oluşan santrifuj momentum dünyanın katı kabuğunu etkilemektedir. Bu sabit artış süregelmektedir, doğal bir noktaya ulaştığında dünyanın kabuğunu hareket ettirecek bir momentum oluşacak ve dünyanın kalan bölgelerini de etkileyecektir. "
NEDEN GEÇMİŞİ ÖĞRENEMİYORUZ |
Piri Reis haritası, daha birçok sürprizlerle doludur; Günümüzde de, Antartika´dan kopan bazı dev buzul parçaları daha güneye doğru kaymaya devam etmektedir ama bu süreç MÖ 4.000´de başlamıştır. Yani haritada görüldüğü kadarıyla bu kayış veya kopuş sürecinin bir bölümü yansıtılmıştır. Ama bunu bilmenin tek yolu bilimdir ama hangi uygarlık tarafından bu yapılmıştır? Bunu öğrenmenin tek yolu işi kolaylaştırmaktır ve akademik bir uzlaşma gerektirecektir; Ama hangi alanda ve nasıl? Bilindiği kadarıyla uygarlık ilk kez Orta Doğu´nun verimli alanlarında başlamıştır. Uygarlık MÖ 4.000´lerde Sümer ve Mısır´da ortaya çıkmıştır, MÖ 3.000´lerde başlayan İndüs Vadisi ve Çin uygarlığı bunu izlemiştir. Bundan 1.500 yıl sonra da, spontane ve bağımsız olarak Amerika kıtaları ortaya çıkmıştır. Bu süreçler içersinde uygarlık gelişmiş, evrimleşmiş ve daha arı, kompleks ve yaratıcı bir hale gelmiştir. Fakat gizem açıklanamamaktadır; Sümerli astronomların normalötesi astronomi bilgileri, Piramitlerin gizemi, uzak geçmişten kalan ve arkeolojinin ortaya çıkardığı garip araçlar hala karanlıktadır. Sonuçta soru bellidir; ilkel teknoloji nedir ve nasıl öğrenilecektir? Ve Piri Reis´in haritası bu sorunun karşısında durmaktadır. Şimdi biraz da Reis´e dönelim;
KOLOMBUN HARİTASI KİMİN ? |
Şaşırtıcıdır ama Teğmen Colonel Ohlmeyer adlı bir denizci 1960´da Prof. Hapgood´a yazdığı bir mektupta Piri Reis´in haritasındaki topografik durumu belirtiyordu. Eğer Piri Reis´in haritası yeterince incelenirse, Antartika´nın durumu büyük ağırlık taşımaktadır. Birçok kişiye göre bu bir gizemdir veya bir raslantıdır. Elbetteki Piri Reis, söz konusu imkansız ve açıklanamayan coğrafi bilgiye sahip olan tek kişi değildi. Hapgood, bir yeraltı akıntısı gibi bilginin çağlar boyunca kültürden kültüre aktığını söylüyordu. Hangi nedenle olursa olsun birçok haritacı aynı sırrı paylaştılar ve aynı gizem derneğinin üyesiydiler. Belki de geçmişin haritacıları bilerek veya bilmeyerek kayıp bir mitolojik uygarlığın sınırsız biliminin bir parçasını paylaşıyorlardı. Unutulmamalı ki Kolomb´u okyanuslara götüren inancın kökeninde de, yine küçük ama kaynağı bilinmeyen bir harita vardı.
KİLİTBAHİR RESTERASYONU |
O günden sonra Soylu'nun merakı bir kat daha artar. Kitab-ı Bahriye ve Piri Reis haritasını tekrar gözden geçirir. Bölgede yaptığı araştırmaları bilim adamları ve devletin üst düzey yöneticileriyle paylaşır. Restorasyon hikâyesi hiç de göründüğü kadar masum değildir. Üstelik Kaptan-ı Derya, Kanuni Sultan Süleyman'a takdim ettiği Kitab-ı Bahriye'sinin 4. cildinin 1783'üncü sayfasında hazinelerinden de söz etmektedir: "Denizin bütün durumu açık olmuş/ Hiçbir yeri kalbinde gizli kalmamış/ Dileğim tamamını açıklayasın/ Onunla kıyamete kadar anılasın/ Düzenle bu kitabı güzelce tam/ Bulsun çok yarar kim olsa okuyan/ Ve hem bu kitap çok gerektir/ Hazinelerin de bulunması gerekir."
ÜÇ GEMİ DOLUSU HAZİNE |
Soylu, yazılı delillerle sınırlı kalmaz. Tekrar kalenin yolunu tutar. Kitabında bile yazmadığı sırrını Aksiyon'a anlatan Soylu, hazine ve şahsî eşyaların bulunduğuna inandığı Kilitbahir Kalesi iç kule etrafı ve içinde bir pusulayla bazı denemeler yapar. Pusula iç kule mevkiine yaklaştığında ibrenin ve mıknatısın dengesi ortadan kalkmaktadır. Pusula ibreleri ancak altlarında ya da yakınlarında yoğun metal bulunduğu hallerde devre dışı kalmaktadır. Tabii bu da delil olarak yetmez. İlgili şirketin internet kayıtlarından daha çok uzaydan görüntüleme, maden arama konularında uzman olması soru işaretlerini artırır. Çünkü Avustralya devlet nişanı alan şirketin ana ihtisas alanı uydu görüntüleme sistemleri ve maden aramadır.
Peki, gerçekten Piri Reis'in hazineleri var mıydı? Tarihî kayıtlar Piri Reis'in 1553 Hürmüz Seferi dönüşünden yaklaşık bir yıl sonra Mısır'da (iftira ve haksızlıkla) kellesinin uçurulduğunu yazıyor. Barbaros Hayrettin Paşa Akdeniz Kaptan-ı Deryası iken Piri Reis de Hint Kaptan-ı Deryası olarak görevlendirilir. Tabii Hint Kaptan-ı Deryası’nın son seferinde üç gemi ganimetinin bulunduğu da kayıt altında. Soylu'nun iddiasına göre Piri Reis idamından önceki bir yıllık süreçte hazinelerini de adeta 'ofis' olarak kullandığı Kilitbahir'e getirdi. Üstelik o, amcası Kemal Reis'le birlikte denizlere açıldığı ilk günden beri ganimet ve hazinelerle birlikte büyümüştü. Osmanlı Devleti'nin donanma komutanlığına davet aldığında, 'ganimetlerin kendisine, toprak ve vilayet yönetimlerinin Devlet-i Aliye'ye bağlanacağı' meyanında anlaşma yaptığı da biliniyordu. Soylu'nun ifadesiyle Piri Reis'in sırları da, hazineleri de Çanakkale'de saklı: "Bahriye kitabı orijinali 2 bin sayfa ve 4 ciltten oluşuyor. Hem dünya haritası, hem de kitabın yazımı Piri Reis'in bu iki kalede uzun süre kalmasını gerektirmiştir. Araç gereç, gözlem odası, eşya ve eserleri hep bu merkezdeydi. Burası Piri Reis'in kara kutusuydu. Büyük servetlere sahip Kaptan-ı Derya'nın miras bırakacağı vârisi de yoktu."
