NASIL VE NEREDE BAŞALDI BU HİKAYE |
Nerede, nasıl başladı bu bilinmeze ve gizemlere olan merakım. İşte onu anlatmak istedim bu yazıda sizlere. Kendimi bildim bileli hep meraklı biri olmuşumdur. Yaşıtlarımla sokakta pek takılmaz genelde kitap okur gezer araştırma yapar,bir şeyleri boza tamir etmeye çalışırdım :) kafa dengi insanlarla takılırdım yaş vs farketmezdi yeterki hep yeni bir şeyler öğreneyim.
Ama bilinmeze dair ilgim 1985 yılının bir yaz günü başladı 12-13 yaşlarındaydım.Elimde nerden bulup aldığımı şu an hatırlamadığım uzayla ilgili bir Astronomi ansiklopedisi vardı.
İçinde neler olduğunu öğrenmek için sabırsızlanıyordum ,hızlı adımlarla eve doğru yöneldim.Ama yok fazla dayanamayacaktım hemen yol kenarında sakin bir köşeye çekilip kurclamaya başladım :) Ay,gezegenler,yıldızlar, galaksiler,dünyamız filan derken gözüm farklı renkte kare içine alınmış ayrı bir yazıya takıldı.(Aşağıda)
![]() |
Dünyanın,uygarlıkların kurulmasından sonra da çok büyük değişikliklere uradığını idda eden araştırmacılar var. İddaya göre, Atlantik okyanusunda Amerika ile Avrupa arasında bir kıta vardı. Bugün Atlantis adı verilen bu büyük kara parçası zamanla okyanusa gömüldü. Amerika'daki Maya,İnka ve Aztek uygarlıkları; Anadolu'daki Asur ve Hittit ugarlıkları,İtalya'daki Etrüsk uygarlığı ile Girit ve Kuzey Afrika uygarlıkları arasındaki benzerlikler buna bağlanıyor. Bu uygarlıkların Atlantis kıtası batmadan önce kara yolu ile bir taraftan öbür tarafa geçtiği ve ya yayıldığı idda ediliyor yukardaki harita Atlantis kıtasının batmadan önce bulunduğu yeri belirtiyor |
Yazıda atlantik okyanus'unun ortasında bir zamanlar var olan efsanevi "ATLANTİS" (Linki yazının sonunda ) adlı bir ada kıtadan söz ediyordu. Efsaneye göre bu kıta medeniyetin doruk noktasına ulaştıktan sonra bilinmeyen bir nedenle yok olmuştu. Tarihte buna ilk değinen kişi ise atinalı filozof ve düşünür olan Platon MÖ 360 yılında yazdığı "critias" adlı eserinde anlatılmıştı.
O andan itibaren bu konu ilgimi çekmeye başladı. Araştırdıkça bu işin sadece Atlantisle sınırlı kalmadığını, aslında olayın çok daha kapsamlı, derin ve karışık olduğunu öğrendim. İşte o andan itibaren gizemli şeyler ilgimi çekmeye başladı. Evren,Dünya ve insan a ait çözmlenmemiş sırlar gibi. O zamanlar samsunda bolca bulunan sahafları gezer, ilgimi çeken kitapları arardım babamın verdiği harçılklar çoğunlukla bunlara giderdi :)
Yine bir sahafları dolaşırken İlginç bir kitap geçti elime (Aslında bir çizgi romandır kendisi ayılık olarak yayınlanır ve hala yayınını sürdürmektedir) ATLANTİS-Martin Mystere alıp şöyle bir baktım o anda resmen aşık oldum kitaba o günden beri okurum. (Bu konu ile ilgli link yazının sonunda )
Yıllar böyle gelip geçti. Tarihler 1996' yı gösteriyordu ki yeni bir bilinmeyen le karşılaştım BİLİNMEYEN dergisi ile. bu dergide neredeyse yok yoktu Arkeoloji, Mitoloji, Metafizik ,Uzaylılar, Gizemli ve Kayıp Uygarlıklar, Doğa Üstü Yaşanmış Olaylar, Parapisikoloji,Astroloji, Bilim, Teknoloji, Din Bilmi, Felsefe,Kozmoloji, ve daha neler, kısacası yüde yüz benlik bir dergiydi bu.Derginin editörlüğünü 2019 da aramızdan ayrılan bu işlerin duayeni değerli ustamız Ata Nirun yapmıştı
Sanki çölün ortasında vaha bulmuş gibiydim. Ne yazık ki derginin ömrü 3 yıl sürdü.1996' başlayan yayın hayatı 1998 de 120. sayıyla son buldu. Yaklaşık 10 ciltlik bir kulliyat olarak kitaplığımda baş köşede yer almaktadır. Ben ise yeni bir çok şey öğrenmiştim hemde yukarıda saydığım bu konular ile ilgilenen edebi yapıtlar veren kimi doktor kimi prof bir çok yazar ve araştırmacıyıda tanımış oldum özellikle Eric Von Daniken, Graham Hanock. Mury Hope,James Churchward gibi
Ekim 1998'de ise hemen hemen bilinmeyene denk hatta daha moderen, daha kapsamlı bir dergi olan Milliyet Yayınlarından, yine Ata Nirun önderliğinde FENOMEN dergisi çıkmaya başladı. Ancak ne yazı ki ounda yayın hayatı çok kısa sürdü yakalşık 34 sayı sonra yayınına son verildi. Günümüzde ise ne yazıktır ki artık bu tür yayınlar ülkemizde pek yok gibi
Ancak burada İnternet imdadımıza yetişti diyebilirim. Ama internet her ne kadar derya deniz olsada bilgi kirliliği nedeniyle her aradığınıza ulaşmak zor,samanlıkta iğne aramak gibi bir şey resmen, bulduklarınızda yalan yanlış yada güvenilmez olabiliyor. Son olarak eskiden bu tür şeyler efsane, masal, uydurma, saçma sapan şeyler olarak nitelendirilirdi. Bunlarla igilenenlerde kaçık, şarlatan düzenbaz gözü ile bakılırdı. Oysaki şimdi günümüzde her biri bilim dalı olmuş Bilim kürsüsündeki yerini almış, araştırma konusu olmuştur.
Homeros İLAYDA (MÖ -8 yüzyılda) sına anlatılan Troya savaşını ve savaşın geçtiği Troya kenti yakın tarihte hem arkeologlar hem de tarihciler tarafından bir efsane olarak görülmekte ve dışlanmaktaydı. Ancak Troya kenti 1870'lerde Alman amatör arkeolog Heinrich Schliemann tarafından Tevfikiye köyü civarında keşfedilince ortalık fena karıştı. O zaman efsane vs demeden önce eldeki veriler bilim ışığında ve bilimsel aletlerle incelenmelidir ki hakikat ortaya çıksın.