DÜNYAYI SARAN LEY (ENERJİ ) HATLARI

İNGLTERE'de Herefordshire bolgesinde yaşayan bira üreticisi Alfred Watkins, 1921 yılının Haziran ayında bir gün Blackwardine'da kırları seyrederken ilginç bir görüntü ile karşılaştı. Kendi ifadesi ile atalarının hafızası, zihnini istila etmişti. Avucunun içi gibi bildiği bu kırlık bölgede birden bire yeni bir düzen belirmişti.Düz hatlardan oluşan karmaşık höyükleri, tepeleri, eski kiliseleri ve kavşaklan birleştiriyordu. Tüm dağları tepeleri, sanki bir peri zinciri gibi dolaşıyor. Yamaclardan bayırlardan, doruklardan kısacası her bir yükseltiden geçiyordu. Yaşadığı küçük kasabadaki itibarının sarsılmasından korkan Watkins, once buluşundan kimseye soz etmedi.

Cetvelleri, haritaları alarak, kendisine gorunen olayi destekleyecek kanıtlar bulmak için calışmaya başladı çalışmaları sırasında hariaların uzerinden geçirdigi hatların, hep aynı tip yerlerden geçtigini gördü. Bunların hepsi, çok eskiden kalma ve insan için belirli önemli tarihi yerlerdi. Bu hatlara "Ley hattı" adını da Watkins verdi. Başkaları bunlara skemb hatları, geomantik koridor ya da sadece hat diyor. Ancak adına ne derlerse desinler, bu hatların varlığına inananlar, bunları belirleyenler konusunda aynı görüşü paylaşıyorlar.

LEY HATLARI NEDİR

Dünya’nın kendine özgü doğal bir gücü ve enerjisi bulunuyor. Dünya her şeyi ile yaşayan bir organizma gibidir ve havası, toprağı, mineralleri, suyu, canlıları ile bir bütün olarak görülür, onun bioelektrik enerjisinin varlığı yadsınmaz. İnsan bedenini saran sinir sisteminde akan enerji gibi, dünya yüzeyi altında da negatif ve pozitif elektirik akımları vardır. dünyanın da elektriği gerek yeryüzünde gerekse yer altında dolaşım halindedir. Ve bu elektrik ağının belli noktalarında kesişmeler, yoğunlaşmalar olur. Antik tapınaklar bu enerji yoğunlaşma noktalarında kurulmuştur.Bu enerji , yerin jeolojik yapısınından doğuyor ve enerji ağları olarak dünya’yı sarmaktadır.Açıklamak gerekirse "Dünyanın kendi etrafında dönmesinden, Mağmanın içerdiği madenlerden ve hareketinden dolayı bir dinamo gibi sürekli Elektirik enerjisi üretir. Buna bağlı olarak da etrafında bir manyetik alan oluşmaktadır" (Bu manyetik alan bizi güneşimizden ve diğer yıldızlardan gelen zaralı kozmik ışınlardan da korumaktadır.) işte bu manyetik çizgilerv yer yüzeyinde de mevcutur ancak gözle görünmezler.

Bu güç alanlarına ‘’Ley Hatları’’ adını veren Arkeolog Alfred Watkins olmuş. Ley Hatları Antik haritalarda, önemli yapıların hep ayni hatlarda hizalanarak dönem dönem üst üste yapılandığını görmüş. Bu durumda, insanların topraktan akan enerji akımını tıpkı Akupunktur yönteminde olduğu gibi belirlemeye çalıştıkları ortaya çıkıyor. Watkins’e göre, ley hatları düz ve paralel bir şekilde yürüyordu. Böylece İngiltere’de yer alan birçok hattı belirledi. Stonehenge anıtı gibi (MÖ.2300) özel dikilmiş taşlarla, eskinin yapıtları bu gizemli enerjinin belirgin noktaları veya radyo alıcıları gibiydi. Aslında insanların, onlara uğurlu gelmeyen, sıklıkla kaza, hastalık ve sıkıntılara uğradıkları bir yerden taşındıklarında rahatladıklarını biliriz. Zira o mekan, onlara negatif gelen bir radyasyon akımı üzerindedir. Batıda ‘’Ley Hatları’’, Çin’de ise ‘’Ejderha Patikaları’’ olarak anılan bu kanallar, iki ayrı enerji ya da girdabın akışı ile oluşuyor. Negatif hatlar Kara Akım, Pozitif hatlar ise Beyaz Akım Hatları olarak adlandırılıyor.