HARİTADA SAHTEKARLIK YAPILDIMI |
Bütün bunları delil olarak gösteren Soylu'nun bir de uyarısı var: "Kilitbahir gibi önemli bir yerde yapılan restorasyon bu yüzden başı boş bırakılamaz. Denetim altında yapılmalı, hazineler, harita ve kitap müsveddeleri bulunmalı. İkinci bir Truva hazineleri olayı yaşanmamalı." Araştırma ve iddialarını Kültür ve Turizm Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Harita Genel Komutanlığı, Türk Tarih Kurumu, Çanakkale Valiliği ve Eceabat Kaymakamlığı ile de paylaşmış. Kültür Bakanlığı iddialar üzerine bir yazıyla Çanakkale Valiliği'ni uyarmış. Eceabat'taki yetkililerin verdiği bilgiye göre, restorasyonun kaleyle ilgili olan kısmı bitti. Ancak Namazgâh tabyalarındaki çalışmalar sürüyor. Bu bölgede şarapnel, mermi, top gibi harp malzemeleri bulunmuş. Ancak bunlar bugüne kadar kamuoyuna gösterilmedi. Çanakkale İl Turizm Müdürlüğü yetkilileri Kilitbahir Kalesi'ndeki restorasyonun geçen sene başladığını, ancak ödenek yetersizliği nedeniyle istenen seviyeye gelmeden bitirildiğini söylüyor. Kazı yapılıp yapılmadığı, hazine iddiaları ise "gülünüp geçilecek kadar komik" bulunuyor. Nik İnşaat'ın bölgedeki restorasyonla ilgili sadece proje çizimi yaptığını belirten bir yetkili, Delta İnşaat ile yapılan restorasyon ve tabya onarım-arama işlerinin sürdüğünü ifade ediyor.
Hazinelerinin yanında tartışmaları süren konulardan biri de Piri Reis'in haritası. Amerika'nın kaşifi olarak bilinen Kristof Kolomb ile seyyah Toscanalli'nin haritalarının Piri Reis Haritası'yla aynı devirlerde yapılmış olması yıllardır gündemde. Batılı bilim çevreleri ile bir kısım Türk aydınları Piri Reis'i 'hırsız ve sahtekâr' noktasına getirecek derecede iftiraya varan yorumlar yapmıştı. Araştırmalarında delil olarak Piri Reis'in eserlerini temel alan genç araştırmacı Metin Soylu, ünlü Hattat Fuat Başar'ın bilirkişi raporuyla bir başka tarihî gerçeğe daha ışık tutuyor. Başar'ın, Metin Soylu'nun talebiyle Piri Reis Haritası ve Kitab-ı Bahriye üstünde yaptığı incelemeler bu tartışmalara yeni bir boyut kattı. Başar, öncelikle denizcilik kitabı ile haritadaki yazıların aynı elden 'Talik Kırması' şeklinde yazıldığını tespit etti. Eserler aynı kalemden çıkmıştı. Ancak çok önemli bir ayrıntı tarihin tozlu rafları arasında bugüne kadar gizli kalmıştı. O da haritaya ün veren Amerika kıtasının yanı başındaydı.
Haritanın Güney Amerika'yı gösteren kısmından başlayan metinlerde kullanılan Osmanlıca yazı karakteri ile haritanın diğer kısımları ve denizcilik kitabındaki yazılar uyumlu değildi. Haritanın solundaki bir bölüm güzel yazı üstatlarının 'Nesih Kırması' adını verdikleri hatla yazılmıştı. Yani haritaya ikinci bir el değmiş, tahrifat yapılmış ya da yazılar sonradan eklenmişti. Fuat Başar bilirkişi raporuna bu tespitlerini aynen yansıtır: "Kitab-ı Bahriye adlı eserin sayfaları ve ciltleri arasında çapraz kıyaslamalar yaptım. Tüm Osmanlıca yazılar aynı kalemden çıkmıştır. Ve yazılar Talik Kırması'dır. Yine Piri Reis'in 1513 tarihli haritasındaki yazılar da Talik Kırması'dır. Her iki eser de aynı kalemden çıkmıştır. Ancak haritada Güney Amerika hattı üstündeki bir kısım yazılar Nesih Kırması'dır. Harflerin uzantı ve çıkıntıları bile farklıdır. Bir hattatın anlayabileceği bu fark haritanın tahrif edildiğine ya da haritaya ekleme yapıldığına işarettir." Peki, neden haritanın sol tarafındaki yazılar farklıdır? Yazıların içeriği nedir? Hattat Başar ve Soylu'yu şaşırtan da burası olur. Çünkü farklı üslupla yazılan kısım, Avrupa denizcilerini öne çıkaran, Kristof Kolomb'u anlatan övgü ifadeleriyle dolu. Topkapı'daki orijinal harita üstünde de inceleme yapmak istediğini söyleyen Fuat Başar, ekleme olduğunu söylediği yazının bir telaş havasında kaleme alındığına dikkat çekiyor.
Başar, Kitab-ı Bahriye'nin içeriğindeki 'hazine' meselesiyle ilgili de ilginç değerlendirmeler yapıyor: "Hazine konusunda iki ihtimal var. Bir kitapta deniz ve harita ilmine atıf yapılmış. Hazineden kasıt ilim olabilir. İkincisi ise mecaz sanatıyla gerçekten kendi hazinesini anlatmış olabilir. Her iki ihtimal de var. Üslubun rahatlığı ve dil bunu veriyor. Ganimet ve taltiflerle dolu bir ömürden sonra mirası olmayan hazine ve birikimlerin bir adresi de Kilitbahir olabilir."
Başar'ın Ocak 2006'da yaptığı bu tespitler Soylu'ya yeni bir kapı daha açar. Harita üstündeki yazı farklarını ortaya çıkarmak için Kitab-ı Bahriye'yi kriminal incelemeye sokmaya karar verir. Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner'in izni ile İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı'nda yapılan incelemeler istenen sonucu vermez. Çünkü grafolojik incelemelerin belgenin aslı üzerinden yapılması gerekmektedir. Ekspertiz raporunda da Piri Reis haritasının Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki orijinali üzerinden tetkik yapılması halinde tahrifat ya da farkların ortaya konabileceği belirtilir. Soylu, aynı talebi Milli Savunma Bakanlığı Harita Genel Komutanlığı'na da iletir. Eserlerin orijinali üstünden, Osmanlıca bilen hattat personelce yapılması gerektiği belirtilen cevabî yazıda, Harita Genel Komutanlığı kadrosunda 'bu vasıfta uzman personel' olmadığı için çalışmanın yapılamayacağı iletilir. Haritadaki değişiklik ve tahrifatla ilgili Hattat Başar ve Soylu'nun iki tahmini var. Biri haritanın 1929'da ortaya çıkarılmasında Alman Prof. Kahle'nin de katıldığı Cumhuriyet dönemi ilk incelemeleri sırasında değişiklik-ekleme yapılmış olabilir. Diğer ihtimale göre ise Kanuni Sultan Süleyman devrinde Hürrem Sultan'ın da dâhil olduğu, haritanın ilk hediye edildiği dönemde bu değişiklikler yapılmıştır.
Bütün bu iddialar tartışmalara konu Çanakkale ve Eceabat'ta da yankı buluyor. Çanakkale Turizm ve Tanıtma Derneği Başkanı Ahmet Kaşıkçı, kalenin eklenti ve çevresinde kazı yapıldığını ancak hazine arandığı yorumlarının çok iddialı olduğunu söylüyor. Piri Reis'in haritasını Kilitbahir'de çizmesi nedeniyle bulunabilecek müsvedde ve kişisel eşyaların ise, daha önce salname, ruzname ve Sicil-i Osmaniyelerin naklinin yapıldığı dönemde Konya ya da İstanbul'a götürülmüş olabileceğine dikkat çekiyor.
Piri Reis Denizcilik ve Deniz Kaynaklarını Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı Başkanı Prof. Dr. Erol Dizdar ise, araştırmaların objektif olması için hem harita hem denizcilik kitabı üstünde hassas bir çalışma yapılmasını öneriyor. Topkapı Müzesi'ndeki harita üzerinde inceleme yapılmadan değişiklik ya da müdahale yapıldığının tespit edilemeyeceğini vurguluyor.
Piri Reis, artık üne kavuşan haritasını, Gelibolu'da hazırlamış ve dört yıl sonra, 1517'de, Mısır'dayken, kendi elleriyleYavuz Sultan Selim’e sunmuştur. Çok renkli olan bu harita,ceylan derisi üzerine çizilmişti.Piri Rejs, hem portulan (1) üzerinde hem de Kitab-ı Bahriye'de, dünya haritasını derlerken başvurduğu kaynaklan açıklamaktadır. Haritada, Güney Amerika kıyılarını tanımladığı bir kenar yazısında, Kristof Kolomb'un haritasından yararlandığını yazar: "Bu isimler ki mezbur (2) cezairde ve kenarlarda (yukarıda bahsedilen adalarda ve kıyılarda) kim vardır, Kolonbo koymuştur ki anınla malûm oluna. Ve hem Kolonbo ulu müneccim [astronom] in iş. Mezbur harita da olan bu kenarlar ve cezireler kim vardır, Kolomb ’nun haritasından yazılmıştır"Daha sonra, Kitab-ı Bahriye’de de aynı iddiayı tekrarlayacaktır: "Varup Antilye'yi eder aşikâr--Haritası ta kim anın geldi bize"
Acaba, Piri Reis, Kolomb'un haritasını nasıl ele geçirmişti? Bildiğimiz kadarıyla, Kolomb, 1498 yılında, Ispanya'ya bir harita göndermişti. Bu haritanın kopyalan, birçok denizci tarafından, seyrüsefer haritası olarak kullanılıyordu. Ancak, bu harita ve kopyaları artık kaybolmuştur. Piri Reis, portulan üzerindeki bir kenar yazısında, amcası olan, Osmanlı Donanması amirallerinden ünlü Kemal Reis'in bir İspanyol kölesinden söz eder: "mezbur kul,’Kolonbo ile üç defa ol diyara vardım" deyu merhum Kemal Reis’e hikaye eder " Dahası, Kitab-ı Bahriye'sinde, Akdeniz'de ele geçirdikleri IspanyoI gemilerinin birinde, mihenk taşma benzeyen siyah, parlak bir taş gördüklerini anlatır. Bu taş, Amerika'dan getirilmiştir. Piri Reis, bu objeden, portulan 'ında bahseder: "Bu diyara Antilya Vilâyeti derler. Gün batısı canibidir. Dört cins [papağan] olur imiş, ak, kızıl, yeşil, kara. Halkı tuti etimyerler ve taçları cümle tuti yünündendir [başlıklarının hepsi papağan tüyündendir}. Bunda bir taş olur, siyah mehenk taşına benzer, halkı nacak yerine anı kullanırlar imiş. Gayet de berk taş olduğunu [okunmuyor] biz ol taşı gördük.