NERELERDE GEÇİYOR

Eski insanlar; enerjinin odaklandığı noktaları biliyorlardı Bu odak noktalarındaki enerjiden faydalanmak için çeşitli yapılar kurmuşlardı. Ley hatlarının geçtiği güzergah ve noktalarda bazı önemli yapılar ve yerleşim yerleri bulunmaktadır.Mesela bunlardan bazıları şöyledir. Kabe--Kudus--Giza Piramitleri--Mohenjo Daro--Ankor Wat--Machu Pıccu--Nazca--Paskalya Adası--Stonhenge--Çin Pramitleri, gibi.Ayrıca tahrih öncesi taş yapılar,Meza ve Höyükler, Kale ve Şatolar, Kutsal Yeler,Tarih öncesi Yerleşim Yerleri gibi yerlerde hep bu hatlar üzerinde yer almaktadır.

Tarihin çeşitli dönemlerinde insanların buralarda dinsel törenler düzenledikleri, enerjiden faydalandıkları biliniyor. Hatta Druid rahiplerinin izleyicileri günümüzde bile, yılda bir kez Stonehenge megalitleri çevresinde toplanıp dinsel tören yapıyorlar. Örneğin, Kabe’nin de birtakım kozmik enerjileri bünyesinde toplayarak yeryüzüne dağıttığı söyleniyor. Nitekim insanların tavaf sırasında birtakım normal ötesi olaylar yaşadıkları biliniyor. Bunların arasında zaman kaymaları, çeşitli ruhsal görüntüler var. Hatta tavaf sırasında gökte bir ışık yada uçan daire gördüğünü söyleyenler bile olmuştu.

İNSAN VUCUDUNDA DA VAR

Bedenimizde de benzer meridyenler vardır. Bu meridyenler, akupunktur iğneleri ile uyarılarak harekete geçirilerek, şifa verilebiliyor. Belli kavşak veya noktalarda yapılan yapıtlar da aynı şekilde enerji alanlarını kullanabiliyor. Vücudumuzda 12 merkez ve 8 özel meridyenle birlikte 20 meridyen saptanmış. Dünyamızda ise, 20 üçgen ve 12 beşgen enerji alanı belirlenmiş. Ayrıca resimdeki gibi bir çok ara yollarda bulunmakta (Altta)

Elbette, dünya da tıpkı insan Aura’sı gibi bir aura yayıyor.İnsanlar apunktur tedavisini binlerce yıldır uyguluyorlar. İnsan üzerinde yaşamsal enerjilerin aktığını ve bunların geçtiği merkezleri, bu merkezlerin bağlı olduğu organları biliyorlar. Örneğin kulak memesine bağlı olarak, bedene uzanan hatlardaki tıkanıklık ve fazlalıkları minik iğneler saplayarak dengeliyorlar.( Allta)

 