Kemal Reis ile yeğeni Pirî Reis’in, 1501'de, bir deniz savaşı sırasında İspanyollar’la savaştığını biliyoruz. bu savaşta " Kolomb’un Amerika'ya yaptığı ilk üç gezide, bunların sonuncusu 1500 yılında tamamlanmıştı", bulunmuş olan bir İspanyol denizci, o tarihte İspanyol donanmasına katılarak, Osmanlı denizcilerinin eline esir düşmüş olabilir, ve çok muhtemeldir ki, aynı savaş sırasında, söz konusu taşla birlikte, Kolomb’un 1498'de çizdiği haritanın bir kopyası da Pirî Reisle Kemal Reis’in eline geçmiş olabilir.Hazırladığı portulan esas itibariyle bir dünya haritası olduğundan, Pirî Reis ayrıca daha başka haritaları da incelemiştir. Kenar yazılarının birinde, portulan'ını derlerken kullandığı tüm kaynakların komple bir listesini verir:
"Bu fasit, iş bu haritanın ne tarikle telif olduğunu [ne şekilde çizildiğini] beyan eder. İşbu harita misalinde hartia, asır içinde [bu yüzyılda] kimsede yoktur. Bu fakirin elinde telif olup şimdi bünya toldu [tamamlandı]. Hususan yirmi miktar hartitalar ve Yappa-mondolor'dan [Mappa Mundi: Dunya Haritası], yani iskender-i Zülkarneyn [Büyük İskender] zamanında telif olmuş haritadır ki ruhu meskûn [dünyanın meskûn tarafı] anın için de malûm dur; Arap taifesi ol haritaya Caferiye derler anın gibi sekiz Caferiye’den ve bir Arabi Hint haritasından ve dört Portukalının [Portekizlinin] şimdi telif olmuş haritalarından kim Sint ve Hint ve Çin diyarları, hendese tariki üzerine ol hanilerin içinde mesturdur [o haritalarda geometrik çizimle gösterilirler], ve bir dahî K olombo’nun garp tarafında yazdığı haritadan, bir kıyas üzre istihraç edip bu şekil hasıl oldu"
Pirî Reis, ayrıca, Amerika'ya doğru yelken açması için Kolomb'u harekete geçirdiği görülen ve muhtemelen de Kolomb'un orijinal haritasının kaynağını oluşturan bir kitaptan bahsetmektedir. Kitab ı Bahriye'nin bazı dizelerinde, bu önemli kitapla ilgili olarak çok ilginç bilgilere rastlıyoruz:
Antilye denir oranın adına
Dinler isen anlatayım ben sana
Nasıl bulundu işit o diyar
Şerh edeyim ta ki, olsun aşikâr
Ceneviz’de bir müneccim var imiş
İsmine onun Kolon derler imiş
Onun eline geçmiş bir hoş kitap
Kalmış İskender’den, belki evveldir kitap
Bütün deniz ilmini bir bir yazarmış
Toplayıp bir araya bir ilim yazar imiş
O kitap gelmiş bu Efrenç iline
Bilmemişler, inanmamışlar haline
Bulup okumuş onu bu Kolon
Gitmiş İspanya beyine heman
Anlatır kitaptaki bütün ahvali ona
O da bir gemi verir sonra buna
O kitap ile amel ederdi ey yâr
Varup Antilyc’yi eder aşikâr
Sonra durmaz açar o ili
Böylece meşhur eylemiştir o yolu
Hartisi ta kim anın geldi bize
Geldik Efrenç ilmine şimdi biz
Söyleyelim fakat olmasın keriz
Bütün deniz ilmini şu Efrençler
Hem okuyup hem yazarak bilirler
Fakat vermezler başkaya kendilerinden
İster isen söyleyeyim bak neden
Bir zamanlar Şah İskender benam
Gezmiş idi bütün deryayı tamam
Ne görüp işitti ise o kişi
Yazdırırdı bir yerin her bir taşı
Bu şekilde bütün deryayı tamam
Cem edip yazdırmıştı o adam
O kitabın tamamı Mısır'dadır
Kalmış orda bir zaman sanırsın sırdadır
Bir zaman sonra Frençler geldiler
Toplanıp Mısır’ın içine doldular
Amr-bin As Mısır'a göz diker
Dinle, Mısır halkı da gör ne der
Çünkü Mısır fethine olur nişan
Kaçar Mısır'dan ekabir yayan
Yani hep Efrenç eline kaçtılar
Öteden deryayı beri geçtiler
O kitabı ki demiştim ey yâr
Kaldı İskender'den orada yadigar
Kaçarken de kitabı beraber kaçırdılar
O kitap bilgisiyle nice yerler açtılar
Tercüme ettiler onu bir bir tamam
Kendi dillerince ettiler benam
Bunun aslını bilmek istersen ayan
Kim tercüme eyledi edeyim sana beyan
Portolmiye derler imiş bir kişi
O tercüme etmiş ilkin bu işi
Pusulanın, haritanın ahvalini
Sonra o yazmış her halini
Ondan evvel de birçok kimseler
Her biri istemişler ki göç ideler
Aynı kitaba, portulandaki kenar yazılarında da değinilmektedir: ".Mezbur Kolonbo'nun eline bir kitap girmiş ki Mağrip Denizinin [Atlantik Okyanusunun] nihayeti, yani garp [batı] tarafında kenarlar ve cezireler ve türlü türlü madenlerve dahî cevahir[ kıymetli taş] dağı vardır deyı bu kitapta bulunur. Mezbur kitabı tamam mütalâa ederek... Meğer kim sırça [cam ] boncuk ol diyarda muteber layını kitapta bulmuş imiş..." Anlaşıldığına göre, bu kitap, yolculuğunun sonunda ne bulacağına dair Kolomb’a bol bilgi vermiştir; ne var ki, bütün bunlar sadece enformasyon sağlayıcı bir metinden elde edilemezdi. Kitaptaki materyalin bazı haritaları da kapsamış olması gerekir; aksi takdirde, Pirî Reis’in iddia ettiği üzre,denizcilik bilimini başlatıcı bir kaynak kitap işlevini göremezdi Dolayısıyla, Pirî Reis portulanının mevcut parçasının dayandığı Kolomb haritasının orijinali'nin o çok yönlü kitaptan gelmiş olması çok muhtemeldir. Jacques Bergier, 'Ebedi Beşer’ adlı kitabında, Kolomb haritasıyla ilgili olarak, çok ilginç bir açıklama yapmaktadır: "Alpheus Hyatt, Medinacelli Dükü’nün gizli arşivlerin incelemesi için kendisine izin verildiğini ve bu arşivlerde, Kolomb’un kullandığı haritaların yeraldığını yazar. Bu haritalar, Kuzey ve Güney Amerika'nın kıyı hatlarını belirtmekle kalmıyor, iç kısım lara ilişkin ayrıntıları da kapsıyordu.»
Tabi, Pirî Reis'in tüm portulanı neye dayandırdığı konusu, hâlâ daha çözüm bekleyen bir muammadır. Onun, Büyük Piramit üzerinde odaklanmış olan eşit uzaklıktaki bir projeksiyon, (Yansıtma) izdüşüm kullanırken nereden ilham aldığı, böyle bir projeksiyon metodunu büyük bir beceriyle uygulaması bir yana, bunu temelde nasıl uygulayabildiği hakkında en küçük bir bilgimiz dahî yok. Ne var ki, daha sonra göreceğimiz gibibu konuda sağlıklı bir tahminde bulunabiliriz.Piri Reis haritasının, henüz komple bir incelemeye tâbi tutulmamış olan yanlarından biri de, Atlantis gizemiyle ilgilidir. Pirî Reis portulanmdaki bazı unsurlar, bize, batık Atlantis kıtasıyla ilgili olarak hâlihazırda ortaya konulmuş olanhususları destekleyen yeni kanıtlar sağlayabilir. Yeni ZelandalI yazar Robin Collynis, Pirî Reis portulanında bir Atlantis adasının yer aldığına dikkatimizi çekmektedir:
"Pirî Reis haritasının Kongre Kütüphanesinden elde ettiğim fotokopisini incelerken, Brezilya ile Afrika’nın Batı Kıyıları arasında gösterilen bir adayı farkettim . Bu adanın özelliği, bugün artık mevcut olmamasıdır. Pirî Reis haritasını, kadim dünyayı gösteren bir Teozofi haritası ile karşılaştırdığım da, Teozofi’de Daitya adıyla bilinen büyük bir Atlantis adasının, sözkonusu adanın bulunduğu aynı enlem ve boylam üzerinde yer aldığını şaşkınlık içinde gördüm. Fakat,Pirî Reis haritasında, Atlantis’in kendisi batmış gibi görünüyor"
Pirî Reis portulanı, Atlantis! gösterecek kadar gerilere gitmez.Ancak, Collyns'in sözünü ettiği ada, Atlantis kıtasının bir kalıntısı olan ve çok sonraki bir tarihte yok olan Daitya'nın bir kalıntısı olabilirdi.Birçok araştırmacı, Atlantis'in bir anda yok olmayıp, farklı zamanlarda bolüm bölüm battığı teorisinde mutabık kalmaktadır. En son batan kısım Plato'nun Atlantisi olan ve biraraya getirilmiş Anadolu ve Libya toprakları kadar büyük olan Poseidonis’ti. Yaygın olan inanca göre, daha sonra geriye bazı küçük kara parçaları, yani adalar kalmış, ve uzun bir süreden sonra bunlar da batmıştı. Tarihte, Atlantis’ten arta kalan kara parçaları olduğuna inanılan ve Antillia adıyla ya da benzer türden daha başka adlarla bilinen bu tür adaların öykülerine sık sık rastlarız. Örneğin Aristo, Atlantik Okyanusurna açılan Kartacalılar'ın, Antilia denilen bir adaya rastladıklarından bahseder.
Antilya (Antillia yahut Antilia), Piri Reis'in notlarında ve yazılarında sık sık geçen bir isimdir. Yeni keşfedilmiş olan kıtanın, yani tüm Amerika kıtasının adını Antilya olarak belirtir; Orta Amerika, Antilya vilâyeti denilen bir yerdir; Güney Amerika kıyılarına da, aynı şekilde, Antilya kıyıları denir; ve Venezüella’nın doğu kıyılarının açıklarında yer alan bir adada Antilya adasından başkası değildir. Anlaşıldığına göre, Kolomb yeni kara parçaları bulmak üzere engin denizlere yelken açarken, Atlantik'te yerleşik olan ve Antillia denilen bir ada-kıta ile ilgili kadim tradisyon (3) hâlâ daha yaşıyordu. Aslında,Prof. A. Afetinan, Piri Reis'in Hayatı ve Eserleri adlı kitabında, Pirî Reis haritasında gösterilen Antilya adasına değinerek,bu tradisyonun o zamanlar canlılığını koruduğunu belirtmektedir: "Bu adanın Kristof Klomb’un sefere başladığı sırada zenginliği ve mağur oluşu o devirde herkesin dilinde dolaşanı, efsanevî Antil adasını temsil ettiği anlaşılmaktadır. Bununla beraber... bu adanın mamur olmadığı tespit edilmiştir" Bu Antilya adası da artık mevcut olmadığına göre, Pirî Reis haritasında, bir değil, iki Atlantis adası var gibidir. Buadaları tanımlayan notlarda şunlar yazılıdır
:Antilya adası: "Ve bu adaya Antilya Adası derler. Canavar ve tuti ve bakkam gayet çoktur, veli imaret değildir"
Sığır adası: "Ve bu karaveleyi fırtına bulup getirdi; bu adaya düştü; ismine Nikola Cuvan derler. Ve bu adada vafir birer boynuzlu kav çoktur. Ol sebepten bu cezirenin İzle de Vaka derler; yani Sığır Adası demek olur" işte, Collyns'in sözünü ettiği ada, budur.