BAZI KEŞİFLER

20. yüzyılın başında Greenwich Rasathanesi Müdürü Sir Norınan Lock­ yer, merkezi Stonehenge olan önemli bir ley hattı buldu. Sir Lockyer, aynı za­ manda ünlü bir bilgindi. Lockyer, Sto­ nehedge'den geçen hattın bulunduğu ana eksenin (yaz ortası gündoğumunun açısı) Grovely Şatosu'nun bulunduğu Cilalıtaş Devri 'ne ait tarihi kalıntılarla bağlantılandığın ı buldu. İki nokta arasındaki uzaklık, 10 kilometreydi. Lockyer, daha sonra salisbury'deki ilk katedralin inşa edildiği bir başka tarih öncesi tümseğinin de tam 10 kilo­ metre uzakta olduğunu buldu. Bu tüm­ sekle Grovely şatosu arasındaki uzaklık da aynıydı. Üç nokta, tesadüfen ortaya çıkması olanaksız olan, mükemmel bir ·eşkenar üçgen oluşturuyordu. Bu kırlarda oturan Cilalıtaş Devri insanının işaretlere ve rakamlara büyük bir tutku ile bağlı olduğunun büyük bir kanıtı idi.

Arkeologları  şaşkına çeviren bir başka buluş, 1967 yılı Oxford Üniversitesi  Mü­ hendislik Bölümü emekli profesörlerinden Alexander Thom'un yaptığı araştır­ malarla ortaya çıktı. Thom, İngiltere ve Fransa 'da 600'den fazla dev taşı inceledi. Sonunda, tarih öncesi insanın bu taşları, büyük bir mühendislik becerisi ile, astronomik  hatlar üzerine  diktiği anlaşıldı. Thom, bunlara özgü 83 cm.'lik bir ölçüyü de buldu.


Bu buluşlar, pek çok insanın fikirlerini yeniden gözden geçirmelerine neden oldu. Ünlü arkeolog profesör Atkinson , şöyle yazıyordu "Arkeolog olmayanları prof Thom un buluşlarını arkeloglar açısından ne kadar rahatsız edici olduğunu anlamaları lazım ..! çünkü bu buluşlar Avrupanın tarih öncesi dönemine dair tüm bilgileri altüst ediyor.Bu bilgilere dayanarak, oluşturulan modelin de önemi azalıyor.Sonuçta,Avrupa'nın kuzey ucunda yaşayan barbarların, Mısır ya da Mezoppotomyalılar kadar matematik bilgisi ve uygulamasına sahip olduklarınıkabul etmek gerekiyor!" Profesör Thom'un titiz araştırmaları, ilk insanların bu anıtların önceden tasarlayarak ve ince bir kesinlikle diktiklerini kuşkuya yer bırakmayacak derecede ortaya koyuyor. Fakat bu ilham kaynağı nereden geliyordu?

BİLİMSEL ARAŞTIRMA VE KANITLAR

Bu konuyla ilgili bir başka deneyde de radyetesi uzmanı Bill Louis, Londra Emperial KolejdenDr. Eduardo Balonovski ve ünlü bilim adamı Fizik ve Matematik Profesörü John Taylor’la birlikte güney Galler’de bir nehir kenarında bulunan 4 metrelik tarih öncesi bir taşı incelediklerinde Bill, bu taştan zamanla değişen bir manyetik alanın varlığını hissetmeye başlar.Bill’ in akabinde

Taylor ve Balanovski, bu taşı Gauss-metre (manyetik Alan Ölçüm Cihazı) ölçtüklerinde bu alanın İngiltere’ ye ait olan 0,47(Manyetik Alan Birimi )gaussluk değerinin üzerinde olduğunu, ayrıca bu enerjinin spiral biçimde uzaya doğru yayıldığını tespit etmişlerdir.