Bu enformasyon (Bilgi) ilginç gelmese de, soz konusu adaların Batı Atlantik'teki yerleri ve bunlardan birine verilen Antilya adı, bu konuyu daha fazla araştırmamızı gerektirmektedir. Nitekim, bu açıdan olmak üzere, Pirî Reis portulanı ile olumlu bir şekilde karşılaştırılabilecek olan daha başka haritaların mevcudiyeti ortaya çıkmıştır.Bu tür haritaların bir örneğini zaten Collyns vermiş bulunmaktadır. Bu, Daitya’yı, Sığır adasının yer aldığı aynı enlem ve boylam üzerinde gösterdiği söylenen Teozofi (4) haritasıdır. Juan de la Cosa'nın 16'ncı Yüzyıl portulanları, bugün artık mevcut olmayan benzer adalar gösterir; ancak, bunlar,daha güneye doğru, Brezilya'nın Sao Roque Burnu açıklarında yer almaktadır. Ünlü bir haritacı ve usta bir denizci olan La Cosa, ilk iki yolculuğu sırasmda Kolomb’un yanında bulunmuş ve ikinci yolculukta da kendi haritalarını çizmişti.15’nci Yüzyıl’ın sonlarında yapılan Benicasa haritası, Atlantiğin batısında uzanan iki büyük ada göstermektedir. Güneydeki adaya, Antila adı verilmiştir. Öte yandan, Rahip Athanasius Kircher'in 17'nci Yüzyılda çizdiği Atlantis haritasında, hem Plato'nun Atlantiğin ortasında yerleşik olan Atlantisi, hem de bu kara kütlesi ile Amerika arasında kalan iki ada yer alır. Bu adaların Kircher haritasındaki konumlarına baktığımızda, bunların, Pirî Reis pörtulanındaki Antilya ve Sığır adalarına tekabül edip etmedikleri sorusu zihnimizde kendiliğinden belirir. Gerçekten de aynı kara parçalarım temsil ediyor olabilirler. Rahip Kircher, haritasının, Kadim Mısırlıların inancı ile Plato’nun tanımına dayandırıldığını açıklamıştır. Plato, Atlantis hakkında şöyle diyordu: " Ada, Libya ile Ön Asya'nın [Anadolu’nun bir araya getirilm iş halinden daha büyüktü,ve öteki adalara giden yolu oluşturuyordu, ve bu adalardan, gerçek okyanusu çevreleyen karşı kıtanın tümünü kat edebilirsiniz"
Böylece, Plato, bir zamanlar Poseidonis ile Amerika arasında bir köprü oluşturan aynı adalardan bahsetmektedir.Rahip Kircher, Atlantis'le ilgili bir bilgi kaynağı olarak,Kadim Mısırlıların inancına değinmektedir. Plato'nun, Atlantis hakkındaki yazısını Solon'a dayandırdığını, ve Solonunda, Atlantis'le ilgili öyküyü, Sais'teki (Mısır) rahiplerden dinlediğini biliyoruz. Ayrıca, Proclus'tan Öğrendiğimize göre, Plato'nun kendisi de Mısır'a gitmiş, ve Sais, Ethmion ve Sebennytus’taki rahipler ve inisiyatörlerle görüşmüştür. Belki de Plato, bazı Kadim Mısır Misterlerini(5) tanıma iimkânını elde etmiş,ve Mısır gezisi sırasında Atlantis hakkında bilgi edinmişti.
Her halükârda, Atlantis hakkında Grekler'in sahip oldukları bilgilerin Kadim Mısır'dan çıkmış olduğu, artık kesinleşmişbir husustur. Ve Mısır, 'İskender'den kalan, belki daha evveline ait olan' kadim kitabın ortaya çıktığı yerdir. Acaba, Büyük İskender’in âlimleri, bu kitabı, Sais Mabedi'nin rahiplerince korunan kadim kayıtlardan mı derlemişlerdi? Yahut da,kadim bilgelerden kalan ve İskender'in eline geçmiş olan çok daha eski bir kitap mıydı? Dahası, Pirî Reis’in kendisinin, 'İskender zamanında telif olmuş’ Dünya Haritaları ile yirmi kadar harita kullandığını biliyoruz. Muhtemelen,bu haritaların kökeni, bir zamanlar İskenderiye Kütüphanesinde mevcut olduğu bilinen kadim kaynaklara dayanıyordu.Madame. Blavatsky, İskenderiye Kütüphanesi yok edilirken kurtarılmış olan binlerce kadim parşömenle ilgili tradisyondan bahseder. Serapis Mabedinde kurulmuş olan tâli kütüphane.391 yılında yok edildiğinde kurtarıldığı iddia edilen el yazması metinlerin, Mısır’dan pek uzak olmayan ve daha o zamandan Doğu Roma İmparatorluğunun merkezi olarak 'esisedilmiş bulunan İstanbul'a ulaşmış olması çok muhtemeldir.Madame. Blavatsky'ye göre, Leo Isaurus, 8’nci Yüzyılda İstanbulda, Mısır kökenli 300.000 kadar ezoterik eser yakmıştır. Ve denilir ki, Osmanlılar İstanbul'u fethettiklerinde, bulabildikleri tüm el yazması metinleri toplamış ve Topkapı Sarayı'nda bir kütüphane oluşturmuşlardı
Dolayısıyla, Piri Reis’in bahsettiği kadim haritaların Saray Kütüphanesinden gelmiş olması çok muhtemeldir.Plato ile Solon'un, kendi devirlerinin înisiyeleri oldukları ve böylece, Mısırlı rahiplerin onlara ezoterik bilgi verebildikleri bilinen bir husustur. Peki, Piri Reis’in de bir özelliği var mıydı acaba? Eğer Piri Reis’in bu tür dokümanlar ile bilgiye şans eseri rastladığını düşünmek gibi bir eğilimimiz varsa, bu gerçekten de garip bir şey olacaktır: Kadim Mısır’daki türden Mister Ekollerinden neşrolan ve kadim bir bilgeliğe dayalı olan ezoterik(6) bilgilerin aktarımı hiçbir zaman şansa bırakılmaz, çünkü bu, Yukarısının tasarrufunda olan bir Kanuna göre işleyen bir süreçtir. Piri Reis de, bir istisna teşkil edemeyeceğine göre, söz konusu kadim ve ender bulunan haritaları görmesi için kendisine izin veren bir ezoterik okulun ya bir müridi ya da İnisiyesiydi (7).Konuyu daha da derinleştirdiğimizde, kadim kitabın da muhtemelen İskenderiye Kütüphanesinde saklanmış ve Kütüphane, Romalılar tarafından ilk kez yıkıldığında, ekâbir'ineline geçmiş olabileceği hususu açık bir şekilde ortaya çıkar.Ekâbir sözü, İskenderiye'de mevcut kadim bilgilerin bekçileri olan Inisiyeler grubunu belirlemek üzere kullanılmış olabilir. Mısır’ın Müslüman fatihi olan Amr-Ibn el-As, Mısır'a girmezden önce, Grek kökenli halka (Piri Reis, Mısır’ın içine dolan Frençler, derken, bu kişileri imâ etmiş olabilir ), Mısır’ı terketmeleri için bir yıllık bir mühlet vermişti, işte ekâbir, çok değer verilen o kitabı da yanlarına almayı unutmayarak, kendilerine tanınan bu süre dahilinde Mısır'dan kaçmış olabilir.Mağribîler’den kaçan îspanyollar hakkındaki bir Öykü, bu Inisiyeler grubunun, Mısır’dan ayrıldıkları 641 yılından tam 70 yıl sonra oldukça faâl olduklarım imâ eder mahiyettedir:"Mağribîler'den kaçan mültecilerin, bir piskoposun önderliğinde, batıya doğru yelken açtıkları ve sağ salim Antilla'ya ulaşarak, orada yedi tane kent inşa ettikleri anlatılır." Piri Reis, o kitabın, muhtemelen Grekçe’den çevrilmesinden ve dolayısıyla daha geniş bir çevrede dolaşmasından önce dahî, birçok kimseyi göç etmeye teşvik ettiğini söylüyor.ki, nereye? Tabi, Atlantik Okyanusunun batısındaki kıyılara. Yukarıdaki öykü, Pirî Reis’in iddialarına gerçeklik kazandırmaktadır: Muhtemelen aynı ekâbir grubun bir üyesi olan ve dolayısıyla da nereye gittiğini bilen bir piskopos ortaya çıkıyor, ve 711 yılında. Mağribîler, İber Yarımadasının büyük bir kısmını istilâ ettiklerinde, İspanyolları Antilla’ya götürüyor. Böylece, Antillia'ya ilişkin tradisyonun İspanyo lhalkları arasında yayılmasından sanki o kadim kitabın kendisi sorumluymuş gibi görünmektedir.Bu durumda, piskopos gibi, Kristof Koîomb da, nereye gittiğini biliyordu. Çünkü, Kolomb, 'deniz ilmini bir bir yazan' o kadim kitapta yer alan enformasyonla ne yapacağını bilen bir İnisiye’ydi. Pirî Reis, Kolomb'un bir müneccim, yani bir astronom olduğunu söylemiyor mu? 15’nci Yüzyıl’da,astronomi, okült (8) bir bilim dalıydı.
Daha Önce de değinildiği gibi, bu haritalarda kullanılmış olan projeksiyon sisteminin yer kürenin yapısal desenine dayandırılmış oiması çok muhtemeldir. Ve, dahası, haritalardaki ızgaranın düz çizgileri, denizlerde seyir kılavuzuolarak da kullanılıyordu. Bunlara kerte hattı denilmesinin sebebi de budur. Aynı hususlar, belirli bir dereceye kadar, gerçek portulan örneklerinin hepsi için geçerlidir. Aslında, portulan fenomeninin kendisi, haritacılık tarihinin bir muammasını oluşturmaktadır. Ancak, Piri Reis'in Kitab-ı Bahriye’deyazdıkları, en azından, portulanlann kökeni hakkında, çok şeyi günışığna çıkarmaktadır.Portulanlar ya da denizci haritaları, 13’üncü Yüzyılın sonları ile 14’ncü Yüzyılın başlan arasındaki bir dönemde aniden ortaya çıkıvermiştir. Bu haritalar, denizciler tarafından yapılıyordu, ve zamanın coğrafyacılarınca çizilmiş olan haritalardan çok ileri bir seviyedeydiler: Portulanlar, günümüzde,akıl almaz derecedeki doğrulukları ile bizleri şaşırtmaktadırlar.Portulan haritaları, daha ziyade, Karadeniz de dahil olmak üzere, Akdeniz bölgesini kapsıyordu. Bazı örneklerde,ayrıca, Atlantiğin doğu kıyıları da gösteriliyordu. Portulanları, ilk önce, İtalyan denizciler çizmiş, daha sonra onları Portekizliler ve öteki ülkelerin denizcileri izlemiştir. Portulanların diğer ortak yanları ise, şu şekilde özetlenebilir
:1 — Kökenleri bilinmemektedir.
2 — Ortaya çıkışları, manyetik pusulanın yaygın kullanımı ile çakışmaktadır.
3 — Ortak bir örneğe uygun olarak yapılıyorlardı: Rüzgâr güllerinden ışıyan düz çizgilerden oluşmuş bir ızgara, bu haritaların paylaştığı ana unsurdur.
4 — Portulan adı, denizci kılavuzlarına verilen Portolano adından gelmektedir
.Portulanlar hakkında yukarıda belirtilen hususları, Kitab-ı Bahriye’nin, kadim kitabın Avrupa'ya gelişini ve çevirisinin yapılışını anlatan belirli dizeleriyle ilişkilendirdiğimiz-de, portulanlann gizeminin yarısının çözüldüğünü göreceğiz.Piri Reis’in yazdıklarını bir hatırlayalım: Denizcilik bilimini komple bir şekilde kaydeden kadim kitabın çevirisini yapanilk kişi, Portolmiye adında bir kişiydi. Bu şahıs, çevirisini bir Kitapta toplayarak, manyetik pusulayı kullanma ve harita çizme tekniğini ifşa etmişti:
Kim tercüme eyledi edeyim sana beyan
Portolmiye derler imiş bir kişi
O tercüme etmiş ilkin bu işi
Pusulanın, haritanın ahvalini
Sonra o yazmış her halini
Bu enformasyonun ışığında, Portolmiye'nin denizcilik bilimini kapsayan çevirisinin, prototip Portolano'yu oluşturduğu, ve daha sonraki tüm portulanların bu temel denizci kılavuzunda yer alan harita ya da haritalardan kaynaklandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Aslında, portoiano adının kendisi, bu teorinin lehindeki bir kanıt olarak belirmektedir. Şöyle ki, ana eki, lâtin kökenli lisanlarda bir özel isimle birlikte kullanıldığında, "nın yazıları, eserleri" anlamına gelir. Dolayısıyla, portolana şu anlama gelir: "Portolmiye'nin yazıları." Hâkim olan inancın aksine, portoiano kelimesi, lLiman anlamına gelen port kelimesinden türemiş olamaz. Çünkü, belirtildiği üzre, ana eki sadece bir özel isimle birlikte kullanılabilir.İtalya'da ortaya çıkan portulanların tarihinden ve portolano kelimesinin etimolojisinden anladığımıza göre, Portolmiye bir İtalyan olsa gerekti. Ayrıca, Pirî Reis, Kolomb’unkadim kitaba Cenova'da, yani İtalya'da rastladığını belirtir .Bu teori, ayrıca, zamanın haritacılık tekniğiyle hiçbir direkt ilişkisi olmayan, ileri seviyeden portulan haritalarının aniden ortaya çıkışını da açıklamaktadır. Dahası, ufku açılara bölen rüzgâr gülünün yer aldığı pusula kartının, 13'. Yüzyılın sonlarında, yani portulanların ortaya çıkışıyla aynı zamanda kullanılmaya başlandığım biliyoruzki bu haritaların ızgaralarında, denizlerde seyretmede yararlanılan kerte hatlarının düğüm noktalarını rüzgâr gülleri oluşturuyordu.Çünkü, Portolmiye, Kitab-ı Bahriye'ye göre, denizcilikle pusula kullanımının komple tekniğini de ifşa etmişti.