Ley hatları üzerine konulan taşların tesadüfi olarak belli hizalarda ve mesafelerde konumlandırıldığını düşünen bazı matematikçiler de iddialarını bilgisayar yardımıyla kanıtlamak için yaptıkları araştırmaların sonuçları karşısında büsbütün şok geçirmişlerdi.Çünkü, matematiksel olarak da bu taşların tesadüfi yerleştirilemeyeceği net olarak görülmüştü.
Aynı şekilde 1900’ lü yılların başında Greenwich Rasathanesi müdürü Sir Norman Lockyer ile 30’lu yıllarda Oxford Üniversitesi Mühendislik Bölümünden Prof. Alexandre Thom da çok geniş çaplı araştırmalarda bu taşların ley hatları boyunca tesadüfi olarak yerleştirilmediğini kanıtlamışlardır.80’ li yılların başında Arkeoloji Enstitüsünde araştırmacı olan inorganik kimyacı Dr. Don Robbins de taşlardan kurulu dairesel yapıların çeşitli (Elektro Manyetik) enerji yaydıklarınıı bilimsel olarak tespit etmiştir.Dr. Robinson’ un keşfettiği, sadece bununla sınırlı değildi.
Bunun yanında bu taşlardan gece ve gündüzün eşit olduğu Mart ve Eylül gün dönümlerinde çok daha yüksek frekanslı dalga yayınımı olduğunu, topraktaki radyoaktivite oranının daire dışında olana oranla çok çok düşük bulunduğunu ve bu taş yapıdaki enerjinin uzaydan gelerek dünyaya kadar inen kozmik ışınları durdurup koruyucu bir kalkan gibi hep bu dairenin dışında tuttuğunu da belirlemiştir.

Not: Elektirikle çalışan yada üzerinden elektirik geçen ( Mıknatıslar hariç onların kendi manyetik alanları bulunmaktadır) her şey belli bir miktar manyetik alan yayar. Bunu ölçülmesi ise yine gauss metre veya Tesla metre denilen cihazlar yarımı ile tespit edilip ölçülmektedir..

TÜRKİYEDE

Türkiye’nin bilinçli olarak seçilmiş(tesadüfen değil),ezoterik bakımdan önemli 23 eski yerleşim merkezinin işaretlendiği ½.850.000 ölçekli bir Türkiye haritasında bir ley araştırmacısı gözüyle,cetvel yardımıyla incelemelerde bulunduğumuzda ilginç sonuçlarla karşılaşmaktayız: Bu 23 eski yerleşim merkezinden bazen üçü, bazen dördü aynı doğru üzerinde bulunmaktadır.

Bu önceden belirlenen 23 nokta içinde az dört noktadan geçen çizgiler şunlardır:

1- Bergama,Claros(Klaros),Didim, ve Kos(İstanköy) hattı.
2- Bergama,Hierapolis(Pamukkale),Philadelphia(Alaşehir) ve Attaleia (Antalya) hattı.
3- Ankyra(Ankara),Pessinus ,Hierapolis, Afrodisias ve Kos hattı.
4- Ankyra,Gordion,Philadelphia,ve Efes hattı
5- Nemrut,Ankyra,Konstantinopolis(İstanbul),Hadrienopolis(Edirne) hattı (Buradaki üç kent de Türklere başkent olmuştur.)
6-Nemrut,Gülşehir yeraltı kenti,Pessinus ve Truva hattı.
7-Nemrut,İkonium (Konya),Afrodisias, ve Milet hattı.
Sözkonusu 23 nokta arasında, üç noktadan geçen çizgiler de çizildiğinde, ley hatlarının hep belirtilen, güneş ışınları tarzında yayıldıkları bir merkezi nokta göze çarpmaktadır: Bu nokta, Mitraizm iniyasyonunun merkezi olan , höyüğünün sırları henüz çözülememiş gizemli Nemrut Dağı’dır.23 noktadan17’si Nemrut merkezinden çıkan hatlar üzerinde sıralanmışlardır.Nemrut’u merkez alan bu hatlardan bazıları şunlardır:
1- Nemrut,Çatalhöyük,Kos.
2- Nemrut, Konya, Afrodisias,Milet
3- Nemrut,Hierapolis,Efes.(Çizgi uzatıldığında,hattın devamının Atina’dan geçtiği görülür)
4- Nemrut,Sard (Salihli),Smyrna (İzmir).(Çizgi uzatıldığında,inisiyatik merkez Delf’ten geçtiği görülür)
5- Nemrut,Kaymaklı yer altı kenti,Bergama.
6- Nemrut,Gülşehir yer altı kenti,Pessinus,Truva (Hattın ortasından çıkılan dik,Ankara,Konya ve Gize’den geçer).
7- Nemrut,Ankara,İstanbul,Edirne.(Çizgi doğuya uzatıldığında Ninova’dan geçtiği görülür.
,Nemrut’tan çıkan ve yurt dışına giden hatlardan biri de Edessa (Urfa) , Mekke ve Medine’den geçen hattır.Yine Nemrut’tan çıkan bir hat,Şam,Kudüs ve Sina’dan geçer. Fakat Nemruttan çıkan uluslararası hatların en ilginci Nemrut’u Hititlerden önceki bir gizemli uygarlığın merkezi olan Alacahöyüğe birleştiren hattır.Çünkü bu hat yabancı ülkelerde hep başkentlerden geçmektedir. Doğuda bir dönem Persler’e başkent olan Sus’tan Batı’da ise Bükreş,Budapeşte,Viyana,Bonn (eski Batı Almanya başkenti),Brüksel ve Londra’dan geçmektedir.