kadim kitaptaki bilgiler, birbirini izleyen kısımlar halinde ortaya çıkarılmış, ve ayrıca, bazı parçalar da beşeriyete verilmemiştir. Çünkü, portulanlardan anlaşıldığına göre, Portolmiye sadece Akdeniz bölgesi ile civarını ortaya koymuş, doğu Atlantik’ten Öteye geçmemiş gibidir.Sonra, elinde batı Atlantik'teki kıtayı gösteren ve aynı kitaptan geldiğini kabûl ettiğimiz bir dizi haritayla birlikte Kolomb ortaya çıkmıştır. Ve Doğu Dünyası, bu olağandışı haritalarda hiçbir zaman görünmez. Nitekim, 1375 tarihli Catalan dünya haritasının batı parçası bir portulan şeklinde olmasına rağmen, doğu kısmı Portolmiye dayanılarak çizilmişti. Demek ki,Pirî Reis haritasının geriye kalan kısmı, eğer bulunabilseydi,çarpıcı bir doküman oluşturacaktı.
Neticede, Batı Dünyasının dikkati, Pirî Reis’in dediği gibi, "O kitabın bilgisiyle birçok yeri ortaya çıkarabilsinler" diye, daha da batıya doğru çekilmişti.Bütün bunlardan anlaşıldığına göre, kendisi de bir İnisiye olan Pirî Reis’in elindeki kadim haritalar ile kadim kitabın kendisi, tek bir orijinal kaynaktan geliyorlardı. Bu da, Pirî Reis'in, haritalarım, hem kadim kitaptan kaynaklanmış olan yeni portulanlardan, hem de kadim haritalardan, 'bir kıyas üzre' nasıl 'istihraç' edebildiğini açıklamaktadır: Çünkü, her iki grup haritada da esaslar aynıydı.
İstanbul’da, Piri Reis’inkilerin yanısıra daha başka haritalar da vardır. Bunlardan biri, Trabluslu İbrahim Mursel’in1460 yılında çizdiği ve Akdeniz'i, Karadeniz’i ve Britanya Adaları da dahil olmak üzere Atlantiğin Avrupa Kıyısını gösteren bir porlulandır. İstanbul'daki Denizcilik Müzesifnde bulunanhu harita , düz çizgiler ile rüzgâr güllerinden oluşan tipik portulan ızgarasına dayalı olan, şaşırtıcı doğruluktaki bir projeksiyon sistemine göre yapılmıştır. Burada, rüzgâr gülleri,Akdeniz çevresinde eliptik bir şekilde dizilmiştir. Aslında, Piri Reis'in ilk haritasından 50 yıl önce hazırlandığı ve İstanbul'da bulunduğu için, bu portulanın, kendi haritasını çizerkenPirî Reis'in elinde bulunan sekiz Caferiye haritasından biriolduğunu varsayabiliriz. Böyle olması halinde, Mursî haritası, derin bir incelemeye tâbi tutulmayı bekleyen önemli bir doküman olarak tebarüz edecektir.
1559'da Hacı Ahmet tarafından hazırlanan bir başka harita da oldukça ilginçtir. Berlitz’in çeşitli kitaplarında üzerinde durduğu bu dünya haritası, portulan tüidinden olmayıp,yürek şeklindeki eşitalanlı projeksiyon sistemine göre yapılmıştır. Avustralya dışında tüm kıtaları kapsayan Hacı Ahmet haritasında, Grönland, birkaç ayrı ada şeklinde çizilmiş; yaklaşık 300 vıl sonra keşfedilecek olan Antarktika'nın kuzey kıyıların resmedilmiş; en ilginci, Alaska ile Sibirya bitişik olarak gösterilmiştir. Gerçekten de, Grönland’ı kaplayan buz tabakasının altında bir değil üç ayrı kara parçasının bulunduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla, bu haritanın orijinalinin de, ileri seviyeden bir uygarlığın temsilcileri tarafından, Antarktika’nın mevcudiyetinin bilindiği, Grönland'ın buzlarla kaplanmasından ve Bering Boğazının oluşmasından öncesine rastlayan bir devirde çizilmiş olduğunu ve Hacı Ahmed'in, aynen Piri Reis gibi, böyle kadim bir haritadan yararlandığını düşünebiliriz
Sözluk
1-Portulan: 14. ve 15. yüzyıl'da Avrupa'da kullanılan, kıyılar ve limanlara dair bilgiler içeren el yazması denizcilik haritalarıydı. İtalyanca "liman" anlamına gelen porto'dan türetilmiş olan portolano, "kılavuz kıtabı" anlamına gelir. )
2-Mezbur:(Adı geçen)
3-Tradisyon: nesilden nesile intikal eden sonu olmayan bir öğretiler sistemidir..
4-Teozofi: İlahi bilgi (ilham)
5-Mister Ekollü: Gizem okulları ve bu okulların başındaki usta kişiler
6-Ezoterik: bir konudaki derin bilgilerin ve sırların ehil olmayanlardan gizlenerek, bir üstad tarafından sadece ehil olanlara inisiyasyon yoluyla öğretilmesidir.
7-İnsiye- inisiyasyon : kimi ansiklopedilerde bireyin spiritüel gelişimi için, 'spiritüel tesir'i alıp aktarabilen bir üstadın sert ve sürekli kontrolü altında, bir düzen ve disiplin içinde, sınavlara dayalı tarzda, metodlu olarak eğitimi şeklinde tanımlanmaktadır.
8-Okült, gizli olduğu düşünülen bilginin bilimsel olmayan yöntemlerle araştırılması demektir. Latince "gizlemek, saklamak, üstünü örtmek" anlamına gelen "occulere,occultus" kelimesinden türemiştir. Yunanca'da "ezoterik, esoterikos" ile eşanlamlıdır. Türkçe'de "gizlibilimler" olarak da bilinir.