ANLAMSIZ BİR KARŞI ÇIKIŞ

Elde bulunan kanıtlarlara rağmen, bazı kişiler, bu hatların varlığına inanmıyorlar. statikçiler, İngiltere gibi küçük ve yoğun nüfuslu bir adada, herhangi bir yönde çizilecek doğru bir çizginin pek çok kalıntı, kuyu, mezar üstünden geçmesinin çok doğal olduğunu söylüyorlar. Bu şekilde, leylerin varlığına karşı çıkıyorlar. Matematikçiler, ley hatlarının bir tesadüften ibaret olduğunun kanıtlamak için, formüller hazırlayıp , bunları bilgisayarlarda denediler. İstatkçilerin , ileri sürdükleri, kendi aleyhlerine oldu. Yaptıkları analizler, her biri 50 kilomet­ reden fazla olmayan aralarla sıralı 6 işaretli ley hattında şans olasığının 200'de 1 olduğunu gösterdi. 7 işaretli bir ley hattı içinse, bu olasılık, 1000 de birdi.

Tarihi kalıntıların bulunduğu yerlerde John Michell'in "Ülkenin ucundaki eski taşlar'' adlı kitabinda verdiği bilgileri kontrol etmek için tamamen farklı ve ayrıntılı bir bilgisayar analizi hazırladı. Michell, Cornwall'da 53 ayrı tarihi kalın­ tının bulunduğu alanı inceledi. Michell, bu tarihi alanlar içinde tam bir kesinlikle 22 ley hattı saptandı. Bir işaretten bakınca, öteki işareti görmek mümkündü.
Hatların uzunluğu 10 kilometreye kadar varıyordu. Bilgisayar analizi sonunda  Michell  bulduğu hatlardan yalnız Demir Çağı'ndan kalma bir iki'sinin doğru  olmadığı  anlaşıldı. Üstelik sonradan çok ilginç bir gelişme  oldu. Michell'in görmediği 29 yeni hat daha bulundu.

İngiltere'deki esi tarihi kalıntı alanlarını birleştiren ley hatları sisteminin bir  an lamı olduğuna saçmalık gözü ile bakan bir grub da, profesyonel arkeologlardı. Bunlar  ley  hatlarına  ilgisiz  kalmanın ötesinde, düşmanca bir tavır takınmaktadırlar. Antiquity adlı arkeoloji dergisinin yönetmeni Glyn Daniels, ley araştırmalarının yer aldığı aylık dergi The Ley Hunter'ın  ilanlarını  basmayı  reddetti. Arkeologların ley hatlarına tepkisi, dünyanın yuvarlak olduğunu ilk kez söyleyen cesur insanlara karşı dünyanın düz olduğuna  inananların  gösterdiği  tepkiden farklı değildir.